Mimar Sinan’ın ustalık eseri Selimiye Camii’nin restorasyonunda mevcut kubbe tezyinatının silinerek yerine yeni bir tasarım getirilmesine yönelik haberlerimizin ardından kamuoyunda tepkiler çığ gibi büyüdü. Son olarak, Selimiye Tahkik ve Tetkik Kurulu’nun Vakıflar Genel Müdürlüğü’nce (VGB) atanan Bilim Kurulu’nun üç kez reddettiği ancak Yüksek Kurul’dan onay alan ‘korsan proje’sinin uygulanması için harekete geçildiği iddiaları sosyal medyada büyük tepki gördü. Uzmanlar ‘bu cinayeti durdurun’ diyerek ilgili kurumlara seslendi. KARAR’ın edindiği bilgiye göre, restorasyon ekibine aslına uygun restore edilmiş durumdaki kubbeyi ‘korsan proje’nin uygulanması için yeniden kazıma talimatı verildi. VGB Bilim Kurulu’nun restorasyon ilkelerine aykırı bulduğu ve karşı çıktığı kazıma işlemi yapılırsa, kubbenin 450 yıllık tarihi yok olacak. Öte yandan restorasyon, hat, kalem işi dünyasından yapılan bütün çağrılara rağmen ilgili kurumların sessizliği devam ediyor, resmi bir açıklama yapılmıyor.
Selimiye’nin kubbesindeki tarih yok ediliyor: Geç olmadan bu cinayeti durdurun
‘BİLİM KURULUNUN KARARINI DESTEKLİYORUM’
Tepkiler sürerken, Selimiye Camii’nin kubbe tezyinatında yaşanan tartışmaya ilişkin görüşlerini Türkiye’nin kültürel varlıkların restorasyonu konusunda duayen bir isim olan Prof. Dr. Zeynep Ahunbay’a sordum. Ayasofya Bilim Kurulu’nda yer alan Ahunbay, ilk olarak VGB Bilim Kurulu’nun Selimiye Tahkik ve Tetkik Kurulu’nun projesini rreddetme kararının doğru olduğu görüşünü paylaşarak, “Ki söz konusu proje, Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesine bağlı olduğu söylernen bir heyet tarafından sonradan oluşturulan ekstra bir proje. Normalde restorasyonların bir bilim kurulu olur, bu kurulda bütün uzmanlıklar bulunur, tahkik kurulu diye ayrı bir kurul olmaz” dedi.
Selimiye’nin kubbesi skandalı yargıya taşındı
‘BAZI KURULLAR BİLİM DIŞI İNSANLARDAN OLUŞUYOR’
Restorasyon çalışmalarının ilkelere uygun olup olmadığını denetleyecek kurulun Bilim Kurulu olduğunun altını çizen Ahunbay, şunları söyledi: “Selimiye Camii UNESCO Dünya Mirası olduğu için de, sıradan bir bezeme programı öne sürülerek, ‘bu 16. yüzyıla bütünlenmeli’ diye bir gerekçe sunulamaz. Kubbede tarihi katmanlarla oluşmuş bir anlatı var. Kubbe çeşitli dönemlerde onarım alıyor ve bu onarımlar da onun tarihinin parçası oluyor. ‘16. yüzyıl sonrası değerli değil, beğenmiyoruz’ diye bir ifade olamaz.” Ahunbay, ICOMOS Türkiye Milli Komitesi’nin de dünya mirası kriterlerine aykırı olduğu ifadesiyle ‘korsan proje’ye karşı çıktığını hatırlatarak, “Böyle afaki söylemlerle, ‘izleri kalmamış olan bölgeler böyle olmalıydı, biz 16. yüzyıla göre restore edeceğiz’ demek doğru değil. ICOMOS’un görüşüne katılıyorum.” Ahunbay, ‘korsan proje’yi onaylayan Yüksek Kurul’un, bütün Türkiye’deki koruma kurullarının üst örgütü olduğu bilgisini vererek, “Bazı kurulların bilim insanlarla değil başka kalitede insanlarla oluşturduğunu görüyoruz. Kimler var, hangi uzmanlıkları ile o kurulda yer almışlar?” diyerek, bu kuruldaki isimlerin açıklanması gerektiğini vurguladı.

Kubbe skandalına bir tepki de Edirne Kent Konseyi’nden: Selimiye kimsenin deneme tahtası değil
‘TAHKİK VE TETKİK KURULUNUN BİR ÖRNEĞİ DAHA YOK’
Duayen sanat tarihçisi Ahunbay, ‘Selimiye’de yaşanan tartışmaların başka bir örneği var mı?’ soruma ise şu yanıtı verdi: “Bilim Kurulu’nun dışında, bir üniversite tarafından öne sürülen Selimiye Tahkik ve Tetkik Kurulu gibi ekstra olarak oluşturulan kurulun bir örneği daha yok. İlk defa böyle bir şey oluyor. Kaldı ki Bilim Kurullarının yanlış karar verdiği düşünüldüğü durumlarda da tabii ki mahkeme yolu açıktır, ancak çalışma başka bir kurul üzerinden yürütülmez.”
Hattın çırakları kubbedeki ustasına sahip çıktı
‘TARİHİ DÖNEMLERİ KORUYARAK YAŞATMALIYIZ’
Ahunbay, Selimiye Tahkik ve Tehkik Kurulu’nun ‘16 yüzyıla dönüş’ iddiasıyla öne sürdüğü ‘korsan proje’nin restorasyon anlayışındaki yerine dair de şu değerlendirmeyi yaptı: “Geçmişte şöyle bir durum vardı, 19 yüzyıl restorasyonlarında orta çağ yapılarını ilk yapılışına doğru geri çeviriyorlar, yani sonradan yapılanları siliyorlar ve bu tahribata neden oluyor. Diyelim ki, 13. yüzyılda yapılan, 14, 15, 18. yüzyıllarda onarılan tarihi bir bina var, onu tarihinin bir parçası olan bütün anlatıdan kopararak, ‘13. yüzyılda böyledir, böyle olmalıdır’ dediğiniz zaman bu tarihi yok etmek anlamına gelir. Selimiye de 18. yüzyılda bir deprem yaşıyor, nakışları dökülüyor veya eskiyor, onu tekrar elden geçiriyorlar ve o da o dönemin sanat eseri oluyor. Mevcut bezemenin altında ise 16. yüzyıl yok. Bugün onu kazıyıp, başka bir yerden böyle olabilirdi diye bir örnek alıp, monte etmek yeniden tarih yazmaktır. Bugünkü koruma anlayışında ‘stilistik rekompozisyon’ denilen bu anlayışın piri Fransada Eugène Emmanuel Viollet-le-Duc’tür ve hep eleştirilir. Yani ‘stilistik rekompozisyon’ denilen bu ilk döneme dönüş yaklaşımı kabul edilmiyor. Selimiye Camii’ni, yapıya mal olmuş olan tarihi dönemleri koruyarak yaşatmalıyız.”

