Kılıçdaroğlu kime ne etti?
Türkiye’de siyasetin normal bir şekilde işlemediğini hepimiz biliyoruz.
Bir süre daha normalleşeceğe de benzemiyor. Bu nedenle siyasi yelpazenin dağılımı bize çok şey anlatıyor.
CHP etrafında Kemalist-Sol-Sosyal Demokrat çevreler toplanırken bu kitlenin oy kapasitesinin %25 bandının üstüne çıkamadığı bir gerçek. CHP’nin milliyetçi yüzü MHP’nin ise oy potansiyeli %15-20 arasında. İYİ Partiyi de burada düşünmek lazım. HDP ise %10 civarı potansiyeli ile pek çok açıdan Sol Kemalist çizgi ile aynı reflekslere sahip. Nasıl CHP Türklerin Batılılaşmasında rol oynamışsa HDP’nin de Kürt Batılılaşmasında aynı çizgiyi temsil ettiğini söylemek gerekiyor.
Tuhaf bir şekilde CHP içinden çıkan (DP-AP-ANAP-DYP) merkez sağ çizgisi ise siyaseten yok olup gitti. 60 Darbesi sonrası Muhafazakar-İslamcı çevreleri bir nevi teskin etmek için yola çıkan Erbakan çizgisi kendini aşarak Ak Parti ile merkez sağın yerini almış bulunuyor.
15 Temmuz Darbe girişimi hemen öncesi ve sonrası yaşananlar ve başkanlık sistemine geçişle birlikte ortaya çıkan fiili durum ise önümüze beklentinin aksine daha belirsiz bir siyasal gelecek koydu.
Merkez Sağı temsil ettiğini söylediğimiz Ak Parti hızla MHP’lileşirken tuhaf bir şekilde partisel kişiliğini kaybediyormuş izlenimi veriyor. Cumhurbaşkanı ve aynı zamanda Ak Parti Genel Başkanı konumundaki Sayın Erdoğan dışarıdan oldukça yalnız görünürken, parti içindeki önemli isimler arasındaki çekişme ise gizlenecek gibi değil. Erdoğan’ın birleştirici liderliği etrafında eklektik bir yapı arz eden Ak Partinin ileride birkaç parçaya bölünmesi muhtemel görünüyor. Zaten hemen hemen her kamuoyu yoklaması Erdoğan’ın oyu ile Ak Partinin oyları arasında bir fark koyması bu yüzden. Yeni kurulan partiler ve Saadet Partisinin de Ak Parti’nin tabanına hitap ettiği bir gerçek.
Erdoğan uzun bir süre Kürtler, Sosyal Demokratlar, Demokratlar ve az sayıda liberaller ile oldukça etkin bir ittifak kurmuştu. Ancak bilindiği üzere bir süre önce Ak Partiden pek çok isim partinin artık bu tür bir koalisyonlara ihtiyacı olmadığını deklare etti. Son dönemeçte oluşan açık ise malumunuz MHP ile kapatıldı.
İşte tam da bu noktada son yerel seçimler ile birlikte giderek etkinleşen bir Kılıçdaroğlu faktörü söz konusu. Aslında kendisini kimseye beğendiremeyen talihsiz bir siyasi figür Sayın Kemal Kılıçdaroğlu. CHP elitleri hiç hazetmemelerine rağmen Kılıçdaroğlu’na mahkumlar. CHP’nin geleneksel tabanı aslında Kılıçdaroğlu’ndan hoşnut değil hatta bu hoşnutsuzluğa CHP içindeki Kemalist Aleviler de dahil.
Peki öyleyse Kılıçdaroğlu bu kadar çok seçim kaybına rağmen nasıl olup da CHP’nin başında kalabiliyor?
Kılıçdaroğlu aslında CHP’deki büyük dönüşümde başat bir rol oynuyor, CHP’yi demokrat bir çizgiye çekmek için elinden geleni yapıyor ki 100 yıllık reflekslere sahip bir partiyi öyle kolay kolay demokratik çizgiye çekemezsiniz.
Celal Bayar ölene kadar İttihatçı olduğunu söylemiş ve DP’yi hiçbir zaman önemsememişti. Kılıçdaroğlu işte parti içindeki bu damarı tasfiye ederek partiyi demokratik bir çizgiye çekmenin zorluklarını yaşıyor.
Kılıçdaroğlu -çok doğru bir tespitle- CHP’nin tek başına, şu aşamada bu hali ile iktidar alternatifi olamayacağını bildiği için büyük koalisyona oynuyor ve Ak Parti karşısında biriken enerjiyi doğru kanalize edebilmek için çok büyük bir efor harcıyor.
Baykal’ın CHP’si gibi Ak Parti’nin boşa bıraktığı her topa girmeyerek her ne kadar kendi tabanını sinirlendirse bile Türkiye’yi germeyerek büyük bir hizmet yapıyor. Belki kimseye kendisini beğendiremiyor ama fazlası ile Ak Parti elitlerini sinirlendirdiği ise ortada.
Ak Partiye yakın isimlerin eleştirilerini okuduğunuzda tuhaf bir şekilde ülkedeki hemen her türlü sorunun öyle ya da böyle CHP ve Kılıçdaroğlu ile ilişkilendirdiğini görüyoruz. Aslında bu yaklaşım farkında olmadan Kılıçdaroğlu’na büyük bir güç atfetmekte.
Bazen bu yorumları okurken insanın bilinen bir replikle “Yahu bu Kılıçdaroğlu size ne etti?” diye sorası geliyor insanın. Bu ülkeyi hiç bilmeyen birisi bu yorum ve eleştirileri okuduğunda şöyle bir kanıya sahip olabilir: “Demek ki Kılıçdaroğlu uzun bir süre bu ülkeyi yönetmiş ve ülkedeki tüm sorunların baş müsebbibi o!”
Sayın Kılıçdaroğlu düşük profili ile Erdoğan ve Ak Parti iktidarını sallıyor, ancak buradaki asıl faktör gidişat konusunda endişeli ve kararsız muhafazakâr-milliyetçi kitlenin gelecekte nasıl bir tercihte bulunacağı. İşte 2023’e giden yolda geleceğimizi şekillendirecek ana nokta da bu olacak.