KARAR’ın 5 Eylül’den beri yaptığı haberler ses getirdi, ‘Selimiye Kubbesi Skandalı’nda yargı devreye girdi. Edirne İdari Mahkemesi’nin tartışmalara yol açan yeni tasarıma ait projenin durdurulmasına dair verdiği kararı 26 Eylül’deki özel haberimizle Türkiye’ye duyurduk. Vakıflar Genel Müdürlüğü Bilim Kurulu tarafından üç kez reddedilen, Selimiye Tahkik ve Tetkik Kurulu tarafından bürokratik tazyikle kabul ettirildiği öne sürülen ‘korsan proje’nin uygulanmasının mahkeme tarafından durdurulması, kubbenin son haliyle korunması gerektiğini savunanları bir nebze de olsa rahatlattı. Peki konunun mahkemeye taşınması ne anlama geliyor? Mimar Sinan’ın ustalık eseri, UNESCO Dünya Mirası Selimiye Camii’nin kubbesindeki tehlike kalktı mı? Bu soruları; restorasyon dünyasının duayeni Prof. Dr. Zeynep Ahunbay, hat camiasının önde gelen isimleri Prof. Dr. Süleyman Berk, Dr. Savaş Çevik ve duayen mimar Zeynep Ahunbay’a yönelttik. Uzmanların ortak görüşü, kopan bunca fırtınaya rağmen sessizliğini koruyan ilgili kurumların artık bir açıklama yapması gerektiği yönünde.
KARAR’ın 5 Eylül’den beri yaptığı haberler ses getirdi, ‘Selimiye Kubbesi Skandalı’nda yargı devreye girdi. Edirne İdari Mahkemesi’nin tartışmalara yol açan yeni tasarıma ait projenin durdurulmasına dair verdiği kararı 26 Eylül’deki özel haberimizle Türkiye’ye duyurduk. Vakıflar Genel Müdürlüğü Bilim Kurulu tarafından üç kez reddedilen, Selimiye Tahkik ve Tetkik Kurulu tarafından bürokratik tazyikle kabul ettirildiği öne sürülen ‘korsan proje’nin uygulanmasının mahkeme tarafından durdurulması, kubbenin son haliyle korunması gerektiğini savunanları bir nebze de olsa rahatlattı. Peki konunun mahkemeye taşınması ne anlama geliyor? Mimar Sinan’ın ustalık eseri, UNESCO Dünya Mirası Selimiye Camii’nin kubbesindeki tehlike kalktı mı? Bu soruları; restorasyon dünyasının duayeni Prof. Dr. Zeynep Ahunbay, hat camiasının önde gelen isimleri Prof. Dr. Süleyman Berk, Dr. Savaş Çevik ve duayen mimar Zeynep Ahunbay’a yönelttik. Uzmanların ortak görüşü, kopan bunca fırtınaya rağmen sessizliğini koruyan ilgili kurumların artık bir açıklama yapması gerektiği yönünde.
‘KORSAN PROJE’Yİ HAZIRLAYANLAR HAKKINDA SAKLANAN BİR ŞEY Mİ VAR?
Bitmiş bir restorasyon üzerine kendi anlayışları doğrultusunda ve ahbap çavuş ilişkisiyle kotarılan böyle bir girişime mahkemenin ‘dur’ demesini çok olumlu buluyorum. Bu kararın milat olmasını umuyorum. Çünkü daha önce yaptıklarına ilaveten bundan sonra yapabilecekleri tahribatlar konusunda da bir engel teşkil edecektir. Yapılmış bitmiş bir restorasyona müdahale etmek, zaman ve bütçe israfıdır. İlgili kurumların başta Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün sessiz kalması çok manidar. Saklanan ve bilinmesi istenmeyen bir şeyler mi var, doğrusu merak konusu. Milletin gerçekleri bilme hakkı, kurumların da bunu açıklama mecburiyeti bulunmaktadır. Anlaşılan ‘korsan proje’yi hazırlayanlar, daha önce sessiz sedasız birçok eseri mahvetmiş. Aslında yapılan, sanat kimliği ve hafızanın yok edilmesidir. Kimsenin kendi görüş, ego ve takıntılarını ‘mutlak doğru’ olarak dayatması kesinlikle kabul edilemez. Bu sürecin birçok olumlu yanı olmuştur. En önemlisi, çok uzun zamandan beri çok rahatsız edici tavırları ve işleri olan birkaç kişi boylarının ölçüsü almış, millet gerçeğin ne olduğunu görmüştür. Restorasyon facialarından sonra sıra kurul üyelerinden bazılarının yaptığı ilmî hataların ortaya konulmasına gelmiştir. Bu topluma ve tarihe karşı bir sorumluluktur.
ÜÇ KEZ REDDEDİLEN BİR PROJE NE OLDU DA KABUL EDİLDİ?
Mahkemenin duruma el koymasından çok mutlu oldum. Çocuk gibi sevindik. Çünkü en azından bir durdurma müdahalesi oldu. Selimiye Camii kültürümüzün genetik kodlarından bir tanesi. Kubbedeki tezyinatın barok olduğu iddiası ise yanlış. Bunu kim diyorsa, bana göre barok nedir hiç bilmiyor. Bitki ve hayvansal yani rumi motifi kullanılmış, içlerinde renklerle tonlamalar yapıldığı için barok etkisi gibi algılanıyor. Biz buna esasında belki ‘neo klasik’ de diyebiliriz ama ona da benzemiyor. Kendine münhasır bir süsleme. Ben hem müzehhip hem nakkaşım ve iki açıdan da barok demiyorum. Yani kubbenin altından 16. yüzyıla dair bir iz çıkmış olsa, hepimiz elbette onun arkasında dururduk. Ama hayali, ‘ben Mimar Sinan olsam böyle yapardım’ diye bir iş yapmaya kalkmak yanlış. Mimar Sinan’ın Rüstem Paşa, Sokullu Mehmet Paşa camiilerine gidip baksınlar, öyle kubbeleri beyaza boyalı camiiler olmadığını görecekler. Gelinen bu noktada artık kurumlar bir açıklama yapmak zorunda. Çünkü kurum dışı insanlar isimler veriyor, tavırlar alınıyor. Vakıflar Genel Müdürlüğü üç kez reddettiği bir projenin ne oldu da kabul edildiğini izah etmeli. Restorasyon kuralları mı değişti, ne oldu da başka proje kabul edildi? Hiçbir şekilde hiçbir eser için bu kadar tepki olmadı. Artık kimse görmezden gelemez.
HAKKIN YERİNİ BULMASI İHTİMALİ ARTTI
Mahkemenin kararını olumlu bir adım olarak görüyorum. Çünkü mahkeme verileri tekrar ele alacak, bir sonuca varacak. Sürecin bir kamuoyu oluşması, Selimiye Camii’nin sahip olduğu değerlerin korunması yönünde gelişeceğini umuyorum. Bütün kurul kararlarının uzman görüşleri alınarak değerlendirilmesi, hakkın yerini bulması ihtimalini artırmış durumda. Bildiğim kadarıyla Mimarlar Odası davaya katkı sağlayacak. Edirne Kent Konseyi de rahatsız mevcut durumda. Restorasyonu görmek istemişler ancak içeri alınmamışlardı. Artık herkes ‘Restorasyon alanının kapıları, denetimli bir şekilde açılsın’ istiyor. Bilim insanlarına bu şantiyelerin açık olması lazım. Yüklenicilerin restorasyon yapılırken kapıları kapatıp kendi alanı şeklinde değerlendirmesi yanlış. Bir kent konseyine bile izin vermemek ne demek? Bölgedeki üniversitelerden öğretim üyeleri, öğrenciler, arkeologlar, sanat tarihçileri ve mimarlar “Ne yapılıyor?” dediğinde içeri alınmamaları söz konusu olamaz.
BÜROKRATLAR YERİNE UZMANLARIN YER ALDIĞI BİR ÜST KURUL KURULSUN
Selimiye Camii yazı ve tezyinatı tartışmaları esas konusundan saptırılıyor. Sanki konu; ‘Yazı ve tezyinatı, klasik mi olsun barok mu?’ basitliğine indirgeniyor. Konu bu değil. Hiç kimse klasik desenlerin güzelliğini tartışmıyor. Esas konu ‘Caminin 250 yılı aşkın yazı ve tezyinatı mı korunsun yoksa günümüz sanatçılarının imzalarını koyacakları yeni tasarımları mı olsun?’ konusudur. Hemen belirtelim ki, esasen restorasyonu bitmiş mevcut tezyinat incelendiğinde bunun barok tarz olmadığı da anlaşılır.
Kalemişi uzmanları ve sanatçıları bu konuda hemfikir. Uluslararası restorasyon kurallarına göre, tarihi eserlerde yapılış zamanından sonraki dönemlerde yapılan eklentiler aynen korunur. Bu temel bir kuraldır. Kaldı ki, Selimiye’nin kubbesindeki hat ve kalemişi, 18. yüzyıl ortalarında yapılmış ve çeşitli dönemlerde restore edilerek günümüze kadar gelmiştir. Mimar Sinan dönemine ait bir iz elimizde mevcut değildir. Bazı sanatçıların, Sinan dönemi tezyinatına benzeterek mevcut tarihi tezyinatı ve hattı yok etmeleri, uluslararası restorasyon kurallarına taban tabana zıttır. Bu mevcut tarihi katmanları yok etmek demektir ki; asla kabul edilemez.
250 yıllık bu hat ve süslemeleri yapanları eleştirmek, acemilikle suçlamak ve tezyinatın tarzını beğenmemek yetkisine kimse sahip olamaz. Dünyanın her yerindeki tarihî yapılar, ilgili katmanları ihtiva eder ve bunlar özenle korunur. Umuyorum ki, kubbeyi kazıyarak bugünün sanatçılarına yaptırmak isteyenler, aklı selim ile düşünüp bu açık seçik yanlışlarından döneceklerdir. Hatanın kabulü ve dönüş, kimseyi küçültmez, bilakis büyütür. Tarihi değerlerimizi korumak ve usulüne uygun restore etmek için bürokratlar yerine acilen konunun uzmanlarından, akademisyen ve sanatçılardan oluşan gerçek yetkin bir sanat yüksek kurulu oluşturulmalıdır.
