‘Ya zır cahil yahut hain’

Cumhurbaşkanı Erdoğan, yirmi yıllık iktidarının kabaca son on yılında ekonomide de dış politikada da Türkiye’nin yerleşik geleneklerinden farklı politikalar izliyor. Sistemi bile değiştirdi, Cumhurbaşkanlığı hükümet istemini getirdi.

Hemen belirtmeliyim, CB sistemi bir ‘başkanlık sistemi’ değildir. Bu konuda Prof. Kemal Gözler’in “Elveda Anayasa” adlı eserini mutlaka tavsiye ederim. CB sistemi “kuvvetlerin cumhurbaşkanı elinde toplandığı kuvvetler birliği sistemi”dir. (s. 55-86)

Erdoğan’ın etkili bir karizmaya, güçlü bir iradeye sahip olduğu açık. Üst üste kazandığı seçimlerin ve sistemin verdiği güç muazzam bir özgüven, bir tür “yanılmazlık” duygusu yarattı. İşte kendisinin sözleri:

“Hatalarımız elbette olmuştur ama asırlık reformlar yanında bunlar devede kulak.” (14 Mayıs)

Böyle bakınca, ülkeyi kişi başına 12 bin dolardan 8 bin dolara düşüren yanlışları görmek ve dönüp düzeltmek mümkün mü?

NEREDE YANLIŞ YAPTIK?

Milyonlarca aile yoksulluğa düşmüş, enflasyon TÜİK’e göre bile yüzde 70’e çıkmış, risk primi 700 puanı aşmıştır. Bu sebepten yüzde 8 dolar faiziyle borçlanıyoruz; Yunanistan yüzde 1 faizle kredi buluyor!

Nerede yanlış yaptık diye düşünmek, bağımsız iktisatçıların eleştiri ve uyarılarını ciddiye almak gerekmiyor mu?

Fakat “hatalarını devede kulak” gören aşırı özgüven, buna engeldir. İşte bu yanlışları eleştiren bağımsız iktisatçılar hakkında Sayın Erdoğan’ın sözleri:

“Gösterge faiz-enflasyon dayatmasını tek kurtuluş reçetesi gibi önümüze getirenlerin bir kısmı zır cahil bir kısmı ise alenen haindir…” (27 Mayıs 2002)

Amerikan, Avrupa, Japon Merkez Bankaları’nın ‘ortodoks’ iktisatçıları, bizde dünya iktisat çevrelerinde itibar gören ‘ortodoks’ iktisatçılar, dev şirketlerin başarılı ekonomistleri “zır cahil” mi?..

Beş yıl süreyle başarılı Merkez Bankası başkanlığı yapan Durmuş Yılmaz, Erdoğan tarafından atanan ve iktisat âleminde güven yaratan Naci Ağbal, Lütfi Elvan “zır cahil” mi? Tabii “hain” nitelemesi asla söz konusu olamaz.

Kaldı ki o sırada Sayın Erdoğan’ın kendisi “acı ilaçları içmemiz gerektiğinin farkındayız; faiz artırımını bu çerçevede değerlendiriyorum” diyerek ortodoks iktisat tedbirlerini savunuyordu. (21 Kasım 2020)

MANDACI İKTİSATÇILAR?

AK Parti’nin 2001 Programı halen yürürlüktedir. “Partimiz Avrupa Birliği, Dünya Bankası, IMF ve diğer uluslararası kuruluşlarla olan ilişkilerimizin, ekonomimizin ihtiyaçları ve ulusal çıkarlarımız doğrultusunda sürdürülmesi gerektiğine inanır” diye yazılıdır. Bunu “hainler” mi yazmıştı?!

Kemal Derviş’in IMF desteğiyle uyguladığı yapısal reform programını Başbakan Erdoğan itirazsız uygulamış, üstelik IMF programına AB politikalarını eklemiş, bu doğru politikalar sayesinde enflasyon yüzde 5’e kadar düşmüş, ekonomi sağlıklı büyümüş, ülkeye dış yatırım akmaya başlamıştı.

Bu programı hazırlayan Derviş ve ekibine, AK Parti iktidarında Ali Babacan’a, Mehmet Şimşek’e “mandacı iktisatçılar” denilebilir mi?

Aksine, o politikalar ekonomiyi sağlıklı büyütmüştü.

Dış borcun 450 milyar dolara çıkması, faizin anaparayı geçmesi, 2022 bütçesinde faize 240 milyar lira ayrılması, risk priminin 700 puanı aşması o politikaların değil, 2018’de CB sistemine geçtikten sonraki politikaların sonucudur.

Zaten Erdoğan “mandacı iktisatçılar” sözünü ilk defa Kasım 2021’de kullandı. “Evvel yoğ idi işbu rivayet yeni çıktı.”

YAPISAL REFORM

Türkiye’de muhalefetin ve eleştirilerin “hain, ihanet” diye suçlanması İttihatçılar’la 1930’lar otoritarizminin devam eden kötü alışkanlığıdır. Zamanımızda Erdoğan ekonomide farklı politika önerileri “hain, mandacı, işbirlikçi” diye suçlamakla “alternatif çözüm”leri kapatıyor, kriz derinleşiyor

Cumhurbaşkanı, 2018’de başlattığı ve “rekabetçi kur, kendi yağımızla kavrulma, Çin böyle kalkındı, ucuz faiz yatırımdır” gibi sözlerle uyguladığı politikanın sonuçları ortada!

Türkiye, Turgut Özal’ın 24 Ocak 1980, Kemal Derviş’in 14 Nisan 2001 programları gibi bir reform paketiyle ve AB kriterlerine yönelerek hızla ayağa kalkar…

ASO Başkanı Nurettin Özdebir’in dediği gibi “ekonomi yönetimi yapısal sorunların çözümü noktasında yetersiz kalmış, yapısal dönüşüme ve üretime odaklanılması zaruri hale gelmiştir.”

YORUMLAR (258)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
258 Yorum