Bir yazarın temayüz ettiği türden başkasına iltifat edip, o mecrada kalem oynatmasını yadırgadım hep. Bir yazar başarılı olduğu türde devam etmek varken başarısız olma ihtimali olan bir türe niçin meyleder sorusuna geçerli bir cevap da bulamadım hiçbir zaman…
ŞABAN ÖZDEMİR | KARAR
Mustafa Çiftci… Kendisi ile ruberu görüşmemiz olmamasına rağmen telefonla çokça ve uzun uzun hasbihal etmişliğimiz vardır. Bir söz vardır hani: Sireti suretine sirayet etmiştir diye. Çiftci’nin yüzünü görmediğimden sireti suretine sirayet etmiş mi bilemem ama kesinlikle sesine ve yazdıklarına sirayet etmiş. Hikâyelerindeki incelik, sıcaklık, samimiyet sesinde de vardır. Hikâyeleri gibi sesi de sarar sizi… Bir telefon konuşmamızda roman yazdığından bahsetmişti. Bu durumun yukarıda yazdığım sebepten ötürü ısrarla karşısında olduğumu uzun uzun anlatmıştım ona.
Sanırım ortak ve can arkadaşımız Dr. Okan Tanın da aynı kanaatleri serdetmiş olmalı ki başka bir telefon konuşmamızda roman yazmaktan vazgeçtiğini söyledi ama o aralar denemelerini günlük bir gazetede yazmaya devam ediyordu. Bu durumdan çok sonra haberdar oldum ve geçmiş yazılarının tamamını indirip okumaya başladım.
40 YAŞ ÜSTÜ OKUR İÇİN ZAMAN YOLCULUĞU
İşte, Çiftci’nin Mayıs 2021’de İletişim Yayıncılık tarafından okura sunulan ‘Kalfa Uykusu’ da bu günlük gazetelerde yazdığı yazıların arasından seçilen bir kitap. Her şeyiyle Mustafa Çiftci kokan bir kitap. Sıcak, samimi ve bizden… Bizim sokaktan, bizim mahalleden, bizim kasabadan, bizim şehirden… Çiftci denemelerinde aslında kendini, tecrübe ettiklerini, müşahedelerini anlatıyor.
Çoğunlukla bizim de tecrübe ettiğimiz olaylara, bizim de hayatımızda olan nesnelere öyle bir dikkatle bakıp kendine has üslûbuyla öyle içtenlikle kaleme alıyor ki denemeleri okuduğunuzda ister istemez dudağınızın kenarında bir memnuniyet gülümsemesi peyda oluyor. Şu da var ki denemelerin çoğu aslında yazarın yaşıyla ve yaşanmışlığıyla doğru orantılı olarak 40 yaşını aşmış olanlara hitap ediyor. İbo Şov’dan usturaya, dergicilikten brokoliye kadar birçok kavram, durum ve nesneyi eğlenerek anlatıyor, eğlendirerek okutuyor Çiftci.
Bu denemeleri okuduktan sonra Mustafa Çiftci’yi romandan vazgeçirmiş olmakla büyük bir vebalin altına mı girdim düşüncesi aldı beni. Romanda da denemelerindeki kadar muvaffak olacaksa Türk edebiyatına büyük kötülük yapmış olmuyor muydum? İyisi mi yarın telefon açıp “Lütfen benim kanaatlerimi boş ver, bildiğin gibi yap abi” diyeyim. Kalem tutan ellerin çiçeklensin, yazı ‘böcüğün ölmesin’ Mustafa Çiftci.
OSMANLI DÖNEMİNİN EFSANEVİ KİTAP KOLEKSİYONCU
VakıfBank Kültür Yayınları (VBKY) Osmanlı tarihçisi Jane Hathaway’in ‘Beşir Ağa: Osmanlı Hareminin Baş Hadım Ağası’ kitabını Türkçeye aktardı. Ahmet Fethi Yıldırım’ın çevirisiyle okura sunulan kitap, 18’inci yüzyılda Topkapı Sarayı’nda baş hadım ağası olan Beşir Ağa’nın 90 yılı aşan hayatına odaklanıyor. Ayrıca Aristoteles’ten İbn Sina’ya, İbnü’l-Arabi’den Mevlânâ Celaleddin Rûmi’ye, Kâtip Çelebi’den Evliya Çelebi’ye zengin bir kitap koleksiyonuna sahip olan Beşir Ağa’nın, Osmanlı’nın dört bir yanında vakıflar kurarak saygın bir konuma ulaştığına yer veriyor. Prof. Hathaway, Beşir Ağa’nın önemini “Dârüssaâde ağaları, efsanevi kitap koleksiyoncularıydı ve Beşir Ağa herhalde bunların en efsanevi olanıydı” sözleriyle ifade ediyor.
BALMUMU HEYKELLERLE DÜNYAYA NAM SALAN 'MİNİK'
Iremonger üçlemesi ile tanınan İngiliz yazar Edward Carey’in balmumu heykelleriyle dünyaya nam salan Madame Tussaud’un hayat öyküsünü kendi ağzından anlattığı ‘Minik’ raflardaki yerini aldı. ‘Madam Tussaud’nun Olağanüstü Hayatı’ alt başlığı ile yayınlanan kitap İthaki Yayınları etiketiyle okura sunuldu. Carey’nin, Devrim Paris’inde hem kraliyet yanlıları hem de radikallerle ahbaplık eden hırslı bir vizyoneri, ‘Minik’ lakaplı efsanevi Madam Tussaud’yu anlattığı kitap, sanata, sınıf çatışmasına, iradeye ve sevdiklerimize nasıl tutunduğumuza dair, gösterişli geçit törenlerine benzeyen cazibeli bir roman ve çarpık, dehşetli, sürükleyici bir hikâye.
