Lekelenme - Lekelenmeme
Adam muhafazakâr kimliği ile tanınıyor.
İktidar ile ilişkileri iyi olmalı. İktidar adına konuşacak kişiler en çok onunla programa çıkmayı tercih ediyorlar.
Yakın bir zamanda TMSF tarafından el konulan bir tv kanalının genel yayın yönetmeni. Kanala bir kayyım tayin ediliyor ama, o da görevine devam ediyor.
Aslında iktidarın ondan daha iyi kayyım da bulamayacağı söylenebilir. Nitekim bir başka muhafazakâr isim kayyım olarak atanıyor.
Suçlama açıklanınca herkesin ilk tepkisi “Olur mu, bu adam onları yapmış olabilir mi?” şeklinde oluyor.
Önce jandarma operasyonu ve kanaldan başka isimlerle birlikte gözaltı. Sorgulama, savcılığa sevk ve oradan da tutuklama talebiyle Sulh Ceza Hakimliğine havale gerçekleşiyor.
Savcılığın tutuklama talepli yazısında ise “gizli tanık ifadeleri”ne atıf yapılıyor, buradan hareketle de “şüphelilerin uyuşturucu madde kullanılmasına kendi konutlarında yer ve imkan sağladıkları, şüphelilerin eve gelen kadınlara uyuşturucu madde temin ettikleri, uyuşturucu madde kullandıktan sonra da ikiden fazla kişilerin birlikte cinsel ilişkiye girdikleri ayrıca şüphelinin çevresinde bulunan kişiler ile bu şekilde kadınları ilişkiye sokarak bu kişileri ilerleyen süreçte kendisine ve çevresine sektörel ve maddi anlamda menfaat sağladığı” iddia ediliyor.
Sonra da “Şüphelilerin üzerine atılı suçu işlediğine dair kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren olguların ve tutuklama nedeninin bulunduğu….” İleri sürülerek tutuklama talep ediliyor, mahkeme de tutuklamaya karar veriyor.
Mehmet Akif Ersoy ve “onunla fikir ve eylem birliği içerisinde hareket ettikleri” iddia edilen birkaç kişi daha…
Tutuklanıyorlar.
Tabii ki yazılı ve görsel medyada haber oluyor. Suç isnadı medyada – sosyal medyada dönüp duruyor.
Hem Mehmet Akif Ersoy’un muhafazakâr kimliği ile suç isnatları şaşırtıcı, hem iktidarla iyi ilişkiler içinde olmasına rağmen böyle bir operasyona maruz kalması şaşırtıcı…
İlk akla gelen “Acaba kimin ayağına basmış olabilir?” sorusu oluyor. Sonra “Ciddi bir şey olmasa böyle birisine operasyon çekilmez” yorumları yapılıyor. Böyle zamanlarda her yorum yapılır bizim memlekette ve genelde de operasyona maruz kalanların lehine olmaz bunlar. Hemen “Ateş olmayan yerden duman çıkmaz” sözleri dolaşmaya başlar.
Mehmet Akif Ersoy bir açıklama yaptı tutuklandıktan sonra. Şöyle bitiyor açıklama: “Canım ailem, güzel evlâtlarım, çok kıymetli dostlarım sizi çok seviyorum. İnanıyorum ki olanda hayr vardır. Kahrı da hoş, lütfu da hoş.”
Muhafazakâr bir insan ve bu kimliği darbeleyen suçlamalar söz konusu…
Aile ne yapar böyle durumlarda, evlâtlar ne yapar, dostlar ne yapar? Anne – baba varsa ne yaparlar?
Yakından tanımıyorum ben Mehmet Akif Ersoy’u. Ama böyle bir olayın aileyi her bakımdan perişan ettiğini tahmin etmek zor değil.
Şunlar da onun açıklamasından:
“Ben bir gazeteciyim. Görevimi kimi zaman savaş cephelerinde, kimi zaman en zorlu coğrafyalarda icra ettim. Kamu yararı, doğruluk ve şeffaflık ilkelerini korumak adına güç bir mücadeleyi elimden geldiğince verdim. Bu ülkeyi, bu milletin vicdanını ve adalet duygusunu her zaman üstün tutmaya gayret ettim. Bugün yaşananlar ise bu değerlere duyduğum inancı sınasa da onu ortadan kaldırmaya yetmeyecektir.”
Masumiyetini ifade eden, gizli tanık beyanlarını reddeden başka cümleler de var açıklamada…
Bundan sonrası mahkeme safhasında ortaya çıkacak.
Acaba ne kadar sürer mahkeme safhası?
Şu anda Mehmet Akif Ersoy, üzerinde savcılığın suç isnadını taşıyor.
Ekrem İmamoğlu, 16 milyonluk şehrin belediye başkanı, bir Cumhurbaşkanı adayı, üzerinde 4 bin sayfalık suç isnadını taşıyor Savcılığın. “Suç örgütü lideri” tanımlamasıyla… 12.5 yıl sürecekmiş yargılama, bu kadar süre bu isnadı mı taşıyacak bu adam? Siyasi rekabet böylesine yok edici bir irade ile mi arz-ı endam ediyor bu ülkede?
Türkiye hukuk sistemine bakıyoruz… Bir yanda “lekelenmeme hakkı” var, “Suçu ispat edilinceye kadar masumiyetini kabul” gereği var. Tutukluluğu istisnai bir uygulama olarak görme yaklaşımı var. “Yargı pardon dememeli” arzusu var. Bir yanda da suç isnadından yola çıkarak insanlar üzerinde vıcık vıcık tepinme gerçeği var.
Bugünün Türkiye’sinde kim emin olabilir bir sabah böyle bir operasyona maruz kalmamaktan? “Size de çıkabilir ülkesi” halinde değil miyiz?
Hadi gelin hiç olmazsa gözümüzün önünde yaşanan şu olaya “lekelenmeme hakkı” açısından bakalım ve bir kamuoyu hassasiyeti koyalım. Yargı’ya güvenin yerlerde sürünüyor olması sadece Yargı mensuplarının değil, millet olarak hepimizin “Adalet duyarlılığı” açısından ciddi problem içinde bulunduğumuzu ortaya koyar. Yarın “Gözünüzün önünde oldu her şey ve sizin kılınız kıpırdamadı” derler.
Mehmet Akif Ersoy, yönettiği programlarda iddianame suçlamalarından hareket ederek gerçekleşen yargısız infazlara karşı nasıl tavır takınmıştı? Şu sıralar bunların da sorulması olağandır. Muhasebe imkânı verir insana… Dilerim yüzü ak çıksın. Ailenin duygularını çok önemserim.
