Bunu 16 Nisan’dan sonra konuşalım

Mevlana İdris

Günler sayılı, referandum kapıda.

17 Nisan için galiba herkesin bir de b planı var.

Denize dökme filan pespayeliklerini de hesaba katarak söylemek gerekirse, referandum vesilesiyle yeni sürümlerini gördüğümüz seviyesizliklere sınır çizmemelere doyamadık gitti, gidiyor.

İdlib’teki son trajedi/zulüm/tiyatronun (nerden baktığınıza, nasıl baktığınıza bağlı) dumanları daha hâlâ tüterken söylenebilecek çok da şey yok aslında.

Bu bir danışıklı bombalama mıymış?

O pistten yeniden uçaklar kalkıp yine zulüm mü yapmış?

Rusya, oluşturduğu yeni eksenle Amerika’ya rest mi çekmiş?

Tüten dumanlar arasında bütün bunlar biraz anlamsız geliyor.

17 Nisan’da netleşecek tablodaki Türkiye, Dünya’nın mevcut işleyişi karşısında hangi tutumu takınıp, hangi iyi sonuçları alma kararlılık ve güç pozisyonuna yaslanacak, mesele bu.

Türkiye’nin meselesi Türkiye’den ibaret değil.

Ve son günlerde sosyal medyada sıkça vurgulanan sloganda ifade edildiği gibi “Türkiye, Türkiye’den büyük.”

Genç bir dostumla geçenlerde sohbet ederken şöyle dedi: “Anlam arıyorum, bulsam bile kiminle paylaşacağımı bilmiyorum. Sizin zamanınızda da böyle miydi yoksa siz bulunmuş anlamlar üzerinden şeyler mi konuşuyordunuz? Şu anda yaşıtlarımla bir masanın etrafında konuşabileceğimiz neredeyse ortak hiçbir şey yok.”

Biraz şaşırdım açıkçası.

Ve kimi bayramların arefesinde sıklıkla duyduğumuz o erteleme cümlesini dolaşıma sokma gereğini hissettim: “Bunu 16 Nisan’dan sonra konuşalım, olur mu?”

Bakalım ne konuşacağız, ben de merak ediyorum.

Not: Leylekler de geldi. İsteyen şehrimizde Sazlıbosna’ya gidip hem ilginç leylek yuvalarını, hem de leylekleri görebilir. Özellikle meraklısı Beşir Ayvazoğlu beyfendiye duyururum.

Hadis

“Bilmiş ol ki, şu ümmet sana bir fayda vermek için ittifak etse, Allah’ın takdir ettiğinden başka bir fayda veremez. Sana bir zarar getirmek için de toplansalar Allah’ın takdir ettiğinden başka bir zarar yapmazlar. Kalemler kurumuş, sahifeler dürülmüştür.”

(…) Ben mesela kendi payıma bir şey yaparken acaba beni öldürürler mi diye korkmam. Diyelim ki bir toplumda bazı insanların hiç hoş karşılamayacağı ama bazı insanların da pek hoş karşılayacağı bir faaliyette bulunuyorum. Bu durumda ,kendi payıma hoş karşılayanların tebessümlerini, hoş karşılamayanların çatık kaşlarını hesaba katarak onların hesabını yaparak bir yol yürümem. Bu yıllardan beri böyle. Neden? Çünkü beni hiçbir insanın öldüremeyeceğine inanıyorum. Yani beni öldürürse Allah öldürür. Çünkü beni Allah yaratmıştır, bana canı o vermiştir. Dolayısıyla beni Allah’tan başkası öldüremez.

O yüzden ben şunu yaparsam filancalar beni öldürür demem. En azından beni biri öldürecek korkusuyla o işi yapmaktan geri durmam. O işi yapmaktan geri durmamın başka sebepleri olabilir. Aynı şekilde birileri beni alkışlayacak, birileri bana bir takım imkanlar bahşedecek diye de bir şey yapmam. Bana gelen faydanın o insanların vesilesiyle gelmesi mümkündür; ama o insanlar tarafından gelmesi sözkonusu değil. Ben mesela rızkımı temin için hiç kimsenin ağız kokusunu çekmem. Diyelim ki bir işyerinde çalışıyorum ve patrona şirin gözükerek maaşımın artabileceği ihtimali var. Bu ihtimalin gerçekleşmesi için herhangi bir şey tecrübe etmek bana her zaman mantıksız bir şey olarak görünmüştür. Buna mukabil, genç yaşlarımdan itibaren, bazı asgarî avantajlar, dünyada asgarî yaşama imkanları bakımından Allah’a dua etmişimdir ve bu dualarımın hapsi de kabul oldu. Ben her zaman kendi hayatımın nasıl yürüdüğüne kendim hayret etmişimdir. (…) İsmet Özel -Kırk Hadis-Marmara Medya

Yorum Yap
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Yorumlar (2)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.