Bizi serbest piyasa kurtarır ama...

Gerçek şu ki; önümüzdeki seçimleri kim kazanırsa kazansın Türkiye’yi çok zor günler bekliyor. Ak Parti’nin büyük gurur duyduğu devasa alt yapı yatırımlarının gelecek hükümetleri -ekonomik çarkları düzgün döndüremezsek- çok uzun bir süre zorlayacağı ve halkın sırtına da büyük bir külfet yükleyeceği malum.

Tarih için kısa ama bu yatırımları ödeyecek insanların ortalama yaşam süreleri dikkate alındığında fazlası ile verilmiş ve çok uzun süreli taahhütler var. Bu yatırımları elbette birileri ceplerine koyup götürmeyecek ancak ekonomimizin içinde bulunduğu kırılganlık büyük sıkıntı. 2002-15 arası verilen taahhütler o yıllar için nispeten makul gözükse de zamanında alın(a)mayan tedbirler ve yanlış ekonomik politikalar nedeniyle bugün için koca bir kara deliğe dönmüş durumda.

Bu nedenle Türkiye’nin bir süre yatırımların yönünü değiştirmesi ve ekonominin temel işleyişini aksatan sorunlara odaklanması gerekiyor, aksi takdirde durum daha da kötüye gidebilir.

***

Ekonomik veriler çok iyi değil ve halk hiç olmadığı kadar darboğazda ancak tarih boyunca olduğu gibi bu tür krizleri alt sınıflardan çok orta sınıflar çok daha şiddetli bir şekilde hisseder. Temel ihtiyaçlarının ötesinde hayal kuramayanların ve de hayal bile edemediklerine kavuşan bazı kesimlerin genel orta sınıfın yaşadığı krizi anlamamasına bu nedenle şaşmamak gerek.

Merhum Özal verdiği sözü tutup, Türkiye’de yüz binlerce milyoner yarattığında, orta sınıfın hayal kırıklıklarını anlamakta çok zorlanmıştım. Mesela benim için tatil sadece memlekete gidip büyüklerin ellerini öpmek, mal davar peşinde üç beş gün koşmakken, bazı arkadaşlarımın tatile gidemedik, şunu alamadık, bunu yapamadık tarzı bana lüks gelen konulardaki şikayetlenmeleri, benim gibi yazın temel amacı kış için köşede birikmiş bir miktar para, birkaç ton kömür ile unu, yağı, şekeri ve her türlü kışlık ihtiyaçları torba torba, teneke teneke, kutu kutu istiflemek olan bir aile mensubu için anlaşılması zor şeylerdi.

Ve bugün en fazla şikayet etmesi beklenen alt sınıfların bir kısmının ülkedeki olumsuz gidişin çözümü için muhalefeti bir alternatif görmemelerini sadece iktidara yakınlık ya da ortak dünya görüşü ile açıklamak mümkün değil. Çünkü, Türkiye’deki kemikleşmiş sağ-sol (burada gerçek manada bir sağ ve soldan bahsetmiyorum) kitle ne olursa olsun siyaseten konumunu değiştirmiyor.

Bir tarafta kazandığı her şeyi mevcut iktidar sayesinde elde ettiğine ve iktidar değişirse her şeylerini kaybedeceklerine kesin bir şekilde inanan ve sorunların tek kaynağı olarak muhalefeti gören bir kitle var. Diğer tarafta ise görece kendisini rejimin ve ülkenin sahibi gören ve eski ayrıcalıklarını kimse ile paylaşmak istemeyen bir çekirdek var. Bu kitle, Ak Parti iktidarının ilk yıllarında ülkenin Batılı bir demokrasiye evirilmesinin önünü açabilecek olumlu her adımına itiraz ederek, bir zamanlar çevrede kalan ve merkeze gelmeye çalışan kitlelerin merkeze gelmesini tehdit olarak algılayarak, rejimin yok saydığı Kürtler ve Alevilerle bağ kurma çabalarını hakir görerek, daha fazla demokrasi talep etmek yerine statükoyu, vesayetçi düzeni savunarak bugün içine düştüğümüz durumda herkesten daha çok etkisi var ama hala olan bitende hiçbir günahı yokmuş gibi davranıyor.

Peki, bu ülkede yaşayan mutedil insanlar nerede?

Açıkçası mevcut siyasi ortamın şahinleri yüzünden bu insanlar sürekli olarak mahalleleri tarafından aforoz edilme ve itibarsızlaştırılma tehdidi altındalar.

İşte bu noktada iktidarca ve de bazı muhalif statükocularca küçümsenen altılı masa çok önemli. Masada, partilerin sivri değil mutedil kanatları uzlaşabilirse, bu Türkiye siyasetinde normalleşmenin önünün açılması anlamına gelir.

Bu nedenle altılı masanın büyük ortağı CHP’nin lider kadrosunun çabasını ve fedakarlığını küçüksememek gerekiyor. Kılıçdaroğlu kendi partisinin şahinlerini karşısına alma pahasına partisinin çok daha geniş bir kitleye hitap edebilmesi için gayret gösteriyor ancak bunun popülizme kaçmadan ayakları yere basan vaatler ve ekonomik sorunların çözümü ile ilgili net ve doğru mesajlarla yapılması gerekiyor.

Muhalefetin kendini anlatamaması ise başka bir problem çünkü dinlemek istemeyen geniş bir kitle var ve bu kitleye ulaşmak sanıldığı kadar da kolay değil.

“Açın kombileri sonuna kadar” yaygarasından doğalgaza ve yakıt fiyatlarına zam furyasına nasıl geldiğimizi makul bir dille ortadaki mutedil kitleye anlatabilmek ve buradan nasıl çıkılacağını anlatabilmek çok daha önemli ama iktisadın temel gerçeklerinden kopmadan bunu yapmak gerekiyor.

Asıl problemin yarı devletçi-korumacı-müdahaleci-rant ekonomisinde olduğunu görmek ve kurtuluşun şu aralar yine kimsenin beğenmediği serbest piyasa koşullarını sağlamak da olduğunu anlamak ve anlatabilmek maalesef çok zor.

Muhalefetinde zorlandığı ve dersine yeterince çalışmadığı yer belki de burası!..

YORUMLAR (6)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
6 Yorum