TEOG-LGS ve Cumhurbaşkanlığı
2017-2018 Eğitim-Öğretim yılı bu cuma sona ererken mezunlar ve lise son sınıf öğrencileri için sınav maratonu yeni başlıyor. Yılların yanlış uygulamalarının cezasını ise yine halkın çocukları çekecek.
24 Haziran yaklaşırken Cumhurbaşkanlığı adaylarından henüz eğitim sistemi ile ilgili doyurucu bir analiz ve çözüm yolu duymadık. Mesele her zamanki gibi beylik cümlelerle geçiştiriliyor.
Kazanmak için Erdoğan’a göre daha geniş bir tabana hitap etmek zorunda olan İnce bile açılım yapamıyor. İdeolojik dar bakış açısından sıyrılıp Erdoğan’ın geçmişte gösterdiği cesaretin yarısını bile gösteremiyor. Kendisine yöneltilen ana dilde eğitim sorusuna güçlü bir şekilde “Evet, biz bu ülkenin her bir bireyinin temel hak ve özgürlüklerini koruyacağız ve elbette anadilde eğitim hakkı isteyen vatandaşlarımızın da bu haktan faydalanması için engelleri kaldıracağız.” demek yerine işi pedagoglara atıyor.
Halbuki bu ülke yıllardır pedagogların ve de eğitim bilimcilerin teori ile pratik arasındaki korkunç çelişkisinde boğuşmakta. Eski bir öğretmen olarak İnce’nin bunu herkesten daha iyi bilmesi lazım!
***
Eğitim sistemi ile o kadar çok oynandı ki geldiğimiz noktada okulların çoğu niteliksiz, öğrencilerimizin çoğunluğu da yetersiz bireyler durumunda. Eğitimde çıtayı yükselteceğiz derken, her seferinde çıtayı daha da aşağı indirip çocukları tamamen kaderin eline teslim ettik.
Dahası, atalarımızın dere geçilirken at değiştirilmez sözünü hiç duymamışçasına “yanlış yapmışız” diyerek 20 yıl öncenin sınav sistemine hazırlıksız paldır küldür döndük.
Veliler ve çocuklar daha neyin nasıl olacağını bilmeden sınava girdiler ve yıllardır bu şekilde eleme esaslı seçme yapan bir sınavla karşılaşmadıkları için de büyük şok yaşadılar. Öyle ki geçmişte TEOG sınavlarında sınav sorularını ful yapan yüzlerce öğrenci varken bu kez muhtemelen bir kaç tane birinci zar zor çıkacak.
Sınavlarda matematik ve Türkçe dışındaki derslerin formalite haline getirilmesi ise bir başka gariplik.
***
Adrese dayalı sistem doğru olmakla birlikte bu şekilde aceleye getirilmemeli, veli ve öğrenciler için bir süreliğine hazırlanma fırsatı sunulmalıydı. Sınav stresini kaldıralım derken şimdi daha büyük bir stres yarattık. Nitelikli okullara girebilmek için korkunç bir yarış başlayacak.
Dershanecilik dönerse şaşırmayın…
***
Bizim okulları nitelikli mi niteliksiz mi diye ayırmaktan çok daha önemli sorunlarımız var.
-Okullarımızın genelinde –nitelikliler de dahil- ciddi disiplin problemleri var. Öğretmenler yetersiz diyerek bu işi çözemeyiz, onları yetersizliğe iten sebepleri ortadan kaldırmamız gerekiyor.
Siz öğretmeni; öğrenci-veli elinde oyuncak haline getirirseniz öğretmen nasıl saygınlık kazanıp da öğrenciye bir şeyler verecek ki?
Alo 147, Bimer, Cimer derken şimdi de performans değerlendirme adı altında öğrenciye ve veliye öğretmeni sorarsak nasıl saygınlık artacak?
***
Ya öğrenciler, tımarhaneye kapatır gibi her gün 7-8 saat okulda tutup, bu süre içinde de 12-13 farklı dersle boğuşturuyoruz.
Bu ülkede bu saçmalığı söyleyecek hiç mi pedagog yok? Bıraksak da çocuklar onlarca derse girmek yerine biraz da sosyal ve sportif aktivitelere enerjilerini atsalar.
Sonra da 80 milyonluk ülke nasıl olurda 350 bin kişilik İzlanda’dan futbolda hep el ense yiyor düşünüyoruz.
“Meslek Lisesi memleket meselesi” sözünü bir türlü slogandan öteye geçiremedik. Bu işe bir çözüm üretebilseydik bu gün LGS’yi konuşmuyor olacak ve sınavın zorlu bir eleme yapmasını kimse de çok problem yapmayacaktı.
Herkes doktor, avukat, mühendis olacak diye bir kaide yok. Yok ama hala çocuklarımıza üniversite kapılarını hedef göstermekten geri durmuyoruz. Böyle giderse yakın bir gelecekte gençler için yüksek lisans ve doktora şart haline gelecek. Çünkü çoğu üniversitemiz uzatmalı lise rolü oynuyor.
Çığ gibi büyüyen bir kitle var ve bu kitleyi istihdam edecek kadrolarımız yetersiz. Ama korkarım bu gidişle bizim doktoralarımız da eften püften lisans diplomalarına dönecek.
O kadar çok sorun var ki, insan hangi birini yazacağını şaşırıyor.
Sahi, bunca sorunu kim çözmeye talip?