Eşeği sağlam kazığa bağla!

Bir Arap atasözü “eşeği sağlam kazığa bağla, sonra Allah’a tevekkül et” diyor. Maalesef ülkemizde nedense hemen hiçbir konuda bu atasözünün gereğini yerine getir(e)miyoruz. Ülkemiz günlerdir ardı arkası kesilmeyen felaketlerle boğuşuyor. Bir gün suda boğulurken başka bir gün ateşte yanabiliyoruz. İşin üzücü kısmı bu felaketlerin çoğunun göz göre göre gelmesi.

Yaşı müsait olanlar hatırlar, uzun yıllar önce 1993’de Ümraniye Hekimbaşı Çöplüğü patlamış 39 vatandaşımız hayatını kaybederken 12 kişi kaybolmuştu. Peki bu sürpriz miydi? Hepimiz biliyoruz ki değildi ama önlem alması gerekenler önlem almak yerine gözlerini başka tarafa çevirmiş, bölgede yapılaşmaya izin vermişlerdi. Aynı şekilde Doğu Karadeniz Bölgesinde yaşanan pek çok sel faciasında da durum buna benziyor. Yer yok diye dere yatağına inşa edilen binaların gün gelip dere tarafından yutulacağını herkes biliyor ama yapılaşma tam hız devam ediyor. Hatta bir sözü bile var “dere verdiğini geri alır” diye. Sonra bir belediye başkanımız çıkıp canını kaybedenler arasında birinci derece akrabalarının da olduğunu söylediğinde hiçbirimiz şaşırmayız!

Ders almadığımızın bir başka en güzel örneği de Roma’dan, Osmanlı’dan kalma yüzlerce yıllık köprülerin sapasağlam ayakta dururken daha yeni yaptığımız -güya modern tekniklerle inşa ettiğimiz- köprülerin faciaların boyutlarının daha da katmerlenmesine yol açması.

Mesela Antalya’nın da makus talihidir hemen her yıl yaşanan mutat sel baskınları ama gelin görün ki yıllardır ıslah edilememiş ve aksine doldurularak yolu kapanmış sel yatakları her şiddetli yağmurda önünde ne bulursa alıp götürüyor. Bunda şaşılacak bir durum var mı? Elbette yok ama bize bir şey olmaz mantığı hiç değişmiyor, başımıza gelen bunca şeye rağmen…

***
Orman yangınları da aslında benzer bir konu. Yaz sıcakları şiddetini arttırdıkça yangınlar da artıyor. Provokatör dış müdahaleleri geçersek basit ihmallerimiz nedeniyle her yıl yüzlerce büyüklü küçüklü orman yangını yaşanıyor. Ormanlarımızı, doğamızı inanılmaz derce de hor kullanıyoruz. Piknik alanlarımız, plajlarımız, ortak mekanlarımızın insanlar tarafından terkedildikten sonraki içler acısı halleri hemen tüm Türkiye’de aynı. Doğal olarak geride bıraktığımız enkaz orman yangınlarını kolaylaştırıyor. Mangal ateşini, sigara izmaritini geçtim, içtiğimiz içecek şişelerini doğaya rasgele atarak, kırarak verdiğimiz zararı kimse düşünmüyor. Kırık camların mercek gibi kuru otların tutuşmasına vesile olabileceğini bilemeyecek kadar cahilce hareket ediyoruz. Sonra da hep birlikte “ciğerlerimiz yanıyor” duyarı kasıyoruz.

Türkiye’de orman yangınlarına karşı çeşitli nedenlerle haklı bir duyarlılık var ama bu duyarlılığın bazen zararı da oluyor. Örneğin pek çok vatandaşımızın büyük yangınları kontrol edebilmek için çıkarılan önleyici kontrollü yangınlar hakkında hemen hiçbir fikri yok. Orman mühendisi bir arkadaşım birkaç sene önce böyle bir çalışma sırasında güya duyarlı vatandaşlarca saldırıya uğradıklarını, işin karakolda bittiğini anlatmıştı.

Yine yanlış bilinen bir durumda doğal ormanlarda fidan dikme çabası. Halbuki pek çok doğal orman alanı yangın sonrası kendiliğinden tekrar eski haline hem de daha gür bir şekilde kısa sürede geri dönebiliyor. Yeter ki insanlar oralara burnunu sokmasın.

Memleketin dört bir tarafı hatıra ormanları ile dolu ama bu hatıra ormanlarının ormana dönüştüğünü gören yok, olduysa da haber verilirse sevinirim. Fidan dikiyoruz ama diktiğimiz fidanları takip etmiyoruz…
Bizim asıl yapmamız gereken ormanlık alanlarımızda çıkabilecek yangınları kısa sürede kontrol altına alabilmemizi sağlayacak doğru önlemleri almak. Uçaksa uçak, helikopterse helikopter, eleman ise eleman.


Aslında orman yangınları ile ilgili bilinmesi gereken doğrular ve yanlışlar hakkında halka dönük doğru bilgilendirme için harekete geçilse ve bu konu güncel siyasete kurban gitmese çok güzel olur.

Şu kısacık yazıda bile birkaç önemli noktaya vurgu yapmak istememe rağmen yapamıyorum; neden? Çünkü biliyorum ki anında birilerince linç hareketi başlayacak.

Duygularımızla gerçekleri birbirinden ayırt edebildiğimiz yarınlarda buluşmak dileğiyle hepimize geçmiş olsun derken kayıplarımıza da Allah’tan rahmet, yakınlarına sabırlar diliyorum.

YORUMLAR (6)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
6 Yorum