Tomris Uyar’ın yaz hikâyeleri
Yaz hikâyeleri denince en başa Tomris Uyar’ı yazarım. Can Yayınları’ndan Tomris Uyar’ın ‘Yaza Yolculuk’ ve ‘Yaz Düşleri Düş Kışları’ çıkınca, nasıl sevindiğimi ifâde edemem. Bu dizinin editörü Abdullah Ezik’i kutluyorum. İki kitapta toplamda on sekiz yaz hikâyesi var, tatile mi gidiyorsun, bavuluna koy, plaja mı gidiyorsun, çantana at, kapakları da dondurma renklerinde, çok sevdim…

Yaz mevsimini çok severim de, mevsimler epeydir değişti, muhtemelen dünyayı değiştirecek olan büyük bir ekolojik krize girmek üzereyiz. Ormanlar yanıyor, sular buharlaşıyor, kutuplardaki buz kitleleri ve dağlardaki buzullar kayboluyor, açlık ve susuzluktan hayvanlar yabandan şehirlere iniyor, say say bitmez, anlayacağınız yaz mevsimleri cehenneme dönüştü. Bütün bunlara rağmen, yaz romanlarına ve yaz hikâyelerine bayılıyorum. Yaz hikâyeleri denince de, bizde en başa Tomris Uyar’ı yazarım, yıllar var ki o hikâyelerin yeniden okumasını yapamamıştım, ancak Can Yayınları’ndan Tomris Uyar’ın ‘Yaza Yolculuk’ ve ‘Yaz Düşleri Düş Kışları’ farklı bir diziden çıkınca, nasıl sevindiğimi ifâde edemem. Bu dizinin editörü Abdullah Ezik’i kutluyorum, iki kitapta toplamda on sekiz yaz hikâyesi var, tatile mi gidiyorsun, bavuluna koy, plaja mı gidiyorsun, çantana at, kapakları da dondurma renklerinde, çok sevdim.

Abdullah Ezik’i sadece ‘Modern’ dizisi için değil, bir de ‘Miras’ dizisi için alkışlıyorum. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün konuşmalarından yapılan seçkilerden ‘Mütarekeden Zafere’ ve ‘Yorulsanız Bile’ çıktı, daha önceden çıkanlarla birlikte beş cilt ediyor. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün konuşmaları tam da bugünler için, kuruluşun ve cumhuriyetin değerlerinden sapmaların başımıza ne işler açtığı ortada, onları okuduğunuzda, seçkileri yayıma hazırlayan Cem Akaş’ın ne kadar büyük bir iş yaptığını anlayacaksınız. Yediden yetmişe herkes mevzû-i bahis seçkileri alıp okumalıdır, ben devletin ‘Miras’ dizisini satın alıp, onları ortaokul ve lise öğrencilerine ders kitabı olarak ücretsiz dağıtmasından yanayım ama olmayacak duaya amin dediğimin de farkındayım. Olsun, biz alalım, çocuklarımıza ve komşularımıza hediye edelim.
ÖTÜKEN’İN MODERN KLASİKLER DİZİSİNDEN ÇIKANLARI KAÇIRMAYIN!
Ötüken Neşriyât’ın ‘Modern Klasikler’ dizisinden çıkanları kaçırmayın, çünkü diziden M. Bilal Erimez’in editörlüğünde çok önemli kitaplar çıkıyor, Eugene O’Neill’den ‘Elektra’ya Matem Yaraşır’ ve ‘Uzun Günden Geceye’, James Joyce’tan ‘Dublinliler’, Dylan Thomas’tan ‘Akıl Savaşından Sonra’, George Orwell’den ‘Birmanyalı Bir Kıza’ ve Fernando Pessoa’dan ‘İşaret’, şimdi de Manuel Scorza’dan ‘Dikenli Tel’. Bu emsâlsiz roman bizde ilk defa İzzet Yasar’ın çevirisiyle ‘75’de e Yayınları’ndan çıkmıştı, çok severim, Latin Amerika Edebiyatı’nın en iyi on romanı arasına da alırım, hatta beni Marquez’in ‘Yüz Yıllık Yalnızlık’ından çok daha fazla etkilemiştir. Romanın e baskısı, ciltliydi, artık sahhaflarda pek bulunmuyor, ben vaktiyle kitapları çok seven arkadaşlarıma hediye etmek maksadıyla yedi sekiz adet toplamıştım, şimdi bu harika romanın yeni baskısını Ötüken Neşriyât yaptı, yine İzzet Yasar çevirisi, bu defa ciltsiz ama Mahmut Doğan’ın kapak tasarımını da pek güzel. ‘Dikenli Tel’i okumayanlar veya okuyamayanlar hiç vakit kaybetmesin, has edebiyat yeniden raflarda.

BUZZATI’DEN DERLEMELER
Bu arada Dino Buzzati’nin Timaş Yayınları’ndan çıkan ‘Scala’da Korku’ isimli derlemesini sakın ha ıskalamayalım. Kitap Buzzati’nin ikinci derlemesidir, dilimize Esma Fethiye Güçlü kazandırmış. Buzzati okumayı hep sevmişimdir, onun hikâyelerindeki döneminin ‘Yeni Gerçekçilik’ ruhuna ters düşen metoforik hayâller, grotesk ve satirik kaçışlar kanımca emsâlsizdir. Fausto Gianfranceschi okurlara derlemeden bilhâssa ‘Scala’da Korku’ ve ‘Dağlar Yasak’ hikâyelerini tavsiye ediyorsa da, bana göre haksızlık yapıyor, derlemedeki yirmi altı hikâye de nefis, hatta o ikisinden çok daha sağlam hikâyeler bulacaksınız.

SAHHAFİYE KÖŞESİ
Bu haftaki sahhafiye köşemizin ilk kitabı Jack London’un ‘Kurt Kanı’ olsun, Behçet Cemal çevirisiyle ‘55’de Doğan Kardeş Yayınları’ndan çıkmıştı, ben ‘65’de Siirt’te Atatürk İlkokulu’nda öğrenciyken okudum, posta paketinden çıktığı günü de gayet iyi anımsıyorum, romanın arka kapağındaki ‘Yapı ve Kredi Bankası’nın Ufak Bir Hatırası’ kaşesi ise beni çok sevindirmişti. Yirmi iki yıl sonra o bankaya avukat olarak girdim. İkinci kitabım John Fowles’in Ayşen Besen çevirisiyle Hürriyet Yayınları’nın ‘Dev Romanlar’ dizisinden ‘73’de çıkan ‘Büyücü’sü, Firuz Aşkın’ın kapak tasarımı da nefistir. Üçüncü kitap, bir Manuel Scorza klasiği, ‘Toprak Acısı’, Müntekim Ökmen’in çevirisiyle ‘78’de Milliyet Yayınları’nın ‘20’nci Yüzyıl Yazarları’ dizisinden çıkmıştı. Dördüncü kitabım Vittorio Schiraldi’den ‘Koca Peder’, ‘75’de e Yayınları’ndan Alıç Oskulu çevirisiyle piyasadaydı, bugün pek nadir bulunuyor. Son olarak da Sander Yayınları’nın ‘Cep Dizisi’nden Ira Levin’in ‘Kumpas’ını öneriyorum, ‘73’de Seçkin Selvi çevirisi olarak ve Yurdaer Altıntaş’ın kapak tasarımıyla yayınlanmıştı.
ÖNEMLİ BİR ŞAİRİN HABERCİSİ
Murat Arsu’nun Şey Kitap’tan çıkan ‘Sütle Yazılmış Keder’ isimli şiir kitabı önemli bir şâirin habercisi, yirmi sekiz yaşındaki Murat Arsu’nun şiirlerini ilk defa okuyorum, sesi iyi, ancak kitabın planlanmasına bir açıdan itirazım var: Otuz dört şiirin bir kitapta toplanması okuru yoruyor, bu yüzden ‘toplu şiirler’ denen kitaplardan da seçkilerden de hep uzak durmuşumdur. Şiir kitapları bana göre tematik olmalıdır, size iki örnek vereceğim, Hilmi Yavuz’un ‘Doğu Şiirleri’ ve Adnan Özer’in ‘Rüzgâr Durdurma Takvimi’, onlar tematik olarak mükemmeldirler, oysa ‘Sütle Yazılmış Keder’ de tematik olarak bölünebilirmiş. Bununla birlikte, Murat Arsu ismini not alın, ben de takip edeceğim, çünkü iyi bir şâir.

GALATA’DA BİR ZAMANLAR GÜL BAHÇELERİ OLDUĞUNU BİLİYOR MUYDUNUZ?
VakıfBank Kültür Yayınları’ndan en son Kaha Şengelia’nın ‘Gürcistan’ kitabıyla, Emir Hüseyin Ebîverdî’nin ‘Dört Başkent’ini okudum. ‘Gürcistan’ müthiş bir tarih kitabı, dilimize Harun Çimke kazandırmış, her münevverin kitaplığında bulunması gerekiyor. Manzûm seyâhatnâmelerin en eskilerinden biri sayılan ‘Dört Başkent’i ise Turgay Şafak çevirip notlandırmış. Seyâhatnâmenin beni en fazla İstanbul bölümü ilgilendirdiğinden, ‘Dört Başkent’i oradan okumaya başladım. Sultan II’nci Bayezîd devrindeyiz, ‘mümin ve kâfir orada emniyettedir’ diyor Ebîverdi, önemli bir tesbit. Peki, seyyâhımız ‘Surların içinde halk ekin eker, bu sebeble cennet gibi yemyeşil ve bereketlidir’ derken, aklınıza neresi geliyor? Yaşı altmışın altında olanlar görmemiştir ama Yedikule ve Langa bostanlarının zikredildiği âşikârdır. Galata içinse ‘İstanbul’un karşısındaki Frenk şehri’ tanımını yapıyor, şarabın zevkinden nüfusu cümle sarhoşmuş, Galata’nın her sokağında ay tenli güzeller cilveleşirmiş. Bunlar tamam da, Galata’nın içlerinde çok sayıda gül bahçesinin bulunduğuna dâir kayıt, hakikaten şâyân-ı dikkattir.

