Gayret, sadakat ve sabır: Atlar

Gayret, sadakat ve sabır: Atlar

Fotoğraf sanatçısı Ömer Saruhanlıoğlu, KARAR okurlarına özel, yeni bir fotoğraf paylaştı.

Fotoğraf sanatçısı Ömer Saruhanlıoğlu, çektiği bir fotoğrafı ve hikayesini KARAR okurları için paylaştı.

Saruhanlıoğlu'nun açıklamaları şöyle;

"Atlar insana ne kadar çok şey çağrıştırıyor… Güzellik, estetik ve zarafet. Bir atın uzun zarif yüzü, alından burnuna doğru inen beyaz leke ve iri gözleri insanda ancak güzellik duygusu uyandırır. Soylu bir güç insanda derin bir sekinet, huzur ve güvenlik duygusu uyandırır. Güç ve iktidar, tanımı gereği içten içe çürümeye ve etrafını çürütmeye yatkındır. Fakat bir atın sahip olduğu ve temsil ettiği güç sanki hiçbir kötülüğe, haksızlığa ve adaletsizliğe yol açmaz gibi gelir insana. Sanki o gücün tesis ettiği iktidar sadece iyilik, adalet ve güzellik yayar etrafa.

Gayret, sadakat ve sabır… Bu yüzden olsa gerek George Orwell ‘Hayvanlar Çiftliği’ndeki iki atı tam da bu niteliklerle vasfetmiştir. Çalışkan, saf, olağanüstü gayretli ve görevlerini hiç şikâyet etmeden yerine getiren kahramanlar. Ümit ve özgürlük… Haksızlığın, acının ve kötülüğün olmadığı muhayyel yerler vardır. İnsan oralara gidemese de sanır ki atlar yelelerini ve kuyruklarını rüzgâra katıp, göz açıp kapayana kadar, bir koşu gidip ihtiyacı olan her ne ise onu oralardan getirecektir. Yeleleri ve kuyruğu kanat yerine geçer sanki ve mitolojik tahayyüllerdeki fazladan takılan kanatlara hiç gerek yok gibi gelir insana. Bir de ‘fetih’ çağrışımından bahsedenler vardır ama buna Maksim Gorki’nin ‘Han ve Oğlu’ hikayesindeki şu cümle benim cevabımdır: “(Han) Her akından sonra zengin ganimetlerle, yeni cariyelerle, yeni şanlarla dönecek. Ardında ise yangınlar, ölüler, kan ve korku bırakacaktır.” Bu yangınların içinde ve ölülerin arasında atlar da olacaktır hiç şüphesiz. İsimsiz kurbanlar!

Bu muhayyel çağrışımların ötesinde fotoğrafa dönecek olursam; gemleri neredeyse ağızlarını yırtan, gözleri yuvalarından fırlamış bu atların acı çekmediği söylenebilir mi? Bir spor karşılaşması, insanoğlunun maharetini, dayanıklılığını, mücadele gücünü, gücünün sınırlarını, kendisini hangi noktaya kadar zorlayabileceğini ve sonunda belki de Gorki’nin hikayesinde zikredilen ‘şanlar’la muzaffer bir edayla evine dönüşünü bize anlatır. İnsanoğlu bu gibi sebeplerle ya da daha genel bir ifadeyle ‘kendisini gerçekleştirmek için’ sınırlarını zorlar, onları aşmaya çalışır, bunun için kendi bedenine yönelik acılara katlanır. Yüce insani değerlere ulaşmanın bir yolu olarak insani ve muhterem bir çabadır bu. Eğer insan böyle yüksek bir amaç (insanın meşru yollardan kendisini gerçekleştirmesi ve kendi sınırlarını aşması) uğruna acılara katlanıyorsa onun emrine tahsis edilmiş bir aracın (bir at) acı çekmesi de katlanılabilir hatta ihmal edilebilir bir durumdur.

Fakat o atlara sorulacak olsa, onlar zümrüt yeşili çayırlarda varlıklarıyla dünyaya huzur ve güzellik yaymak yerine bu acılara katlanmak isterler miydi? İnsanlık tarihinin büyük bir bölümünde gerçekleşen zulümlerin, haksızlıkların, fetihlerin, işgallerin ve Gorki’nin sözünü ettiği yangınların, ölülerin, kan ve korkunun yegâne masum müsebbipleri. Atlar...

İlgili Haberler
Öne Çıkanlar
YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Diğer Haberler
Son Dakika Haberleri
KARAR.COM’DAN