İbadet

1453 Haziran’ından 1934 yılına kadar camiydi Ayasofya.

Gerçi 1931’de restorasyon için kapatılmıştı, ama adı camiydi.

Restorasyon sırasında mozaikleri örten sıvalar da söküldü.

1934’ün 24 Kasım’ında bakanlar kurulu kararıyla müzeye çevrildi.

Yıldıray Oğur dünkü yazısında anlatıyor. Ayasofya’nın müzeye çevrileceği söylentileri çıkınca Cumhuriyet gazetesi bile rahatsız olmuş. Birinci sayfasından “Ne müzesi” diye sormuş. “Bu abideyi herhangi bir müzeye çevirmeye bizim aklımız ermiyor” diye eleştirmiş.

Neden müzeye çevrildi Ayasofya?

Tamamen dış baskılar sebebiyle mi?

Çok aşikar bir dış baskı alameti görünmüyor. Belki tek tük, ‘olursa fena olmaz’ kabilinden bir takım sinyaller.

Görünmeyen bir baskı var mıydı?

Bunu bilmiyoruz. Şu anda bilen de yok.

O zamanki Cumhuriyet idaresi bu sinyallere müspet cevap verme ihtiyacı hissetmiş olabilir.

O zamanki Cumhuriyet idaresi, Ayasofya’nın müze yapılmasının ‘muasır’lık açısından iyi bir fikir olduğunu düşünmüş de olabilir.

Sonunda kapatıldı Ayasofya.

Fetih’ten bir gün sonra camiye dönüştürülen ve 481 yıl cami olarak hizmet veren bir mabedin bir günde müzeye dönüştürülmesi ülkenin mütedeyyin insanları tarafından nasıl algılanır?

Herhalde, yeni rejimin dini tezahürlere antipatisini kanıtlayan yeni bir icraat.

Nasıl tepki verilir böyle bir icraata?

Önce sessiz sessiz. İçin için.

Sonra, ses çıkarmanın mümkün olduğu zamanlarda aşikare.

“Ayasofya Açılsın.”

Hatta daha yüksek sesle...

“Zincirler kırılsın, Ayasofya açılsın.”

Şimdi açılıyor Ayasofya.

Ne tarafından bakarsan bak, büyük hadise.

Tarihe geçecek bir hadise.

Evvela pürüzsüz bir ‘hayırlı olsun’ dememiz gerekiyor.

Caiz mi kiliseyi camiye çevirmek? Diye soranlar olabilir.

‘Soru anlamsızdır’ demiyorum.

Ancak Ayasofya’yı ibadete açma kararı bu soruyu aşar.

Rüzgar yeterince güçlüyse, böyle nazik soruları savurur geçer.

Evvelki ‘sağ’ siyasetçiler, Demirel, Erbakan, Özal, Ayasofya’yı açmayı düşünmüş müdür?

En azından bazılarının aklından geçmiştir.

Milliyetçi Cephe hükümetleri döneminde kısmen açıldığını hatırlıyorum. Özal döneminde de Hünkar Mahfili ibadete açılmıştı.

İçeride Kur’an da tilavet ediliyordu.

Yani açılması yönünde bir eğilim vardı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan bir yıl önce sakıncalı görüyordu Ayasofya’nın açılmasını. Riskli görüyordu.

Ancak, riski göze alan ve Ayasofya’yı açan da Cumhurbaşkanı Erdoğan oldu.

Siyasi bir karar mı bu?

Neden olmasın?

Ayasofya’nın camiye dönüştürülmesi, sonra müze yapılması, hep siyasi kararlardı.

Peki, böyle bir kararın dış dünyada bilhassa Batı’da yansımaları olur mu?

Yani, ikinci bir “one minute” gibi?

Olabilir. Şimdiden, Rusya’dan, Amerika’dan, Yunanistan’dan, Fransa’dan rahatsızlık izhar eden açıklamalar gelmeye başladı.

Açıklamanın ötesine geçen tepkiler de gelişebilir.

85 yıl boyunca “Ayasofya Açılsın” sloganı atanlar, -yani bizler- Ayasofya’nın açılmasının sebep olacağı muhtemel sıkıntıları göze alırız herhalde.

Alır mıyız?

Sıkıntı geldiği zaman “ben demedim” diyenler çıkmaya çıkar tabii...

Ama şimdiden ‘sende yan çizme istidadı görüyorum’ diye kimseyi itham etmeye gerek yok.

Doğrusu, siyasi muhalefetten de itiraz gelmedi. Hemen hepsi, “Yetki sende, aç” dediler.

Sanki bir çeşit ‘konsensüs’le açılmış gibi oldu. (Konsensüs: fikir birliği)

Kubbedeki, duvardaki mozaikler, ikonalar ne olacak? Hepsi tarihi miras, hepsi çok kıymetli?

Bir çaresini bulurlar her halde, tarihe zarar vermeden ibadete müsait hale getirmenin.

Geriye ne kaldı?

İbadet.

Umulur ki... Onu da ‘muhlisine lehu’d din’in manasına uygun bir şekilde yapacak insanlarımız vardır.

“Muhlisine lehu’d din?”

İçtenlikle.

-Paraya, pula, menfaate, siyasete, ticarete, şana, şöhrete değil-

Yalnızca Allah’a yönelerek.

YORUMLAR (36)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
36 Yorum