Fikri söylemek fikir kadar güzel

Yusuf Ziya Cömert

Nerede kalmıştık? En son ‘Mehdi ya gelip gittiyse’ diye sormuştuk.

Kuramer’in ‘Beklenen Kurtarıcı’ sempozyumunda sunulan bildirilere doğru dürüst değinmedik.

Kısaca bakalım.

Prof. Dr. Ahmet Yaşar Ocak, benim bildiğim, sayıları memleketimizde pek az olan ilim adamlarından biri. Profesörlük unvanı isminin yanında küçük kalanlardan...

Tebliği, ilmi kariyeriyle mütenasip. İslam tarihinin mitolojik kültüründen kaynaklanan sosyo-politik problemi: Mehdi, Mehdilik, Mehdici hareketler.

Başlığından da anlaşılacağı gibi mehdiliği bir sosyo-politik problem olarak görüyor.

Bir açıdan haklı. Tarihimizde bir kısmını onun kitaplarından okuduğumuz isyanlar, mehdilik ya da mehdiliğe benzeyen hareketler olarak tarih sahnesine çıkmış.

Tebliğinde mehdiliğe benzeyen, son yıllarda kötü neticelerine şahit olduğumuz FETÖ olgusuna da bir gönderme var. “Türkiye’yi bütün kesimleriyle şoka maruz bırakan malum hadise” ifadesini kullanıyor Prof. Ocak ve temelindeki ‘şizofreni’nin doğru teşhis edilmesi gerektiğini söylüyor.

***

Ahmet Yaşar Hoca, Babailer’i ya da başka isyanları incelediği gibi, FETÖ olgusunu tahlil eden bir çalışma yapsa büyük bir hizmet olur.

Hem bir tarihçinin kendi yaşadığı dönemde meydana gelen bir olayı nasıl incelediğini görürüz -bu bir tarihçi için istisnai bir tecrübedir- hem de gerçek bir ilim erbabının kaleminden ilmi bir bakışla olay tarihe mal edilir.

Bunun zorluklarını tahmin ediyorum. Fakat yapılabilir.

Tebliğde dikkat çekici bir başka görüş. Prof. Ocak, “Mehdiliğin kökenlerini İslam’ın ana toprağı olan Hicaz coğrafyasında, dolayısıyla İslam’da değil, bu coğrafyanın periferisindeki mistik ve mitolojik kültürlerde aramamız gerektiğini” düşünüyor.

“Bu sebeple” diyor, Gerçek mehdi, sahte mehdi diye bir kavramlaştırmanın İslami temeli yoktur.”

Dr. Nihal Şahin Utku da kurtarıcı ve mesih inancının Zerdüştlük, Hinduizm, Budizm, Yahudilik ve Hristiyanlık’taki benzerlerini anlattıktan sonra, İslam’ın ilk dönemlerinde, bilhassa Emeviler döneminde Ehl-i Beyt’in maruz kaldığı zulümlerin kurtarıcı beklentisine zemin hazırladığını belirtiyor.

Dikkat çekici bir cümle: “Peygambersiz yaşama tecrübesinin zorluğu, ‘kurtarıcı’ beklentisi ile hafifletilmeye çalışılmıştır.”

Şahin, adaleti ve takvasıyla Müslümanlar’ın çok sevdiği Halife Ömer İbn Abdülaziz’in “Bizzat kendisinin iddia etmemesine rağmen Medine’deki valiliğinden itibaren Medineliler başta olmak üzere çağında yaşayan pek çok kimse tarafından mehdi olarak kabul edilmiş” olduğunu hatırlatıyor.

***

Dr. Şahin, ‘Kurtarıcı’ ve ‘Mehdilik’ kavramlarının şekillendiği Emevi iktidarından Abbasi saltanatının ilk yıllarına kadarki döneme dair örnekler veriyor. Muhtaru’s Sakafi ve Horasanlı Eba Müslim’in hareketleri bunların en önemlileri.

Prof. Dr. Ahmet Yücel’in ‘Mehdi hadislerinin temel hadis kaynaklarındaki anlamı’ başlıklı tebliğine değinmiştim.

Prof. Yücel, mehdilik inancına dayanak teşkil eden hadis rivayetlerinin sıhhatini eski ve yakın hadis otoritelerine müracaat ederek tartışıyor. Ve bu rivayetlerin mehdiliğin itikadi bir ‘ilke’ olmasına yetecek kadar sıhhatli olmadığı sonucuna varıyor.

Bana ulaşan tebliğlerin üçüne de kısaca değinmiş oldum.

Bunların hepsi ilmi görüşler.

Sempozyumda bu görüşlerin zıddını savunan oldu mu bilmiyorum. Bana sorulsa, ilmi seviyeden taviz vermeden farklı görüşlerin de dile getirilmesini isterdim.

Ben, bir platformda fikirlerin dile getirilebilir, tartışılabilir, aksi iddia edilebilir olmasını görüşlerin kendisinden daha çok seviyorum.

Sloganın, retoriğin önüne geçen ilmi çalışmalara zemin oluşturduğu için Kuramer’i tebrik etmek boynumuzun borcudur.

Şimdi, işin ‘vazife’ kısmını
tamamlamış oldum. Başka diyeceklerim var. Fırsat olursa…

Yorum Yap
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Yorumlar (3)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.