Zafer Havalimanını bir de milletvekillerinden dinleyin

Son yazımda sayılarla Zafer Havalimanının ihtiyaç analizini yaptım ve realitede bu projeye ihtiyaç bulunmadığını ifade ettim.

Bugün, Zafer Havalimanının ihtiyaç analizini farklı bir yöntemle yapacağım. TBMM tutanaklarından, huzurlarınıza dönemin milletvekillerinin geçmişte yaptıkları tanıklıkları getireceğim.

Son sözümü baştan söyleyeyim. Bürokratlar doğru proje aramak yerine, siyasetin isteklerine çare arıyorlarmış.

Gelin başlayalım.

Devlet Hava Meydanları İşletmesinin (DHMİ) misyonu neymiş, ne olmuş?

6 Kasım 2019 tarihinde toplanan Kamu İktisadi Teşebbüsleri (KİT) Komisyonunda DHMİ’nin faaliyetleri ve tabiî ki havalimanı projeleri ele alınmış.

Toplantıda bir muhalefet milletvekili “havaalanlarının yapım aşamasında kötü yönetimden kaynaklanan maliyet artışları ile işletilmeleri esnasında oluşacak zararlar doğrudan kamu zararı niteliğindedir” demiş. Vekil, bu görüşü çerçevesinde havalimanlarının performanslarına ilişkin DHMİ’ye bir yazı göndermiş.

Kurum cevabında; “yapılması planlanan havaalanı projeleriyle ilgili olarak, bölge ihtiyaçlarını dikkate alan, gerçekçi ve doğru verilere dayalı fizibilite etütleri yapılmakta ve böylece ihtiyacın çok üzerinde kapasiteye sahip havalimanları yapılmasından imtina edilerek gereksiz maliyetler önlenmektedir” demiş.

DHMİ bu yazısında gerekli fizibilite çalışmalarının itinayla yapıldığını söylüyor. Ancak, şimdiden şunu da ben söyleyeyim ki en azından Zafer Havalimanı özelinde itinalı davranılmamış ve ihtiyacın çok üzerinde bir kapasite ve maliyet yaratılmış.

Fizibiliteler

Bir başka muhalefet milletvekili “fizibilite hazırlama sürecinde sanki tersten gidiliyor” şeklinde bir tespitte bulunmuş. Vekile göre önce maliyet hesaplaması yapılıyormuş ve daha sonra da bu maliyeti karşılayacak gelir garantisi için gereken yolcu sayısı hesaplanıyormuş.

Vekil çok da haksız sayılmaz aslında. Devletin resmi raporlarından öğreniyoruz ki “fizibilite çalışmalarında ihtiyaçtan projeye değil, projeden ihtiyaca gidiliyormuş.” Hatta “proje hazırlık sürecinin önemli bir aşamasını oluşturan fizibilite çalışmaları ihale dosyasının tamamlanması amacıyla gerek duyulan bir doküman eki gibi görülüyormuş.” (On Birinci Kalkınma Planı Kamu Özel İşbirliği Özel İhtisas Komisyonu Raporu).

Toplantıda sadece muhalif vekiller söz almamış. Bir iktidar milletvekili Zafer Havalimanı özelinde “... bir hata demeyeyim de fizibilite tam tutmamış. Olabilir mi? Olabilir, olabiliyor yani” demiş.

Geçilmeyen yollar ve köprüler ile kullanılmayan havalimanındaki gelir garantileri de cömertçe ödenebilir mi? Ödenebilir, ödenebiliyor yani.

Bir diğer iktidar milletvekili Zafer Havalimanında yolcu açısından sıkıntı olabilir demiş ve eklemiş. “Böyle düşünelim ama en önemli düşünmemiz gereken konu da bir kere biz büyük havalimanı yapar hâle gelen bir ülkeyiz, kendi kredimizle yaptık ve kendi firmalarımızla yaptık. Yani bizim havalimanı yapacak küresel firmalarımız var artık; bu da önemli bir şey, bunu da görmemiz lazım.” (Tercihini müteahhitten yana kullanan bir anlayış. Hani komşusu açken tok yatan bizden değildi?).

Ancak, iktidar partisinden başka bir bölge milletvekili Zafer Havalimanı özelinde müteahhidin mutlu olmadığını ifade etmiş. Demiş ki “dolayısıyla, şunu da ifade edeyim: Şu andaki müteahhit de bu durumundan çok memnun değil… Bunu da ‘off the record’ olarak vereyim”. (Öyle bir proje ki müteahhidi bile mutsuz imiş! Mutlu etmek için acaba garantileri mi artırmalı?).

Talep analizleri

Peki, bu sözleşmelerdeki verilen yolcu ve araç garantileri neden tutmuyor? Cevabı 2014 yılı merkezi yönetim bütçesi görüşmeleri sırasında söz alan ve şimdilerde belediye başkanı olan dönemin muhalif bölge milletvekili veriyor: “Zafer Havalimanı için herhangi bir talep analizi yapılmamış.” Vekile göre Hazine Müsteşarlığı projeye verdiği görüşte, yolcu garantilerinin gerçekçi olmadığını ve yolcu garantilerinin revize edilerek komple değiştirilmesi gerektiğini ifade etmiş. DHMİ’i bu görüşü dikkate almamış ve gerçekleşmeyen ve gerçekleşmesi de mümkün görülmeyen yüksek yolcu garantileriyle yoluna devam etmiş (19 Aralık, 2013).

Vekil bunun sonucunda olacakları şöyle açıklıyor: “Böyle ballı kaymaklı projeye hanginiz atlamaz. Maalesef bu memleketin vergileri… ‘Yap-İşlet Devret modeliyle devletten 5 kuruş harcamadık’ diye bölgede reklam yapacaksınız, siyaset yapacaksınız, ‘Havaalanı yaptık’ diyeceksiniz ama bu havaalanını hangi şartlarda yaptırdığınızı söylemeyeceksiniz.” (KÖİ projelerinde bedeli en son tahlilde vergi mükellefleri ödüyormuş).

Siyasi öncelikler

Aynı vekil bu eleştiriyi yaptığı konuşmasında, “Bilindiği gibi, Kütahya, Afyonkarahisar ve Uşak İllerinin ortaklaşa kullanması amacıyla Zafer Bölgesel Havaalanı Projesi, bizim milletvekillerimizin de, bölge illerinin milletvekillerinin de çabasıyla uygulamaya geçti” de demiş. (Havalimanının, ihtiyaç olmaktan öte siyasi bir öncelik olduğunun bir diğer göstergesi).

Sadece sayın vekil değil bölge milletvekili bir bakan da siyaseten benzer şeyler söylemiş: “Geçmişte, malum, koalisyon hükümeti yıllarca Afyonkarahisar’daki bir çevre yolunu yapamadı, onu dahi biz yaptık… Afyonkarahisar’da artık Zafer Havaalanı var.” (23 Mart 2013). (Afyonun en önemli önceliği havalimanı mıydı acaba?).

15 Ocak 2015 tarihinde yapılan KİT Komisyonu toplantısında yine uzunca Zafer Havalimanı tartışılmış. İktidar milletvekillerinin savunma içerikli konuşmaları üzerine; bir dönem bakanlık da yapan ve iktidar partisinden istifa eden dönemin milletvekili şöyle konuşmuş: “Bu yolcu garantisi konusunda bu rakamların ortaya çıkmasında siyasi telkinler eğer olmuşsa, şimdi bu kadar savunmayı bu iş hak ediyor, eğer olmamışsa yani kendiliğinden bu kurum bunu böyle tespit etmişse…” vah halimize.

Vekil özetle, siyaseten istenilen havalimanı projesini yapılabilir göstermek için yolcu garantilerinin gerçeğin çok üzerinde belirlendiğini ifade etmiş. Siyasetçiler bir projeyi ısrarla istediklerinde, bürokratlar bu talebi karşılamak için projelerin talebini yükseltiyormuş.

Bölge milletvekili de olan KİT Komisyonu Başkanının bu görüşe karşı cevabı çok daha anlamlı olmuş: “Bölgemize havaalanı kazandırılması için çok yoğun çaba sarf ettik, eğer bir hata yaptıysak, bu hatayı yaptık.”

Başkan, mealen, artık tartışmanın bir anlamı yok, uzatmayalım demiş.

Ne öğrendik?

Sonuç olarak, vekillerden öğreniyoruz ki DHMİ’nin yukarıda belirttiğim yazısındaki ifadelerinin aksine, Zafer Havalimanında gerçekçi ve doğru verilere uygun fizibilite çalışması yapılmamış. Böylece, ihtiyacın çok üzerinde bir kapasite ve maliyet yaratılmış.

Bu nedenle de hemen hemen kullanılmayan bu havalimanına vergi gelirlerinden her yıl 7 milyon avroya yakın bir ödeme yapılacak. Oysa bu parayla her yıl 25 bin kişiye net asgari ücret ödemesi de yapılabilirdi. (Her tercih bir vazgeçiştir).

Üstelik bu hükümet döneminde çıkartılan 5018 sayılı Kanunda yer alan “her türlü kamu kaynağının kullanılmasında görevli ve yetkili olanlar, kaynakların etkili, ekonomik, verimli ve hukuka uygun olarak kullanılmasından sorumludur” ilkesine rağmen bu analizler yapılmamış.

Biliyorum KİT statüsündeki DHMİ 5018 sayılı Kanuna tabi değildir. Ancak, kamu kaynaklarının bu ilkeye uygun biçimde harcanması için illaki kanuna mı ihtiyaç vardı Allah Aşkına.

İyi pazarlar.

YORUMLAR (26)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
26 Yorum