Filistin’e edebî ve hüzünlü bir vedâ

Filistin’e edebî ve hüzünlü bir vedâ

Filistinli avukat ve yazar Raja Shehadeh’in, Osmanlı döneminde Filistin’de yaşamış büyük büyük amcası Necip Nassar’ın öyküsünün peşine düşüşünün öyküsü ‘Osmanlı Filistini’ne Veda’ ismiyle Timaş Yayınları’ndan çıktı.

Roman tadında nefis bir tarih kitabı okumak istiyorsanız, eseri kitaplığınıza dahil edin. Shehadeh’in her görüşüne katılmak tarihsel olarak mümkün değildir ama onun İngiliz gözlüğünden bakarak hakikatı yer yer çarpıttığı kısımların bile kitabın edebî lezzetine pek zarar vermediğini fark edeceksiniz.

TANER AY

Necip Nassar 1865 yılında doğup 1948 yılının baharında hayata vedâ etti. İngilizce eğitim almış Hayfalı bir Hıristiyan Arap’tı. Filistin topraklarına Yahudi göçüne ve Yahudilerin toprak satın almalarına şiddetle itiraz eden el-Kermil gazetesini çıkarmış, İngiliz mandası dönemindeyse ‘Muhleb el-Ghassani’ isimli bir otobiyografik romanı yayımlanmıştır. Yaşamı boyunca kendisini bir Osmanlı vatandaşı olarak hissetmiş ve etnik kimliğe dayalı ‘ulus devlet’ anlayışının emperyalistlerin sömürgeci politikalarından doğan kanlı felaketlerle yüklü bir ‘proje’ olduğunu düşünmüştü. Her fırsatta Almanların safındaki İttihatçılığın imparatorluğu yıkıma sürükleyeceğini dile getirdiğinden, sonunda ismi Cemal Paşa’nın kara listesine yazılmıştır. Bunun üzerine idam edilme korkusuyla karısını ve çocuklarını Hayfa’da bırakarak güney doğudaki Nasıra’ya kaçıyor.

25kr02man2.jpg

Yeğeni Raja Shehaden ise 1951 yılında Ramallah’ta doğmuştur. Avukat, insan hakları savunucusu ve yazar olarak tanınıyor. Necip Nassar onun büyük büyük amcasıdır. Bir gün Nassar’ın İttihatçı yönetimden kaçış öyküsünün peşine düşmeye karar veriyor. Ancak, Necip’in geçtiği Arap köylerini ve Bedevi vahalarını bulmasının artık mümkün olmadığını fark eder. Çünkü, İsrail, ’48 yılından itibaren Filistinlilere topraklarında kendilerini yabancı hissettirecek sistemli bir ‘devlet politikası’ izleyerek, taş üstünde taş bırakmamıştır. Buna karşın Shehaden yılmaz, sonunda büyük büyük amcasının Nasıra’da bir kauçuk ağacının altına iki sıra kireç taşından yapılmış mezarını bularak ruhsal sürgüne dönüşen takibine son noktayı koyar.

25kr02man3.jpg
Raja Shehaden

Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkılışı Necip Nassar’ın dünyasının sonunu da getirmişti. Karısı başka bir erkeğe kaçar, çocukları ondan uzaklaşır, fakirlik içinde bir başına yaşamak zorunda kalır. Shehadeh’in büyük büyük amcasının öyküsünün peşine düşüşünün öyküsü Gülçin Tunalı’nın çevirisiyle ‘Osmanlı Filistini’ne Veda’ ismiyle Timaş Yayınları’ndan çıktı. Roman tadında nefis bir tarih kitabı okumak istiyorsanız, ‘Osmanlı Filistini’ne Veda’yı mutlaka kitaplığınıza dahil edin. Shehadeh’in her görüşüne katılmak tarihsel olarak mümkün değildir ama, onun İngiliz gözlüğünden bakarak hakikatı yer yer çarpıttığı kısımların bile ‘Osmanlı Filistini’ne Veda’nın edebî lezzetine pek zarar vermediğini fark edeceksiniz. Örneğin, Shehadeh’in çizdiği bir Cemal Paşa portresi var ki, bana göre evlere şenlik, Arabistanlı Lawrence bile Osmanlı yöneticileri hakkında bu kadarını becerememişti. Yazarın, altan alta Osmanlı yönetiminin bilhassa son dört yılının ‘Filistin’in en karanlık çağı’ olduğunu ima eder yorumları da, aynı şekilde, hakikata pek temas etmiyor. Ama, Raja Sheehadeh ile birlikte Necip Nassar’ın peşine düşen okur, zamandaki asıl kırılmanın İngilizlerin emperyal emelleri sonucunda gerçekleştiğini hemen anlayacaktır. Biliyorsunuz, İngilizler halkların fıtratındaki zaafları okumakta pek mahirdirler, nereye çöreklenirlerse çöreklensinler, ilk işleri, halkların zaafları üzerinden eski efendilere karşı bir ihanet icat etmek olmuştur. Bu yüzden ‘Osmanlı Filistini’ne Veda’yı sizde benim gibi Arap ihanetinin öyküsü olarak okuyabilirsiniz.

25kr02man1.jpg

BU GÜNCE OKURKEN RUHUNUZU ACITACAK

Geçen yılın 21 Mayıs’ında kırk yıllık dostum yazar Hikmet Temel Akarsu’nun ablasını çok genç yaşta kaybettik. Hikmet ablasına pek düşkündü, Şakirin Camii’ndeki cenaze namazı sırasında onun gözlerinden okunan kolu kanadı kırılmışlığın, beni çok sarstığını anımsıyorum. Günlerce korkumdan Hikmet’i arayamamıştım, bir yandan da o derin acısında boğulmaması ve birazcık olsun nefes alabilmesi için hemen yazmaya oturmasını istiyordum. Bir yakınımı kaybettiğimde kendimi okumaya ve yazmaya veririm. Biliyorum, benimki hakikattan bir kaçıştır, ama kaçışlar olmadan da hayat devam etmiyor. Hikmet bu kaçışı ablasının vefâtının kırk birinci günü olan 1 Temmuz’dan başlayarak onun doğum günü olan 6 Aralık’a kadar bir günlük tutarak sürdürmüş. Bu günlük sadece 301 adet basılarak ‘Matem Güncesi’ ismiyle geçtiğimiz ay içinde Verita Kitap Küçük Yayıncı’dan çıktı. Okurken insanın ruhu çok acıyor ama, okuyup bitirdiğinizde ‘Matem Güncesi’ni hemen müstesna kitaplar arasına alıyorsunuz. Allah Hikmet’ten razı olsun, ablasının artık onun güncesiyle huzur içinde uyuduğuna eminim.

25kr02man.jpg

HAFTANIN DİĞER TAVSİYELERİ

Bu hafta size önereceğim diğer kitaplar şunlar: Eva Gurbanova’nın Doğu Kütüphânesi’nden çıkan ‘Promete Hareketi’, Nazım Payam’ın Ötüken Neşriyât’tan çıkan ‘Bir Göç Ne Bırakır Ardında?’sı ve Holden Kitap’tan ‘Acayip Yaratıklar Sözlüğü’. Maalesef ismine ‘komünizm’ denilen polis rejiminin kara sayfalarına pek düşkün olduğumdan yazılarımda ‘Promete Hareketi’ne ara sıra değindiğimi anımsıyorum. Nazım Payam’a, nefis kitabının içindeki ‘Bir Kurşuna İki Damla Gözyaşı’ denemesinde, benim ‘Edebiyatımızda Unutulanlar ve Kaybedenler’i kaynak gösterdiği için ayrıca müteşekkirim. ‘Acayip Yaratıklar Sözlüğü’nü yayına Abdullah Ezik hazırlamış. Latîfe yollu ‘Askere gitse de kurtulsak!’ dediğimiz Abdullah’ın, şâir ve edebiyat tarihi araştırmacısı olarak önümüzdeki yıllara damgasını vuracağına inanıyorum. Söğüt dergisinin son sayısında da onun Ahmet B. Ercilasun ve Mehmet Sağ ile söyleşileri var. Söğüt’ün 21’inci sayısında ayrıca Şehriyâr dosyası yapılmış. Ali Günvar’ın Shakespeare’den çevirisi, Feyza Ay’ın ‘Tomris Uyar ve Çiçekleri’, Cüneyd Ensari’nin, İlhami Atmaca’nın ve Sinan Terzi’nin şiirleri, Orçun Üçer’in ‘Eleştiri Günlüğü’ ilk okuduklarım. Dergide benim ‘Bir Kedim Bile Yok, Anlıyor musun?’ denememi okuyup da bana soranlara söyleyeyim, bu yazılar Ötüken Neşriyât’tan sonbaharda çıkacak olan ‘Dudakların İsmini Anıyor Âh Kadıköylü’ kitabımın içinde olacak...

İlgili Haberler
Öne Çıkanlar
YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Diğer Haberler
Son Dakika Haberleri
KARAR.COM’DAN