Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi (NASA), uzun süreli uzay görevlerinin insan vücudu üzerindeki etkilerini incelemek amacıyla Almanya'da dikkat çekici bir bilimsel çalışma başlattı.
Bu deney kapsamında, gönüllülere iki ay boyunca kesintisiz olarak yatakta kalmaları karşılığında ödeme yapılacak.
Proje, mikro yerçekimi koşullarının astronotların fizyolojisi üzerindeki etkilerini ayrıntılı bir şekilde anlamayı hedefliyor.
Bu tarz deneyler, gelecekteki Mars görevi ve Ay yolculukları gibi uzun soluklu uzay keşifleri için hayati öneme sahip veriler sağlıyor.
ALMANYA'DA GERÇEKLEŞTİRİLEN YATAK İSTİRAHATI ÇALIŞMASI
Halktv'de yer alan habere göre, NASA'nın Almanya'da yürüttüğü bu özel çalışmada, katılımcılar 60 gün süresince yataklarından hiç kalkmayacaklar.
Yemek yeme, su içme ve hatta tuvalet ihtiyaçlarını giderme gibi temel aktiviteler dahi yatar pozisyonda gerçekleştirilecek.
Bu durum, uzaydaki mikro yerçekimi ortamının insan vücudu üzerindeki etkilerini en gerçekçi şekilde simüle etmeyi amaçlıyor.
Deneyin temel amacı, uzun süreli uzay uçuşlarında astronotların karşılaşabileceği kas ve kemik erimesi, kardiyovasküler sistem değişiklikleri ve denge sorunları gibi fizyolojik adaptasyonları gözlemlemektir.
Daha fazla bilgi için NASA İnsan Araştırma Programı web sitesini ziyaret edebilirsiniz.
BAŞLAR SABİT, HAREKET KISITLI
Deneyin en dikkat çekici yönlerinden biri, gönüllülerin başlarının sabit bir açıda, yatağın başlığına doğru eğik bir şekilde durması zorunluluğu.
Bu pozisyon, kanın vücudun üst kısmına doğru hareketini sağlayarak uzaydaki sıvı kaymasını taklit ediyor.
Katılımcılar, bu kısıtlı durumda dahi bilgisayar başında çalışabilecek, yemek yiyebilecek ve temel ihtiyaçlarını giderebilecekler.
Tek eğlence kaynağı olarak ise ayaklarıyla video oyunları oynayabilecekleri belirtiliyor.
NASA'nın Houston, Teksas'taki insan araştırma programından Dina Fine Maron, bu durumun uzay yolculuğunu büyük ölçüde simüle ettiğini ifade ederek, "Katılımcıların, neredeyse iki ay boyunca başlarının yatağın başlığına doğru kaydığı eğimli bir pozisyonda yattıklarını ve hapşırmak için bile oturmalarına izin verilmediğini" vurguladı.
Bu durum, uzayda yaşam koşullarının ne kadar zorlayıcı olabileceğine dair önemli ipuçları sunuyor.
GÖNÜLLÜLERİN DENEYİMİ: ZORLUKLAR VE KAZANIMLAR
Daha önce benzer bir deneye katılan gönüllü Andreas Joshi, deney sürecini hem 'süper eğlenceli' hem de 'güçlendirici' olarak tanımladı.
NASA'nın bir podcast yayınına konuşan Joshi, ilk saatlerin 'yönetilebilir' olduğunu, ancak gece boyunca yoğun sırt ağrısı ve nefes alma güçlüğü yaşadığını dile getirdi.
Bu ağrıların, organların başa doğru kayması ve üst göğse ani baskı yapması nedeniyle ortaya çıktığını, zira bu bölgenin bu tür bir ağırlığı desteklemek için tasarlanmadığını belirtti.
Joshi, ikinci günün oldukça zorlayıcı geçtiğini, ancak üçüncü günden itibaren koşulların iyileşmeye başladığını ve beşinci günde 'yeni normale' alıştığını ifade etti.
Bu tür bireysel deneyimler, uzayda insan fizyolojisi üzerine yapılan araştırmalar için paha biçilmez değer taşıyor.
SÜREKLİ GÖZETİM ALTINDA BİR YAŞAM
Deney süresince, gönüllüler 7 gün 24 saat boyunca kameralarla titizlikle izleniyor.
Yataktan kalkmaları veya dizlerini bükmeleri kesinlikle yasak. Joshi, "Yatağın yanında bizi sürekli kaydeden bir kamera vardı. Bu, deneyi etkileyebilecek hareketleri yapmadığımızdan emin olmak içindi" sözleriyle sürekli gözlem altında olduklarını aktardı.
Bugüne kadar 600'den fazla farklı deneyin gerçekleştirildiği belirtilirken, bu testler kısa kan alımlarından uzun süreli bilişsel testlere ve MRI taramalarına kadar geniş bir yelpazeyi kapsıyor.
Bu kapsamlı veri toplama süreci, uzay uçuşlarının uzun vadeli etkilerini anlamak için kritik öneme sahip.
YERÇEKİMİNE YENİDEN ALIŞMA SÜRECİ
Deneyin ardından Andreas Joshi, 48 saat boyunca tekerlekli sandalyeye bağımlı kalmak zorunda kaldığını anlattı.
"Vücutlarımız yavaşça yerçekimine yeniden alışmak zorundaydı" diyen Joshi, "Yürümekten daha zor olan oturmaktı. İlk iki ay kuyruk sokumum ağrıyordu" ifadelerini kullandı.
Bu deneyimin kendisine 'kendisiyle yeniden bağ kurmayı' öğrettiğini vurgulayan Joshi, "33 yılımdaki tüm hayatımı, sadece bir startup kurucusu gözünden değil, daha geniş bir bağlamda görmeye başladım. Bu inanılmaz derecede güçlendiriciydi" diyerek kişisel gelişimine olan katkısını dile getirdi.
Uzayda kas kaybı ve kemik yoğunluğu azalması gibi sorunların Dünya'ya dönüşte nasıl yönetilebileceği konusunda bu deneyimler önemli ipuçları sunuyor.
MARS YOLCULUĞUNU SİMÜLE EDEN ZORLU KOŞULLAR
Nöromüsküler nörolog Seward Rutkove, bu deneyin 'oldukça rahatsız edici' olduğunu kabul etti.
Rutkove, "Gerçekten hiçbir nedenle ayağa kalkamıyorsunuz. Yatarken yemek yemeli, içmeli, bilgisayarda çalışmalı ve tuvalete gitmelisiniz. Bu, Mars'a altı ay süren bir yolculuğu simüle ediyor" sözleriyle deneyin zorlayıcı doğasını özetledi.
Mars yolculuğu süresi göz önüne alındığında, bu tür simülasyonlar astronotların karşılaşabileceği fiziksel ve psikolojik zorlukları önceden deneyimleme ve çözüm yolları geliştirme imkanı sunuyor.
NASA'NIN HEDEFİ: SAĞLIKLI UZAY YOLCULUKLARI
NASA, bu deneylerden elde edilecek verileri, Ay ve Mars'a yönelik planlanan uzun süreli insanlı görevlerde astronotların sağlığını en üst düzeyde korumak için kullanmayı amaçlıyor.
Dina Fine Maron, 2028 yılına kadar üç düzine gönüllü grubuyla benzer testlerin yapılmaya devam edeceğini belirtti.
Araştırmacılar, uçuş sırasındaki denge eğitimi ve elektriksel kas uyarımı gibi yöntemlerin, astronotların Dünya'ya döndüklerinde denge ve yürüme yeteneklerini daha hızlı toparlamasına yardımcı olabileceğini düşünüyorlar.
Ayrıca, astronotların Ay veya Mars'a indiklerinde görev açısından kritik işlere hızla başlamasını sağlamak da hedefler arasında yer alıyor.
Bu çalışmalar, uzay tıbbı alanında çığır açıcı gelişmelere yol açabilir.
