İki kafa bir kafadan iyi midir?

Yok, şu sokak röportajlarında “çıkar telefonunu” diyen dayıların kafasından bahsetmiyorum.

Bahsettiğim “pudra şekeri” çeken partili gencin kafası da değil.

Sakin olun, söyleyeceğim neyin kafasından bahsettiğimi..

Değerli okur sorunumuz karar alma süreçlerindeki hız ve kalite.

Hatırlarsanız, Sayın Cumhurbaşkanı mevcut hükümet sistemini savunurken “verin bu kardeşinize yetkiyi görün etkiyi” demişti. Kastı tek kişinin karar alacağı bir yönetim sistemi oluşturmaktı. Kullandığı metafor ise “ülkeyi bir anonim şirket gibi yönetmek” idi.

Son depremin ilk günleri gösterdi ki 2018 yılından bu yana acil durumlarda karar alma adına ne hız ne de kalite artmış.

Bunun karşısında bir de altılı masa var.

İktidar yanlısı basında yer alan haberlere göre Financial Times gazetesi altılı masanın karar alma mekanizmasını çok hantal bulmuş ve demiş ki: “Kılıçdaroğlu çok farklı ideolojilerden oluşan ‘hantal’ bir koalisyon oluşturdu.”

Karar alma süreçlerinde grupların mı kişilerin mi daha başarılı olduğu konusu psikoloji literatüründe çok işlenen bir konudur.

Bu literatürü bilmeden bu sorunun cevabını verebilmek de çok kolay değildir.

Hatalı kararlarınızın kişisel hayatlarınıza olumsuz etkileri olabilir. Olur, bu sizin kararınızdır diyebiliriz. Ama söz konusu ülkeyse, hatalı kararların bedeli son depremde olduğu gibi çok büyük oluyor.

Nasıl mı?

Gelin bir bakalım.

BİLİŞSEL YANILGI

Neyin kafasından bahsettiğimi şimdi söyleyeyim. Yazının başlığı psikoloji alanında yapılan deneysel çalışmalarda sıkça kullanılan bir terimin çevirisidir. (Are two heads better than one).

Bu literatürle yıllar önce düzenleyici kurulların iktisadi arka planını çalışırken tanışmıştım.

2001 reformlarında bağımsız kurullar oluşturulurken, kurulların rasyonaliteleri ve bağımsızlıkları tartışılıyordu.

O zaman okuduğum bir NBER makalesinden* şu alıntıyı yapmıştım. Blinder ve Morgan gerçekleştirdikleri deneysel çalışmalarında grup kararlarının bireysel kararlardan daha düşük ve daha az kaliteli olmadığını tespit etmiştir. Yazarlar, grup kararları bireysel kararlardan daha hızlı ve kaliteliyse, önemli kararların kurullara bırakılmasının daha akıllıca olacağını ileri sürmektedir.

Altılı Masa tartışmaları devam ederken bu literatürü tekrar ziyaret ettim. Yaptığım okumalardan sonra gördüm ki tartışma halen devam ediyor ve deneysel çalışmaların sonucunda çoklu karar mekanizmasının yerindeliğine giderek daha çok hak veriliyor.

Literatürde “Dunning-Kruger etkisi” diye bir kavram var.** Dunning-Kruger etkisi, bir görevde düşük yeterliliğe sahip kişilerin yeterliliklerini abarttığı bilişsel bir önyargı varsayımıdır. Çok yetersiz kişiler kendi yeteneklerini abartırlar, mantıken imkânsız olmasına rağmen kendilerini diğerlerinin çok ve çok üzerinde görürler. Karar mekanizmalarında böyle kişilere sahip olmak, performansa ağır biçimde zarar verir.

Bu zararın üstesinden gelmek için istişare mekanizmalarına ihtiyaç bulunmaktadır.

Apollo 13 aya giderken uzay gemisinden şu meşhur çağrı geldi: “Houston bir problem var.” Yolun yarısında uzay gemisinin oksijen tanklarından birisi patlamıştı ve mürettebatın hayatı ciddi biçimde tehlikeye girmişti. NASA’da bir grup mühendis (ABD Başkanına danışmadan!) acil biçimde toplandı. Grubun misyonu mürettebatın hayatını kurtarmak ve arızalı gemiyi dünyaya getirmek için bir yol bulmaktı.

ABD Başkanı ne anlar bu işlerden!

Mühendisler misyonlarını başardılar ve potansiyel bir felaketi, bir takım çalışmasının başarısına dönüştürdüler.

İnsanlık tarihi takım çalışmalarının başarılarıyla doludur. Tabii ki takım çalışmalarının başarılı olmalarının da bir takım koşulları bulunmaktadır. Öncelikle takım çalışanları işbirliğine ve iletişime açık olmalıdır. Ayrıca görüşlerini gündeme getirecek şekilde güvenlerinin ve yeteneklerini bulunması gerekmektedir.

Değerli okur bu teorik açıklamalardan sonra isterseniz bir de bu coğrafya da olan bitene bakalım.

TEK PARTİ DÖNEMLERİNDE EKONOMİK BÜYÜME

Bu coğrafyada çok bilinen bir yanlış değerlendirme vardır. Koalisyon hükümetlerinin yönetimde istikrarsızlığı artırdığı ve tek parti hükümetlerinin de karar alma süreçlerinde istikrarı artırdığı söylenir.

Bu değerlendirmenin yanlış olduğunu yaşayarak öğrendim. Meslek hayatımın iki önemli finansal krizi 1994 ve 2001 yıllarında yaşandı. İkisinde de koalisyon hükümetleri vardı. Bu iktidarlar döneminde bürokratlar hemen devreye girdiler ve krizin üstesinden gelecek istikrar programlarını oluşturdular. Böylece ekonomi düzlüğe çıktı.

Ancak AK Parti’nin özellikle de 2011 yılından sonraki iktidarlarında bu refleksi göremedim.

Hadi beni bırakın ve yerli ve milli bir iktisatçımızı dinleyelim.

Şikago Illinois Üniversitesinden Prof. Dr. Ali Akarca bir akademik çalışmasında*** bize bu konuda yol göstermektedir. Akarca çalışmasında Türkiye’de farklı hükümet dönemlerindeki ortalama kişi başına GSYİH büyüme hızlarını analiz etmektedir.

Tek parti iktidarlarına bakıldığında; birinci dönemdeki büyüme hızlarının sonraki dönemlerden çok yüksek olduğu görülmektedir (Tablo 1). İzleyen yıllarda ise büyüme hızları giderek düşmektedir. İki dönemden fazla iktidara gelen AK Parti (%1,1) ve DP (% 1,3) hükümetlerinin son dönem büyüme performansları, koalisyon hükümetlerinin toplam performansının (% 2,6) bile çok gerisinde kalmaktadır (Tablo 2). Koalisyon hükümetlerinin bazı dönemlerindeki büyüme hızları, tek parti hükümetlerinin ikinci dönemlerinden de yüksektir.

Tablo 1. Çok dönemli tek parti hükümetleri altında kişi başına GSYİH’de büyüme:1950-2018

Bu veriler, tek parti hükümetlerinin iktidar süreleri uzadıkça ekonomik büyümenin gerilediğini, çoğu zaman koalisyon hükümetlerinin de altında kaldığını göstermektedir.

NEDEN BÖYLE OLUYOR?

Tek parti hükümetleri hep yeni partiler tarafından kurulmuştur. Partiler ilk kurulduklarında, liderler bir taraftan örgütle diğer taraftan da parti dışı kurumlarla istişare ederek karar almışlardır. Çünkü bu dönemde parti içerisinde liderin gücüne yakın başka liderler de bulunuyordu. Bunun yanı sıra başlarda müesses nizamın kurumlarıyla güçlü bağları olmayan tek parti hükümetleri, kararlarında yerleşik kurumlarla uzlaşı arıyorlardı.

Hatırlayın, AK parti ilk kurulduğunda, partiyi Tayyip Erdoğan, Abdullah Gül, Bülent Arınç ve Abdüllatif Şener dörtlüsünün birlikte kurdukları söylenirdi. Bunun yanı sıra birinci dönemde Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ve yargı idari kararları yakından denetlemekteydi.

Ayrıca bu dönemde yetkililer Avrupa Birliği ve IMF gibi uluslararası kuruluşlarla da yakın ilişkiler içerisindeydi. Bu kuruluşlarla işbirliği içerisinde, yasal ve kurumsal alanda çok sayıda değişiklik yapıldı. Kamu mali yönetiminde şeffaflığı artıran adımlar atıldı. Çünkü bu kurumlar karar mekanizmasında dengeleme ve denetleme işlevi gördü ve hükümetin karar kalitesinin artmasına katkı sağladı. Bu da ekonomik büyümeye olumlu yansıdı.

Tek parti hükümetlerinde başlarda dengeli ve kontrollü biçimde paylaşılan güç, zaman içerisinde tek elde toplanıyor. İstişare süreçleri önce zayıflıyor ve sonra da buharlaşıyor. Dengeleme ve denetleme süreçleri çalışmadığında, kararlar önceden istişare ve test edilmeksizin alınıyor. Kararların yerindelikleri ise uygulamada görülüyor. Hatalı kararların olumsuz sonuçları, ancak ortaya çıktıklarında anlaşılıyor. Bu defa bu karardan vazgeçilerek, aynı yöntemle başka bir karar alınıyor. Karar kalitesinin bozulması ve kararların sıkça değiştirilerek belirsizlik yaratılması iktisadi faaliyetleri olumsuz etkiliyor. Sonuçta da ekonomik büyüme, çan eğrisi gibi tersine dönüyor.

Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminde istişare diye bir şey kalmadı. Ekonomik büyüme de yerle yeksan oldu. Türkiye, 2013 yılında Dünya GSYİH’ndan % 1,25 pay alıyordu. Bu pay yeni sisteme geçilen 2018 yılından bir yıl önce % 1,07 idi. Sistemin üçüncü yılında ,yani 2020 yılında % 0,86’ya düştü.

Değerli okur giderek fakirleşiyoruz. Giderek.

Ancak, Altılı Masa takım çalışmasının ön şartı olan işbirliğini ve iletişimi kibirsiz bir biçimde sürdürebilirse bu sorunun üstesinden gelinebilir.

İyi pazarlar.

screenshot-18.jpg

*Blinder A.S. ve Morgan J. 2000. Are Two Heads Better Than One?An Experimental Analysis of Group vs. Individiual Decisionmaking, NBER Working Paper, N. 7909.

**Emmanuel Trouche, E., Sander, E. Ve Mercier, H. 2014. Arguments, More Than Confidence, Explain the Good Performance of Reasoning Groups. Journal of Experimental Psychology: General, Vol. 143, No. 5, 1958–1971

*** Akarca, A.T. 2019. Political Determinants of Government Structure and Economic Performance in Turkey Since 1950. Magdalena Osinska (editör) Economic Miracles in the European Economies, Springer: Switzerland

YORUMLAR (10)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
10 Yorum