Tek derdimiz dolar olsa!..

Son günlerde ortada 1983-2002 ile 2003-2021 arası dolar kurundaki artış oranlarını gösteren tablolar geziyor ve bazıları bu tablo üzerinden ekonomi değerlendirmesi yapmaya çalışılıyor. Bu tablonun bence çok da anlamı yok, çünkü 2002’yi bir milat kabul edersek öncesi Türkiye’sindeki imkân ve beklentiler ile bugünkü imkân ve beklentiler arasında çok büyük farklar var.

Geçmişte de defaatle yazdığım gibi çağlara, dönemlere ve de bölgelere göre fakirlik algısı farklılık göstermektedir ve maalesef kendisini öyle ya da böyle iktidara eklemleyen bir kesim bu farkı kabullenmek istemiyor. Bugünün sağlık adına insanlara sunulan diyet listelerinin özellikle sabah kahvaltısı kısmı gerçek yoksulluğun bir zamanlar ki resmi idi.

Bizim çocukluğumuzun sofralarında adam başı bir kibrit kutusu kadar peynir, 3-5 zeytin, haftada 2-3 kez ancak bir kaynamış yumurta düşerdi. Bir koli yumurta ile 5 kişilik bir aile en az bir ay idare ederdi. Belki şaka gelecek ama çocukluğumda -bahçemizdeki kayısı ağaçları çok verimli olduğu için annem kavanoz kavanoz kayısı reçeli yapardı- o kadar çok kayısı reçeli yedim ki şimdi kayısı reçelinden bir kaşık aldığımda sanki bir kavanoz yemiş gibi midem bulanıyor ve anında bıkkınlık geliyor.

Bugünün gençliği ve çocukları farklı bir çağda yaşıyor ve kabullenemediğimiz biraz da bu. Ceplerinde cep telefonlarının olmasının hiçbir anlamı yok. Sayın Bakanımızın her evde 2-3 cep telefonu var açıklaması da tam bir fecaat. Sayın bakan acaba pek çok velinin çocukları EBA üzerinden derslere katılabilsin diye tüm imkanlarını seferber ederek o telefonlar için büyük paralar verdiğinin farkında değil mi?

Asgari ücretli bir vatandaş çok daha fazla para verip bilgisayar ya da tablet alamayacağına göre imkanları ölçüsünde şartları zorlayarak bir akıllı telefon almakta ve internet bağlatmaktadır.

Burada gözden kaçan bir detay da şu; dün ülkemizde yüksek enflasyonun hayatımızın bir rutini haline geldiği dönemde her şeye rağmen iş bulma daha doğrusu idare eder bir maaş ya da yevmiye ile iş bulma şansınız bir nebze yüksekti. Pek çoğumuz yevmiyelerle büyüdü, çevremde düzenli maaşla bir işte çalışan hemen hemen yok gibi idi o zamanlar.

Meslek lisesi çıkışlı biri olarak dershane parasını kendim kazanmak zorunda kalmıştım ve yazın iki ay çalışarak hem dershane parasını çıkarmış hem de kendime bir miktar harçlık yapmıştım. Çevremdeki pek çok arkadaşım da benim gibi çalışarak kendi ücretlerini ödemişti. Üniversite yıllarında da yaz aylarında inşaatlarda çalışarak daha sonra da ücreti kabilinde eski yazı metinleri transkripte ederek geçimimi sağlamış ve evden son iki yıl hemen hiç para almamıştım.

Geçen gün gazetelere düşen bir habere hüzünle gülümsedim. 25-30 yaşında aile şirketinin başına geçen bir gencimiz verdiği röportajda “iş çok ama beğenip gelen yok” diyordu. İş çok ama beğenip çalışmıyorlar denilen işlerde verilen ücret genelde asgari ücret. Şimdi düşünüyorum da yaz tatilinde üç ay asgari ücretle çalışacak bir genç yemeyip içmese biriktireceği para en fazla 7500 TL.

Peki, bu para onu yılın geri kalanında idare edebilir mi?

Kalan 9 aya ayıracağı para 833,33 TL, günlük ise 27,77 TL civarında.

Ve bu yazıyı yazarken inşaatlarda amelelere verilen günlük yevmiye ne kadar diye tarattığımda gerçekten hayal kırıklığına uğradım. 80 ila 120 TL arası bir rakam gözüküyor ki bu o işlerin ağırlığı karşısında bir hiç.

Aslında tüm olay burada düğümleniyor. Bizim gençliğimizde herkes inşaatlarda çalışmazdı bu nedenle yevmiyeler yüksekti. Ameleler ustaların belki yarısı kadar kazansa bile-en azından yılın yarısında çalışabilirse- bu para bir aile idare etmek için yeterli idi.

90’lı yıllarda inşaat iskelelerinde demir bağlarken benim aylık kazancım belki kimse inanmayacak ama o zamanlar bir öğretmenin aldığı maaştan daha fazla idi. Tek kötü tarafı sigortasız çalıştırılıyorduk.

Geçenlerde sevdiğim bir arkadaşa “İngiltere tır şoförü alacakmış gitsek mi?” diye takıldım. Eminim böyle bir imkânımız olsa pek çoğumuz bu işe gönüllü olabilir.

Şimdi burada kendinize şu soruyu sormak gerekiyor: Neden gelişmiş ülkelerde bizim burun kıvırdığımız işlerde çalışan insanlar bizim -güya- iyi eğitim almış insanlarımızdan bile daha çok para kazanabiliyor?

Sayın Milli Eğitim Bakanımızın aslında iyiyiz dediği eğitim sistemimiz maalesef yıllardır masa başı ve beyaz yakalı yetir(e)me(me)ye o kadar zaman harcadı ki ülkece asgari ücret batağına saplandık. Ekonomi kurmayları kabul etmese de ülkede ekonomik olarak bir orta sınıf neredeyse kalmadı.

Yoksa mesele tek başına doların 6615 kat ya da 6,4 kat artması değil…

YORUMLAR (7)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
7 Yorum