Gençlere açık tavsiyeler
Zaman zaman kullandığım bir ifade var: Nasihat, insanların taze iken yemediği ama bayatken başkalarına sunduğu bozuk yemeğe benzer.
Biz büyükler, gençlere bir takım tavsiyeler verirken bazen çok tepeden konuşuyor ve onların sırtlarına taşıyamayacakları kadar ağır yükler yüklüyoruz. Başarıya bir şekilde ulaşmış olanlarımız başarıya ulaşmanın yolunu o kadar kolaymış gibi gösteriyorlar ki bu çoğu kez gençlerde beceriksizlik hissine yol açıyor.
Büyük söz söylemek bazılarımız için gerçekten çok kolay çünkü bir şekilde başarmışlar ama o başarının ne kadarı kendilerinin tartışılır. Bazılarımız hayata 10-0 galip başlarken birçoğumuzsa hayata küme düşme hattında başlayan bir takım gibiyiz. Başardık ve düşmedik hatta seviye atladık ama bugün gençlere verdiğimiz pek çok tavsiyenin bir karşılığı yok çünkü bizler dünün şartlarında elde edilmiş başarılardan bahsediyoruz. Zaman çok değişti önce bunu kabul etmeliyiz.
Biz büyüklerin çoğunda bir okuma sevdası var ki bitmiyor…
Son günlerde sosyal medyaya düşen birçok videoda yeni bir başlangıç hayali ile(?) üniversiteye başlayan gençlerin feryatları yankılanıyor. Kimi haklı olarak geçim sıkıntısından kimisi yurt şartlarının ne denli kötü olduğundan kimisi başka şeylerden dem vuruyor.
Sosyal medyadaki paylaşımlara binlerce gencin katıldığı görülüyor.
Bu gençler haklı mı?
Bir yere kadar haklılar ama doğruyu söyleyecek olursak birçoğu haksız çünkü bir kere tercih nedenleri baştan hatalı…
Mesela bu paylaşımlardan birinde bir genç kızımız, yurdun da okulun da dağ başında olduğundan, odalarda 5-6 kişi tıkış tıkış kaldıklarından, ortak mekanların temizliğinin sorun olduğundan ve dışarıda da iki arkadaş gidip oturulabilecek doğru düzgün bir yerin olmadığından şikayet edip göz yaşı döküyordu. Bir başka yerde bir erkek öğrenci de benzer şikâyetlerde bulunuyordu.
Önce şuradan başlayalım.
Bir kere gençler gittikleri bu okulların kırsalda olduğunu ve gittikleri bu okullara girmek için aldıkları puanların da öyle ahım şahım olmadığını da az çok biliyorlardı. Bugün eğitim sistemimiz için utanılacak bir konudur, milyonuncu sıra elde edip üniversiteye girme şansınız var maalesef…
Ve biz bunu başarı sanıyoruz.
Hadi diyelim ki, bunu da kabul ettik, gelelim bam teline. Bu başarı(!) ile bu okullara giden öğrencilerin çoğu isteseler kendi memleketlerindeki üniversitelerde de girebilecekleri birçok bölüm var ama onlar uzaklara gitmeyi tercih ediyorlar.
Ağlayan kızımızın şikayet ettiği yüksekokulda öğrenci havuzu 800 bin ile 1.2 milyonuncu sıralama arasında. Bu kızımız biraz mantıklı davransa ve istese idi ana baba evinin olduğu şehirde ya da yakın bir yerde okuyabilirdi ama o tercihini evden çok uzağa yaptı.
Sonuç, koca bir hayal kırıklığı ancak bu hayal kırıklığının birçok yıkıcı yönü var. Muhtemelen ailesi bu çocuğu ele güne muhtaç etmemek için elinde avucunda ne varsa gönderecek ve kendileri yokluk içinde bir yaşam sürdürecekler. Öğrencilerimiz ise travmalarla dolu yıllar geçirecekler.
Ne için? Bir kere daha acı konuşalım koca bir hiç için.
Aileden uzak geçirilen yıllar, mecburi geri dönüş ve geri dönüşte yaşanacak uyum sorunları.
Bugün için eğitim pek çok yönü ile bir sınıf atlama aracı olmaktan çıkmış durumda ve bu nedenle üniversite okumak için gidilecek ve gençlere ekstra bir şeyler kazandıracak birkaç şehir ve birkaç düzine okul dışında yer yok. Kazandırmadığı için de geri dönüldüğünde sadece koca bir hayal kırıklığı bırakıyor hayatlarda.
Bizler de bu yollardan geçtik. 2 yılı aşan bir işsizlik süreci yaşamış bir kişi olarak yaşayacakları hayal kırıklığının büyüklüğünün farkında olduğum için açıkça uyarmak istiyorum.
Gençler lütfen sadece ailelerinizden uzaklaşmak adına uzaklara gidip liseden bozma okullarda okumaya çalışmayın. Bireysel bağımsızlığınızı kazanmak istemenizi anlıyorum ama bunu isterken ailenize ve de kendinize de kötülük etmeyin. Cesaretiniz varsa büyük denizlerde boğulun, gidip küçük şehir ve kasabalarda bu cesaretinizi boşa harcamayın.
Daha fazla söze gerek yok sanırım. Size bir şey katmayacak bir yerlere gitmenin hiçbir anlamlı tarafı yok.
Ve son bir söz, erkekler için –çok ekstra bir zekâya sahip değilseniz- gelecek vaat eden bir bölüme gidemiyorsanız üniversite okumanız şart değil. El becerinizi ve teşebbüs becerinizi önceleyecek adımlar atarak beyaz yakalılardan daha fazla para kazanabileceğinizi ve hayallerinize daha kolay ulaşabileceğinizi bilin. Bir beceri sahibi olun ve kendi işinizi kurma hayali peşinde koşun. Kızlara gelince, mutlaka okuyun ama dediğim gibi sırf okumak adına size katkı vermeyecek tercihlerde bulunmayın…
Unutmayın dostlar yeri geldiğinde acı da söyler…
