Faizler şirketleri ezemeyecek!

Merkez Bankası 2021 Eylül ayından bu yana “faiz neden enflasyon sonuç politikası” uyguluyor.

Bu nedenle de politika faizlerini düşürmeye başladı. Perşembe günü itibariyle politika faizi % 10,5’e düşürüldü. Bankanın karar metninden anlıyoruz ki Kasım ayında faiz 1,5 puan daha düşürülecek ve tek haneli faizle (% 9) indirimlere ara verilecek. (Banka buna kendi başına karar verebilir mi bilmiyorum. Çünkü faiz konusunda karar verme merciinin Sayın Cumhurbaşkanı olduğu herkesin malumu.)

Nitekim Balıkesir’deki toplu açılış töreninde konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan “Bu kardeşiniz, bu görevde olduğu sürece faiz her geçen gün, her geçen hafta, her geçen ay inmeye devam edecektir. Kimse bize bu konuda akıl vermesin. Yatırımcı gelsin, bizim devlet bankalarından kredi talebinde bulunsun. Onları faize ezdirmeyeceğiz. Yatırım yüksek faizle olmaz. Onun için de düşük faiz" dedi. Değişik vesilelerle de “yüksek faize halkımızı da çiftçimizi de ezdirmeyeceğiz” diyor zaten.

Gelin bu yazıda da faizin vatandaşı ezip ezmediğine bakalım.

Nasıl mı?

Hadi Başlayalım.

FAİZ VE KUR İLİŞKİSİ

Değerli okur Sayın Cumhurbaşkanı iktisatçıların verdiği akla itibar etmiyor. Hazine ve Maliye Bakanı da meşhur Ortodoks, Heterodoks ve epistemolojik kopuş ibarelerinin geçtiği konuşmalarında da faizin masada olmadığını söylemişti.

Bu nedenle gelin Ortodoks iktisatçıları bir kenara bırakalım ve Yeni Şafak gazetesinin bir haberini beraber okuyalım.

“ABD bu dolar yükünü taşıyamaz” başlığıyla verilen haberde şu ifadeler yer alıyor: “Batı, ABD’nin enflasyonu düşürmek için izlediği agresif faiz politikasının ağır sonuçlarını tartışıyor. ABD Doları'nın sepetteki diğer para birimleri karşısındaki değerini ölçen dolar endeksi, son bir yılda yüzde 20’lik artışla 93,78 seviyesinden 112 seviyesine yükseldi. Doları bütün dünyada aşırı değerlenmesinin yanısıra ABD Merkez Bankası Fed’in yüzde 3-3,25 arasına yükselttiği faizle ilgili agresif politikayı sürdürmesi riski katlıyor.”

Hah işte Ortodoks iktisatçıların söyledikleri tam da buydu. Kendi milli paranızın değerini (faizi) düşürürseniz paranız yabancı paralar karşısında değer kaybeder. Ya da yabancı paralar (dolar) sizin paranıza karşı değer kazanır. Faizleri artırırsanız da tersi olur. Nitekim TÜİK verilerine göre 1 yılda doların TÜFE’ye göre indirgenmiş reel getiri oranı % 16,82’dir. Yani son bir yılda dolar TL karşısında reel olarak değer kazanmış. TL mevduat sahipleri ise reel olarak büyük kayıpğlar vermiş.

Değerli okur bu topraklarda olan bitenler Yeni Şafak gazetesindeki habere ne kadar çok benziyor değil mi?

Yatırımcı yatırım ve üretim yapacak da nasıl yapacak? Resmi istatistiklere göre Türkiye’de ithalatın % 11’i yatırım ve % 81’i de ara malıdır. Doların değer kazanması ithalatı daha pahalı hale getiriyor. Sonuç olarak yatırım ve üretim maliyetlerini artıyor. Bu da enflasyonu tetikliyor. .

Böylece vatandaşımız artan dolar kuru artışı altında eziliyor.

Daha da önemlisi kur artışları enflasyonu tetikliyor.

Başkent Üniversitesi İktisat Bölümü hocalarından Dr. Zeynep Kantur ve eş yazarı Dr. Gülserim Özcan uluslararası bilimsel bir dergide yayımlanan akademik makalelerinde* Türkiye’deki enflasyon dinamiklerini analiz ediyorlar. Çalışmada 2006-2019 yılları arasındaki dönem üçer aylık verilerle inceleniyor.

Çalışmaya göre ücretler, faiz giderleri ve ithal yatırım/tüketim mallarının fiyatları enflasyonu tetiklemektedir. Yazarlar faiz giderleri ve enflasyon arasındaki pozitif ilişki Cumhurbaşkanı’nın endişesini doğrulasa da bunun bir yanılsama olduğunu söylüyorlar.

Çünkü faiz giderleri enflasyon artışında baskın bir unsur olarak öne çıkmıyor. Çok daha baskın olan unsur kur artışlarıdır. İthal ürünlerin fiyatları enflasyonu önemli derecede etkilemekte ve bu nedenle de döviz kurlarını yakından izlemek gerekmektedir.

Daha da önemlisi enflasyonu belirleyen önemli bir unsur “beklentilerdir.” İktisadi aktörleri enflasyonun düşeceğine inandıramıyorsanız enflasyon da düşmüyor.

Değerli okur bizde yatırım yapacak girişimcilik ve finansman yok. Sen ben bu yöntemle faizin düşeceğine inansak ne olur? Size bize ne oluyor öyle. Enflasyonun mevcut politika ile düşeceğine esas sermaye sahibi Ortodoksların inandırılmaları gerekiyor. Onlar da inanmıyor. Ne olacak böyle.

FAİZ GİDERLERİ

Aşağıdaki grafikleri Merkez Bankasının sektör bilançoları verilerinden derledim. Banka 2009-2021 yılları arasında yıllık ortalama 700 bin firmanın mali tablolarının bilgilerini derliyor.

Grafik 1 faiz giderlerinin net satışlarına oranını gösteriyor. Dikkat ederseniz 2017 yılına kadar bu oran % 2-3 civarında seyrediyordu. 2018 yılında geçilen Yeni Hükümet Sistemiyle beraber “verin yetkiyi görün etkiyi” dönemi başladı. Faizleri indirin talimatına uymayan Merkez Bankası Başkanları birer birer aflarını dilediler. Sonunda faizler indirilmeye başladı.

Değerli okur yeni sistemde şirketlerin faiz giderleri net satışlarının % 5’ine ulaştı. Yani şirketler faiz giderleri altında ezilmeye başladılar.

BİLANÇO PASİFİNİN YAPISI

İkinci grafikte şirketlerin bilançoların pasif tarafını gösteriyorum. Bilançoların pasifleri şirketlerin faaliyetlerinin finansman yapısını göstermektedir. Grafikten görüleceği üzere şirketlerin finansman kaynakları içerisinde kısa vadeli borçların payı daha yüksektir ve giderek de artıyor.

Unutmayın kısa vadeli borçlanmayla, geri dönüşü uzun vadeye yayılan sermaye yatırımları yapılamaz.

Evet uzun vadeli borçların oranı da artıyor. Ancak uzun vadeli borçlar kısa vadeli borçların neredeyse yarısı kadar.

Bence bu grafiğin alarm veren yönü öz kaynaklardaki gelişmelerdir. Farkındaysanız öz kaynakların oranı sürekli düşüyor.

Bunun bir nedeni şirket borçlarının artmasıdır elbette. Malum krizlerde hükümetin alet çantasındaki en önemli aracı “kredi destekleridir.” Kredi destekleri şirketlerin borçlarını sürekli artırıyor. Bu nedenle de öz kaynakların payı düşüyor.

2009 yılında şirketlerin bilançolarındaki borç oranı % 56 idi. 2021 yılında bu oran % 75’e çıktı. Yani şirketlerin borçları üçte bir oranında arttı.

Öte yandan şirketler kesimi zarar ettikleri için de öz kaynakları azalıyor. 2021 yılında 934 bin 550 şirketin 404 bin 948’i zarar etmiş. 27 bin 162 şirketin ise kârı ya da zararı oluşmamış. Neredeyse iki şirketin birisi para kazanamıyor.

Sorun “faiz sebep enflasyon sonuç” önermesinden çok daha derin ve yapısaldır.

İyi pazarlar.

*Kantur Z,&Özcan G. Dissecting Turkish inflation: theory, fact, and illusion. Economic Change and Restucturing, 2021; 55:1543-1553.

screenshot-1.jpgscreenshot-4.jpg

YORUMLAR (10)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
10 Yorum