Bize sınıf tekrarı değil baraj lazım
Tabii ki konu sınıf tekrarı ve açık lise olunca benim de dahil olduğum pek çok çevrede her zamanki gibi önce öğretmenler dövüldü, asıl mevzulara ise kabaca değinilip geçildi.
Türkiye’de öğretmen kalitesinin düşük olduğu bir gerçek ama bu gerçek bizim için işin başlangıç noktası olamaz çünkü bizim çok daha temel ve aslında çözümü basit problemlerimiz var.
Bugün mezarlarından kaldırıp Halil İnalcık, Fuat Köprülü, Yılmaz Öztuna tarih dersi, Sina Akşin, Toktamış Ateş İnkılap Tarihi Dersi; Cahit Arf matematik, Orhan Veli Kanık, Cahit Sıtkı Tarancı, Reşat Nuri Gültekin vb. edebiyat dersi verseler bile mevcut sistemde ürettiğimiz öğrenci profili ile başarı mümkün değildir. Bu nedenle öğretmenlerin kaliteli ya da kalitesiz olmasından önce çözülmesi gereken problemler var.
Mevut sistemle ilgili yıllardır yazıp çiziyorum, ilkokul öğretmenleri hariç orta ve lise öğretmenleri maalesef öğretmenlikten çok çobanlık-bakıcılık yapıyor. İtibar bakımından çobanların/bakıcıların daha önde olduğu ise bir gerçek. Böyle yazınca okuduğunu anlamayan bir kitle birilerini aşağıladığımı sanıyor halbuki tüm meslekler aynı saygınlıkta…
Bugün orta ve lisedeki öğretmenlerin ezici çoğunluğu her gün okula giderken başlarına bir şey gelmeden evlerine dönme dileği ile evlerinden çıkıyor ise kimse kusura bakmasın öğretmenler en az suçlu kesimdir.
Öğretmenlerin öğrenci-veli-idare arasında şamar oğlanına dönüştüğü bir ortamda öğretmenlerden yapamayacakları şeyleri beklemek gerçekçi değildir.
Bizim sınıf geçme sistemimizi baştan aşağı değiştirmemiz gerek. İşin devamsızlıkla ilişkilendirilmesi bile meseleye doğru yaklaşmadığımızı gösteriyor. Devamsızlığı bir kenara koyalım sınıf tekrarı kazanımlar üzerinden olmalı ama gelin görün ki bizim ölçme değerlendirme sistemimizin içi boş ve tamamen öğrenci yanlısı.
Yazılı sınavlardan 20-30 alamayan öğrencilerimiz nasıl oluyorsa performans notlarında uçuşa geçiyor ve hop geçme notunu yakalıyorlar. Öğretmen dik durup gerçek performansı değerlendirmeye kalktığında iş dayak yemeye kadar gidebiliyor.
Bu tür vakalarda da MEB’in genel tutumu “öğretmenin mutlaka bir yanlışı vardır” olunca da vatandaş rahatlıkla yarım bıraktığı işe devam ediyor. Doktor dövmek biraz sıkıntılı olsa da öğretmen dövmekte kanuni bir sakınca yok nasıl olsa!..
Bizdeki ana problem liseler. Ortaokullarda da var ama orası LGS gölgesinde biraz daha sakin. Çünkü henüz veli elini çocuğunun üzerinden çekmemiş oluyor ve nispeten çocuğunu zorluyor. LGS ise herkesin suratına tokat gibi çarpıyor tüm acımasız gerçekliği. LGS sonuçları ile AYT ve TYT sonuçları arasında güçlü bir ilişki var. LGS’de başarılı iseniz diğerinde de başarı ihtimaliniz var yoksa çok zor ve istisnai bir durum.
Sorunun çözümü biraz sert olmalı ama bunu yapacak bir iradenin olması şart.
Nedir yapılacak: Mademki biz mecburen LGS sınavları yapıyoruz öyle ise bu sınavları Almanya’daki gibi baraj haline getirelim. Bu sınavlarda belirlenecek barajı geçemeyen öğrenciler akademik eğitim veren liselere gidemesin. Dahası belli bir barajın altında kalanlar da direkt Çıraklık Eğitim Merkezlerine yönlendirilsin ki meslek liselerinin bir seviyesi olabilsin. Böylece hiçbir liseye yerleşemediği için meslek liselerine mecburen giden öğrenci uygulamasına son verilerek meslek liselerine de iade-i itibar edilmiş olsun.
Aslında işe başlanacak yer kolay ama kuzguna yavrusu anka gözüktüğü, mevcut sistemde birileri bir şekilde yolunu bulup çocuklarını hak etmedikleri yerlere getirebildiği ve getirebileceğine inandığı için kimse hakkaniyetli bir sistemin kurulması yanlısı değil, sadece istermiş gibi yapıp hemen her konudaki eşitsizlikte olduğu gibi eğitim konusunda da kulağının üstüne yatıyor.
Ekabir takımının zaten böyle bir derdi yok. Dert etmesi gerekenlerse umursamıyor.
Hal böyle olunca da çözüm hasıl olmuyor.
En iyisi biz çamura yatmaya devam edelim.