Sahte geçmiş güzellemeleri ile iktidar değişmez!..

Yıl 1981, Ankara’nın bir gecekondu semtindeki bir okul, her sırada üçer kişinin oturduğu tıka basa dolu bir sınıfın öğrencilerinin üçte biri sınıf tekrarına kalır. Mahalle 12 Eylül Ankara’sının sağ-sol çatışmalarının ağır gölgesi altında yıllarını geçirmiş. Çorumlu, Yozgatlı, Sivaslı Alevi nüfusa karşılık Kırıkkaleli, Sivaslı, Karslı Sünni nüfus yoğun yaşıyor. Alevi nüfus yoğun ama bu yoğunluğa rağmen kendilerini gizlemek zorunda; az da olsa hem Kürt hem de Alevi nüfus var ve onların durumu daha da katmerli…

Sınıfa geri dönersek, darbe sonrası sınıf öğretmenleri minicik çocukların önünde yaka paça tutuklanmış, gelen giden derken en son Kemal öğretmen gelmiş. Yakışıklı, boylu boslu ve o sırada Ankara Hukuk öğrencisi. Öğrencileri tarafından seviliyor ama işler bir süre sonra değişecek çünkü öğretmen Kemal de aynı mahallenin çocuğu. Her gün evine ve okuluna çocuklarla aynı yollardan geçerek gidiyor. Kısa sürede kimin hangi sokakta yaşadığını ailelerine kadar öğreniyor. Öğretmen Kemal, öğretmen olmak yerine aldığı hukuk nosyonuna da aykırı bir şekilde militanlaşarak öğrencilerini kamplara bölüyor ve küçücük çocukları ideolojik sebeplerle cezalandırıyor. Sınıf geçme kriteri sağcı-solcu, Alevi-Sünni olmak.

***

Yıl 1984, Diyarbakır’ın o günlerdeki en meşhur ve cazip semti Ofis’teki bir ilkokul. Yine bir öğretmen. Daha ilk dersinde öğrencilerine şu talimatı veriyor “Türkler cam tarafına Kürtler duvar tarafına!..” Kemal öğretmen kadar vicdansız değil en azından, sınıfta bırakmıyor ama mini mini yavrulara ikinci sınıf insan olduklarını da hiçbir zaman unutturmuyor…

***

Yıl 1989, Meşhur 4-3’lük Fenerbahçe-Galatasaray maçının olduğu mayıs ayı. Ankara’nın arka mahallelerinde bir orta okul. Din kültürü ve ahlak bilgisi öğretmeni dersinde mezhep düşmanlığı ile esip, gürlüyor ve burada yazmaya utanacağım klasik herzeler havada uçuşuyor. Bu korkunç anlatımdan etkilenen bir öğrenci “Hocam, bu anlattığınız insanlar nerde yaşıyor?” sorusuna öğretmen il il sayarak cevap veriyor. Ders sonrası öğrenciler ismi sayılan illerden gelen öğrencilere öğretmenlerinin iftiraları üzerinden saldırıyor ve günlerce sürecek bir gerginlik başlıyor.

***

Yıl 1994, yeni açılan bir taşra üniversitesi. Büyük bir üniversiteden ayrılma yüksek okul kampüsünde vatanseverliği ve milliyetçiliği kimseye bırakmayan bir grup egemen. Okula gelen gençler önce onlarla muhatap olmak zorunda. Okuyabilmek, yurtta kalıp, kalmamak dahi onların elinde. Kırık bir Türkçe ile konuşuyor ya da kimliğinizde bir doğu ili yazılıysa özel olarak ağırlanıyorsunuz. Gelen gençlerden biri daha ilk günden radarlarına girer. Çocuk her seferinde “Benim okumaktan başka çarem yok. Bir an önce okulu bitirip çalışmam lazım. Lütfen benimle uğraşmayın” diye yalvarmasına rağmen bir türlü yakasını bırakmazlar. Yurdu bırakıp eve çıkması bile bunları kesmez, elleri evine kadar uzar. Bu genç bir süre sonra kayıplara karışır.

3-5 ay sonra, yurt kantininde masa üstlerine bırakılan bir gazetenin bir köşesinde küçük bir haber ve vesikalık bir resim gözlere çarpar: “X kırsalında güvenlik güçleri ile teröristler arasında çıkan çatışmada A.B. isimli terörist ölü olarak ele geçirilmiştir.”

***

Yıl 1998, Taksim’den bindiğim bir otobüsün arka kapısının merdivenlerinde üç genç kendi aralarında sessizce konuşuyor. Birden kalabalığın içinden birisinin “Burası Türkiye ulan, Türkçe’den başka dil konuşulamaz!..” kükremesi ile herkes onlara döner. Bir gürültü kopar, otobüs durur ve üç genç adeta tekme tokat otobüsten atılır.

O üç genç otobüsten atılırken ön sıralarda oturan elin yedi kat yabancısı turistler kakara kikiri kendi aralarında İngilizce konuşurken, biraz önce vatan kurtaran herkes onlara hayranlıkla bakmaktadır…

***

Çerkezlerce çıkarılan bir dergide okumuş ve içim sızlamıştı: “Bu vatan için savaşırken Türkçe bilmiyorduk, bugün de Çerkezce!..”

***

28 Şubat günleri Türkiye’nin en muhafazakâr-milliyetçi üniversitesinde bir yüksek lisans dersi. Aynı zamanda Enstitü başkanı olan hoca derste başörtülü kızları görünce birden sinkaflı küfürlerle kızlara saldırır, tepki göstermesi gereken milliyetçi-muhafazakâr öğrencilerin hiçbirinden ses çıkmaz…

***

Yukarıda verdiğim örnekler bu ülkede bir dönem vakayı adiyeden olan şeylerdi. Ak Parti bu sürece takoz koydu ama döndük dolaştık yine aynı yere geldik. Ama bu örnekleri onlar için yazmadım. Sözüm iktidara talip olan, Ak Parti dönemini her yönü ile öcüleştiren ve sahte geçmiş güzellemesi yapan tatlı su demokratlarına.

Hani diyorlar ya: “Allah’ım biz ne güzel bir çocukluk geçirdik, Kimin Kürt, Kimin Türk, Kimin Sünni, Kimin Alevi olduğunu bilmezdik. Biz ne güzel bir çocukluk geçirdik, çok özlüyorum çok. Sizi birbirinizden ayıran popülist politikacıları reddedin. İnanmayın kurban olayım, inanmayın”

Onlar güzel çocukluk yaşarken halbuki birileri fena halde bu topraklarda ötekileştiriliyordu!..

YORUMLAR (19)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
19 Yorum