Azmi Yırcalı’nın Çolpan Kitap’tan çıkan çalışmasını görmeseydim, Oğuz Atay’a dönmeyi, bu ‘yalınkat coşkunluğa’ tekrar katılmayı düşünmüyordum. Ama Yırcalı’nın kitabına rastlayınca Atay’a dair yazmaktan kendimi alamadım.
ÖMER FARUK
“Oğuz Atay öleli yarım asır olacak. Kitaplarının o kadar çok yeni baskıları yapılıyor, üzerine o kadar çok kitap/dergi/yazı yayımlanıyor ki, bu adeta insanı bıktırıyor. Öyle ki, Atay’ın kitaplarını Türk yazınıyla yeni ilişki kurmaya başlayan genç okurların, cahil görünmek istemeyenlerin, bir de kahve fincanının yanında duran kitabıyla fiyaka yapmak isteyenlerin ellerinde –sadece onların ellerinde– görmeye başladım. (...) Bu yalınkat coşkunluk, dilerim Oğuz Atay’dan soğutmaz beni. İnsanın Atay’ı eleştiresi geliyor. Yazarın hakiki ölümü bu galiba!” Böyle yazmıştım, Demir Özlü’nün ‘Camus hakkında’ yazdığı paragrafı bir miktar değiştirerek, ‘Bir Popüler Kültür Nesnesi: Oğuz Atay’ başlıklı yazımda aylar önce...
‘Asıl Mesele Sizsiniz: Oğuz Atay’ bir derleme: Kasım 1987’de yani yazarın ölümünün onuncu yılında Zaman gazetesinde yayımlanmış yazıları içeriyor. Azmi Bey, yazarın yakın arkadaşları olan Halit Refiğ ve Cevat Çapan’ın yanı sıra ‘görünür olmaktan’ pek hoşlanmayan ilk eşi Fikriye Hanım’ın ve kızı Özge Atay’ın ‘tanıklıklarına’ da başvurmuş. Türk okurunun Oğuz Atay’ı ‘keşfetmesini’ sağlayan Enis Batur’un ve Ömer Madra’nın değerlendirmeleri de kayda değer.
Atay hakkında yapılan çalışmalara ‘temel referans’ da olan bu yazı dizisinin ‘talan’ edilip durulmasına rağmen, şimdiye kadar kitaplaşmamış olması çok ilginç doğrusu: (Neden?) Romancının ‘keşfinin/icadının’ bilançosunu döken Mehmet Can Doğan’ın sunuş yazısına göre bu yazı dizisi, Atay’ı 1984’ün kış aylarında Ömer Madra/Enis Batur sunumuyla Milliyet’te yayımlanan ilk yazı dizisinden sonraki en kapsamlı gündeme taşıyış: “1984’te Atay’la ilgili 26 yazı yayımlanır. Özellikle dönemin etkili haber yorum dergisi Nokta’nın 7-13 Mayıs 1984 tarihli 11. sayısındaki yazılar, Tutunamayanlar’ın kitleselleştirilmesinde önemli bir işlev görür (...) 1984’teki yazı yoğunluğu, 1985 ve 1986’da azalır.” Belli ki yazarın ölümünün onuncu yıldönümü yaklaşırken Kasım 1987’deki ‘dokuz günlük yazı dizisi’ azalmakta olan ilgiyi tekrar canlandırmış.
Mehmet Can Doğan uzun sunuş yazısında Azmi Yırcalı’nın, Atay’ın eserlerini entelektüel bir dikkatle bütüncül bir biçimde okuyup yorumladığını ve zamanında beliren, oluşan, oluşturulan Oğuz Atay imgesini ve algısını eleştirdiğini, ‘icat edilen imgeye’ itiraz ettiğini iddia ediyor. Parantez içindeki neden sorusunun cevabı bu mu öyleyse?
Dikkatli bir Oğuz Atay okuru olarak yazmalıyım ki Azmi Yırcalı’nın ‘satır aralarında’ getirdiği itiraz yerindedir. Atay’ın her zaman ‘asık suratlı aydınları’ eleştirdiği söylenegelmiştir ama bu aydın sınıfın çoğunluğunca kabul edilen ideolojiye, yani ‘Kemalizm’e’ (Yırcalı’ya göre ‘Kemalist kitsch’e) getirdiği eleştiriler’ hep geçiştirilmiştir: “Oğuz Atay’ın bütün kitaplarında, inkârcı bir rasyonalizmin ağır bastığı resmi eğitimden, resmi tarih ve dil politikalarına kadar birçok noktada resmî ideolojiye önemli soruların yöneltildiğini görürüz.”
Ama daima bir yanı üzerinde durulur romancının. Yalnız ve bunalımlı bir yazar portresi çizilirken; onun asıl derdi, Türk insanının kişilik sorunu, Kemalizm’e, Batılılaşmacı aydınlara ve hatta ‘Atatürk’e’ getirdiği ağır ve çarpıcı eleştiriler hep görmezden gelinmiş ya da anlaşılamamıştır. Oğuz Atay’ın Türk romanında yaptığı ‘teknik yeniliğin’ altı çizmek, onu topyekûn inkâr etmekten daha kurnazcadır ayrıca. Hem kayıtsız kalınmamaktadır artık kendisine hem ustaca örtülmektedir üstü yazdıklarının.
Alalım ‘Tutunamayanlar’dan ‘dikkatimi çeken’ şu paragrafı mesela, (siyah vurgular bana aittir), bir okuyalım bakalım: “Türk budunu gergin bir döneme girmişti. Ulu Kağan Cingiz’in ölümünden sonra, ülke büyük bir şaşkınlığa düşmüştü. Çingiz de son yıllarda, kadına ve içkiye vermişti bütün gününü. Ordular başkomutanı Sarkak da gece gündüz Tanrı Dalgal’a çıra yakmaktan başka bir işle uğraşmıyordu; gene de ordunun gücüyle Muzlum’u başa getirmeyi becerdi. Muzlum da, Sarkak’ın bu yardımına, onu emekliye ayırmakla karşılık verdi. Bugün bütün aydınlar kuşku içinde. Muzlum yobazlığı nedeniyle, bütün gece eğlentilerini yasakladı. Kadın satışı aldı yürüdü...”
Her neyse... Oğuz Atay’ın kitapları bakir bir arkeolojik saha gibi; okurlarını bekliyor. Azmi Yırcalı’nın kitaplaştırılan yazı dizisi bir meşale olsun bari... Ayrıca ben de bu kitabın kapağındaki gibi kıkır kıkır gülen Oğuz Atay fotoğrafını, hüzünle bakan asık suratlı Oğuz Atay fotoğraflarına tercih ediyorum doğrusu.
Okumuş da Okumamış: 10 Kasım 2024’de yine bu köşede ‘Oğuz Atay Tanpınar’ı okudu mu?’ sorusunun peşine düşmüştüm. Cevat Çapan’ın tanıklığı: “...geç okudu; Tanpınar okurluk döneminde değil de yazarlık döneminde okuduğu bir yazar oldu.” Haklıymışız V. Gökberk Manga...