Vatandaş Mehmet sadece kendine Müselman!
Vergi nedir, ne işe yarar? Bu konuda Türk toplumu ve idare edenleri çok farklı düşünmüyor sanırım. Ülkemizde en ufak bir problemde dahi hemen her kesimden aynı ses çıkıyor “nerde bu devlet?”
Sanırsınız devlet denen mekanizma Süpermen. Sokrat’ın da dediği gibi devlet en büyük hayır kurumu ama bu işi abarttığınızda sonuç yoksulların daha da fakirleştirirken, zenginleri ise “devlet versin”ciliğe yöneltiyor.
Batı’da sosyal devlet ve hukuk anlayışı çok güçlü ve bireysel yaşam ön planda olduğu için bizde problem olmayan pek çok konuda milyonlar kolayca sokağa dökülebiliyor.
Ana medyada olmasa da sosyal medyayı yıkıp geçen Kredi Yurtlar Kurumu (KYK) ödemeleri sorunu herhangi bir Avrupa ülkesinde olsa idi büyük kentlerin sokakları alev alev yanıyor olurdu. Tabii ki bizde de böyle bir şey olsun değil kastımız…
Üniversite mezunlarının KYK burslarını geri ödemelerindeki yaşadıkları sıkıntıları bizzat yaşamış biri olarak fazlası ile farkındayım. Okul bittikten sonraki işsizlik dönemimde taksitleri bir süre sonra ödeyemediğim için temerrüde düşmüş ve sonradan devlete faizi ile birlikte ana parayı TEFE/TÜFE bazında ödememiştim. Tabii bu benim yaptığım Türkiye şartlarında bir enayilikti ve ödemeyen binlerce mezunun KYK borçları bir süre sonra devletimiz tarafından bir seçim arifesinde affedilmiş ve ben de ödediğimle kalmıştım.
Sık sık yazdığım gibi, milli sporumuz “kendi kendimizi kandırma sanatı”nın son noktalarından biridir bu KYK krizi. Siz milyonlarca gencin yıllarını yalan yere adına üniversite dediğiniz ama dört duvardan ibaret yerlerde, ana baba parası ve HALKIN vergilerden verdiğiniz KYK bursları ile kendi ayakları üzerlerinde durmalarını sağlamak ve mesleki gelişimlerini tamamlamak yerine yalan bir dünyada yaşatıp ardından da “haydi ayaklarınız üstünde durun” derseniz işte böyle elinizde patlar yanlışlarınız.
***
Geçenlerde YÖK aldığı bir kararla binlerce gencin daha zaten az olan umutları yok etti. Artık eğitim fakültesi mezunları dışındakiler öğretmen olamayacak. Bu konu yıllardır konuşuluyordu ve bu yönde bir karar alınacaksa bunun gereği de zamanında yapılmalı idi. Siz örneğin tarih öğretmenliği için 100 kişi alırken bölüme de 100 kişi alınmasına izin verirseniz olmaz. Çünkü, akademik ve profesyonel olarak tarihçilik yapılabilecek alan sınırlı, bu 100 gençten şanslı olan belki 5-10 tanesi alanında ilerleyebilecek. Böyle bir durumda yapılacak belli. Eğitim fakültesine 100 kişi alıyorsanız, akademisyen yetiştirmeyi hedef aldığınız bölüme en fazla 10-15 kişi bilemediniz 20 kişi almalısınız. Mevzu biraz karışık o yüzden daha fazla girmeyelim bu konuya.
***
Her şehri geçtim, her kasabaya sırf küçük esnaf ve kasaba sakinlerini yaratılacak ekonomik girdi ile zenginleştirmek için -nasıl olsa karar vericilerin evlatları oralara gitmeyecek- üniversite, yüksekokul açıp buraları Almanya’yı kıskandıracak(!) kadar çok öğrenci ile doldurup, bir de üstüne yıllarca burslar ile destekleyip, karınlarını doyurabilecek bir beceri kazandırmadan evlerine gönderirseniz bunun sonu nereye varacaktı?
Ülkeyi idare edenler yatıp kalkıp dua etmeliler ki, ülkemizdeki bireyselleşme Batı ülkelerindeki seviyeye ulaşmış değil yoksa yaşanacak sosyal patlamanın sınırını kimse tahmin edemezdi. Eminim benim gibi sizler de çevrenizde gençlik çağı geçmiş birçok insanın hala ebeveynlerinin yardımları ile ayakta durmaya çalıştıklarına şahit oluyorsunuz.
Üç çocuk isteyen zihniyet, karnını bile zor doyuran çekirdek aileler icat etmesine rağmen hala ülkenin en büyük siyasi gücü olmaya devam ediyorsa, bu da muhalefetin sanırım en büyük ayıbı olmalı. Ancak, onlar da bu kendimizi kandırma yarışında en önde koşuyorlar. KYK borçlarını affetmek, bursları arttırmak vs. sadece sorunu kısa süreliğine ötelemekten başka bir anlam taşımıyor. Kopan fırtına kredilerin faizsiz ödenmesi kararı ile şimdilik dindirildi ama çözüm mü?
Birilerinin çıkıp “Gençler, bu okulları kapatacağız artık her elini kolunu sallayan üniversiteye gidemeyecek. Sizi kandırarak gençliğinizi çalmak istemiyoruz, bunun yerine sizleri erkenden meslek sahibi yapacak ve kalifiye elamanlar haline getirecek bir sistem kurmaya talibiz” diyecek bir siyasi akla ihtiyaç var.
Tabii bir de işin vatandaş kısmı var, vatandaş olma bilinci yeterince yerleşmediği için bir umut paçayı sıyırırız mantığı ile çarpık düzenden umut besleyip değişim istememe hastalığımız var. Baksanıza iktidarı eleştirirken bile vatandaş Mehmet yetkililere “Yanlış anlamayın ben çok iyi bir Ak Partiliyim ama bu yapılanı haketmiyorum!” diye ağlıyor!..
Bu serzenişteki mantık bana mı çok iki yüzlü geliyor yoksa ben mi abartıyorum bilemedim. Yani başına gelenler X ya da Y Partilinin başına gelse normal olacak ama kendi başına geldiği için mi hak etmiyor?!
Sizce de bu vatandaş Mehmet çok fazla kendine Müselman değil mi?