Niyazi Beki: Mahsulü en fazla ay Ramazan’dır

Niyazi Beki: Mahsulü en fazla ay Ramazan’dır

Bazı insanların tembellik ve gaflet sebebiyle bu ayı gereği gibi değerlendirmemeleri, ahiret gününe olan imanlarını, nefsani duyguların, hayvani hissiyatın baskısı altında, hasıraltı etmelerinden kaynaklanıyor. Aksi takdirde, dünyada bir kuruşa kurşun atanlar, uhrevi ticarette bire bin/binler kâr kazandıran bir ticareti göz ardı edemezler.

Ramazan ayının diğer 11 aydan daha verimli yapan, hâsılatını bereketlendiren -hem lafız hem mana olarak- Allah’ın vahyi olan Kur’an’ın bu ayda indirilmiş olmasıdır. İnsanlık camiasında belli sevinç günlerinde, bayramlarda normal zamanlardan farklı olarak vatandaşlara değişik ikramların yapıldığı bilinmektedir. İşte Kur’an’ın ilk olarak vahiy edildiği, Allah’ın, kullarına iletişim kurduğu Ramazan ayı, bu sebeple diğer zamanlardan farklı bir statüye kavuşturulmuştur. Allah’ın özel bir lütfu, bir ihsan ve ikramı olarak, hususi bir bayram şenlik zemini, kıymetli hediyelerin dağıtıldığı bir ikram şöleni konumuna yükseltilmiştir. Örneğin; normal zamanlarda Kur’an-ı Kerim’in okunan her bir harfine -sahih hadislerin ifadesiyle- on sevap verilir. Ramazan’da ise her bir harfine bin sevap verilir. Ayetü’l-Kürsi gibi bazı ayetlerin her bir harfine binler sevap verilir. Ramazan’ın cumalarında, Kadir Gecesi’nde Kur’an’ın her bir harfine otuz binden fazla sevap verilir. Bire bin mahsul vermesi diğer bütün sâlih ameller için de söz konusudur.

Keza, nasıl ki bir padişah, sultan olduğu süreç içerisinde, her senede, ya ‘cülûs-u hümayun’ namıyla veyahut saltanatının şaşaalı bir cilvesine mazhar bazı günleri bayram yapar. Vatandaşlarını o günde umumî kanunlar dairesinde değil; belki hususî ihsan ve ikramlarına, perdesiz huzuruna, has iltifatına ve fevkalâde icraatına ve doğrudan doğruya lâyık ve sadık milletini, has teveccühüne mazhar eder. Öyle de: Ezel ve Ebed Sultanı olan Padişah-ı Zülcelal; bütün kâinatı alakadar eden ve büyük bir fermanı olan Kur’an-ı Hakîm’i Ramazan-ı Şerif’te vahiy olarak indirmiştir. Elbette o Ramazan, mahsus bir ilahi bayram, Rabbanî bir meşher ve ruhanî bir meclis hükmüne geçmek, mukteza-yı hikmettir. Madem Ramazan öyle muhteşem bir bayramdır; elbette bir derece, süflî ve hayvanî meşgalelerden insanları çekmek için oruca emredilecek. Ve orucun en mükemmeli ise; mide gibi bütün duygulara; göze, kulağa, kalbe, fikir ve hayal gibi bütün insanî cihazlara da bir nevi oruç tutturmaktır. Demek oruç vasıtasıyla, maddi-manevi bütün donanımlarını haramdan, lüzumsuz işlerle meşgul olmaktan alıkoymak ve her birisini mahsus kulluk görevine sevk etmek mükemmel bir iman şuurunun göstergesidir. Örneğin; dilini yalandan, gıybetten ve galiz tabirlerden faydasız konuşmaktan, boş lakırdı yapmaktan alıkoymakla ona oruç tutturmak, buna mukabil, dilini Kur’an tilaveti, zikir, tesbih, salavat ve istiğfar gibi şeylerle meşgul etmek, keza, gözünü nâmahreme bakmaktan ve kulağını fena şeyleri işitmekten menedip, gözünü ibrete ve kulağını hak söz ve Kur’an dinlemeye sarf etmek gibi sair cihazlara da bir nevi oruç tutturmak bu imani şuurun bir yansımasıdır.

Bazı insanların tembellik ve gaflet sebebiyle bu ayı gereği gibi değerlendirmemeleri, ahiret gününe olan imanlarını, nefsani duyguların, hayvani hissiyatın baskısı altında, hasıraltı etmelerinden kaynaklanıyor. Aksi takdirde, dünyada bir kuruşa kurşun atanlar, uhrevi ticarette bire bin/binler kâr kazandıran bir ticareti göz ardı edemezler. Keza, fani, geçici bir hayat sunan, bir üzüm yedirse yüz tokat vuran, bir lezzet verse bin elem takıp çektiren bu dünyanın hatırına maddi-manevi çok şeylerini feda eden insanların, kedersiz nimet, elemsiz lezzet, tükenmez servet, ölümsüz bir hayat bahşeden ahiret ve cennet hayatı için özellikle Ramazan ayını göz ardı etmelerinin başka izahı olamaz. Müminler tarafından çok iyi bilinen bir hakikati tekrar etmekte fayda olduğunu düşünüyoruz: “Her geceden sonra bir sabah, her kıştan sonra bir bahar olduğu gibi, ölüm gecesinden sonra da bir mahşer sabahı, kıyamet kışından sonra da bir haşir baharı mutlaka olacaktır. İnsanları her uykudan sonra uyandıran Allah, şüphesiz onları ölüm uykusundan sonra da uyandıracak, huzuruna alacak ve hesaba çekecek, ya taltif veya tecziye edecektir” (bk. Niyazi Beki, Nebe Suresinde Haşrin Delilleri).

Öne Çıkanlar
YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Diğer Haberler
Son Dakika Haberleri
KARAR.COM’DAN