Selahattin Özpalabıyıklar’ın üçüncü deneme kitabı olan ‘Böyle’ Everest Yayınları tarafından yayımlandı. Üzerinde ‘Deneme’ yazsa da arka kapak yazılarından denemelere, söyleşilerden anılara kadar bir toplam bu kitap. Bir döküm aslında… Özpalabıyıklar’ın yazı hayatının dökümünün üçüncü cildi de diyebiliriz. Kitapta, tam bir otodidakt olan Özpalabıyıklar’ın çeviriden Türk şiirine, editörlükten Türk resmine kadar birçok alandaki derinliğine kitabı okuyunca şahit olacaksınız.
ŞABAN ÖZDEMİR
Selahattin Özpalabıyıklar’ın ‘Göndermeler’ ve ‘İtalik Benim’den sonra üçüncü deneme kitabı olan ‘Böyle’ de Everest Yayınları tarafından yayımlandı. Üzerinde ‘Deneme’ yazsa da arka kapak yazılarından denemelere, söyleşilerden anılara kadar bir toplam bu kitap. Bir döküm aslında… Özpalabıyıklar’ın yazı hayatının dökümünün üçüncü cildi de diyebiliriz.
Selahattin Özpalabıyıklar’ı hep bir İsviçre çakısına benzettim. Birçok işe yarayan, binbir özelliği olan birine… Kültür hayatımızın Google’ı desem belki de az kalır. Çevirmenliğinin yanında editörlük dağının zirvesine kurulan bir entelektüel… Enis Batur’un deyimiyle “her eve lazım” olanlardan… Selahattin Özpalabıyıklar portresi yazmayı başka bir zamana bırakıp ‘Böyle’den söz edelim.
Üçüncü kitap ‘Böyle’, diğer iki kitabın mütemmim cüzü gibi. Bu anlamda diğer kitapların okunması da şiddetle tavsiye edilir. ‘Böyle’, diğer kitaplar gibi aslında Özpalabıyıklar’ın ‘şahsi masalının’ ve şahsiyetinin kâğıda dökülmüş hâli. Tam bir otodidakt olan Özpalabıyıklar’ın çeviriden Türk şiirine, editörlükten Türk resmine kadar birçok alandaki derinliğine kitabı okuyunca şahit olacaksınız. Daha ilk yazıdan Özpalabıyıklar’ın farklı bakış açısını görüyoruz. Metinde olan kadar olmayanın da peşinde Özpalabıyıklar. Enis Batur hakkında yazdığı yazı ise hatıralarla örülü bir hakkın teslimi niteliğinde. Umberto Eco’nun ‘Prag Mezarlığı’ ve Sadık Hidayet’in ‘Hidayetname’si hakkında yazdığı yazılar “Selahattin Özpalabıyıklar neden akademisyen olmamış ki?” dedirten cinsten oylumlu yazılar.
Selahattin Özpalabıyıklar’ın çevirdiği ve editörlüğünü yaptığı kitaplar her zaman bir seviyenin üzerinde, eskilerin tabiriyle ‘enmuzeç’ denecek kitaplar oldu. Şimdi de denemeleri başucumuzda… Bin alkış Selo abi, pardon Selahattin Hoca’m…
YAYINEVLERİNE DERS NİYETİNE İKİ RÖPORTAJ
Kitaptaki her yazı ayrı bir keyif, aralanan ayrı bir parantez… Bunun yanında ben en çok Selahattin Özpalabıyıklar’la yapılan editörlük merkezli röportajlara bayıldım. Böyledir, herkes yemeğin lezzetini takdir eder ama kimse aşçıyı merak etmez. Okuduğumuz bir kitabı beğeniriz ama önümüze nasıl geldiği konusunda birçoğumuzun fikri yoktur. Türkiye’de editörlüğü, emeğini hatta editörün rolünü, en çok da editörlüğün çıtasını belirleyen adam olmuştur Özpalayıklar. Ben bir yayınevi sahibi olsam editörlerime Özpalabıyıklar’la Ayşegül Ünal İnan ve Deniz İnan’ın röportajını defaatle okuturdum. Bu röportaj bence “Bir editör nasıl olmalıdır?” sorusunun en sarih cevabı niteliğinde… Ayrılmaz ikili diyebileceğim Haluk Oral’la yaptığı söyleşi de harika. Neredeyse bir matbaacılık tarihi özeti niteliğindeki söyleşide; tipografiden, sözlükçülüğümüzden, editörlüğün inceliklerine kadar birçok konuda işinin ehli bir ayrıntı-perestin dikkatlerini okuyoruz. Mesela ben bu söyleşiyi okuyana kadar okuduğum bir metindeki fontların duygu ihtiva edebileceğini hiç düşünmemiştim. Ayşe Adlı’nın nadirkitap.com için yaptığı söyleşi de Özpalabıyıklar’ın hayatını aralaması bakımından önemli. Özpalabıyıklar’ın resim üzerine dikkatleri de önemli bence. Her ne kadar bu konuda mütevazı olsa da özellikle ressam şairlerden bahsettiği yazısı.