Prof. Dr. Niyazi Beki Yazdı: Manevi mertebelere göre orucun çeşitleri

Prof. Dr. Niyazi Beki Yazdı: Manevi mertebelere göre orucun çeşitleri

Oruç ibadetinin dereceleri külli manada şu üç kısma ayrılır: Genel halk kitlesinin orucu, manevi açıdan seçkin bir konumda olan kimselerin orucu ve seçkinlerin seçkini olan kimselerin orucu. Dil, göz, kulak, el, ayak gibi organları günahlardan uzak tutmak; aklı, fikri, hayali ve tüm duyguları çirkin tasavvurlardan arındırmak da lazım.

19-05/24/niyazi-1558708804İbadetlerin değer ölçüsü onun keyfiyetidir. Ne kadar kaliteli olursa o nispette kıymetli olur. “Bütün mülk elinde olan Allah yüceler yücesidir. O her şeye kâdirdir. O Allah ki, kiminizin daha güzel amel/kaliteli iş yaptığını test etmek için ölümü ve hayatı yaratmıştır. O karşı konulmaz güce sahiptir, çokça bağışlayandır”/ Mülk, 67/1-2) mealindeki ayette insanların -çok değil-, güzel, mükemmel iş yapma konusunda imtihana tabi tutulduklarına işaret edilmiştir. Bu imtihan sorularının en önemlilerinden biri de oruçtur. Her ibadette olduğu gibi oruç ibadetinde de -bir incir çekirdeğinden incir ağacına kadar mertebelerin varlığı gibi- dereceler vardır.

Bununla beraber, oruç ibadetinin dereceleri külli manada şu üç kısma ayrılır:

-Avamın/genel halk kitlesinin orucu.

-Havassın/manevi açıdan seçkin bir konumda olan kimselerin orucu.

-Ahass-ı havassın/seçkinlerin seçkini olan kimselerin orucu.

Bu üç çeşit orucu şöyle açıklayabiliriz:

Avamın orucu: İslam’ın, sahih olması için ön gördüğü asgari şartlara riayet etmek, yani, yemek, içmek ve cinsî münasebette bulunmaktan sakınmaktan ibarettir. “Şafağın beyaz ipliği siyah ipliğinden ayırt edilinceye kadar yiyin, için, sonra orucu geceye kadar tamamlayın. Mescitlerde itikâfta iken eşlerinize yaklaşmayın. Bunlar, Allah’ın sınırıdır. Sakın bunlara yaklaşmayın! Allah, ayetlerini insanlara böyle açıklar. Umulur ki, sakınıp korunurlar” (Bakara, 2/187) mealindeki ayette genel hatalarıyla bu oruca işaret edilmiştir.

Havassın orucu: Dil, göz, kulak, el, ayak gibi organları da günahlardan uzak tutmak anlamına gelir. Bir misal olarak dilin yalandan uzak durması gereğine işaret eden “Kim yalan söylemeyi ve yalanla amel etmeyi terk etmezse, yemeyi ve içmeyi terk etmesine Allah’ın ihtiyacı yoktur” (Buhari, hno:1903) manasındaki hadis-i şerifte, orucun bu ikinci mertebesine dikkat çekilmiştir.

Ahass-ı havassın orucu: Aklı, fikri, hayali ve tüm duyguları çirkin tasavvurlardan arındırmak, İslam’ın ders verdiği hakikatlerle meşgul etmektir. Dahası kalbi, tüm dünyevî düşüncelerden tamamen arındırıp Allah’tan başka her şeyi kalpten uzaklaştırmaktır. Bu mertebenin özetini şu ayette görmek mümkündür: “(Resulüm!) ‘Allah’ de! Sonra bırak onları, daldıkları bataklıkta oynayadursunlar” (En’am, 6/91).

Bir şeyi kaliteli yapıp yapmamak, kişinin o işe verdiği öneme bağlıdır. Bir işe verilen önem derecesi ise o işin kendisi için çok lüzumlu ve önemli olduğu inancına bağlıdır. Bu inancın teşekkül etmesi ise, o işin neticesinde mutlaka bir değerlendirmenin bulunacağına, hesap-kitabın da o değerlendirmeye bağlı olarak yapılacağına, tespit edilecek ücretin de işin kalitesine göre olacağına dair sağlam bir kanaatin varlığına bağlıdır.

Dünyevi işler gibi, uhrevi işler de bu minval üzere cereyan etmektedir. Bu konudaki imanımızı güçlendirmek, sağlam bir kanaate varmak için kitap ve sünnetteki ölçüleri esas almak gerekir. Mesela: “İnsan, kendisinin başıboş bırakılacağını mı sanır? O akıtılan meniden bir damlacık (sperm) değil miydi? Sonra o, alaka (rahime tutunmuş embriyo) olmuş, derken Allah onu yaratıp şekillendirmiş; ondan iki eşi, erkek ve dişiyi yaratmıştır. Peki bütün bunları yapan, ölüleri diriltemez mi?” (Kıyamet, 75/36-40) mealindeki ayetler ve benzeri yüzlerce ayette öldükten sonra yeniden dirilişin ve hesap-kitabın mutlaka olacağına vurgu yapılmıştır.

Bir hadiste peygamberimiz (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Kişinin, malayani/kendisini ilgilendirmeyen lüzumsuz işlerden uzak durması, onun müslümanlığının güzelliğini/mükemmelliğini(kalitesini) gösterir.” 

Demek ki, ebede namzet, ahiret mutluluğunu kazanmak üzere dünyaya gönderilen insanın burada ekin ekerek, ticaret ederek bir hazırlık yapmak zorundadır. Bunun için kârlı bir ticaret pazarı, verimli bir ziraat zemini olan Ramazan ayı Allah tarafından insanlar için sunulmuş bir fırsattır. En münbit bir zemin, en verimli bir tarla, en kârlı bir ticaret pazarı olan Ramazan ayına değer vermemek, Allah’ın sonsuz rahmetinin bir tezahürü, ihsan ve ikramlarının bir yansıması olan böyle bir fırsatı elinin tersiyle itmek anlamına gelir. Bu tutum ve davranış, yalnız insanı yoktan var eden Allah’a karşı bir saygısızlık olmakla kalmaz, aynı zamanda insanın kendi kendine zarar vermesi anlamına gelir.

Rahman ve rahim olan Allah, bizi zarar edenlerden eylemesin, Âmîn!

YORUMLAR
YORUM YAZ
İÇERİK VE ONAY KURALLARI: KARAR Gazetesi yorum sütunları ifade hürriyetinin kullanımı için vardır. Sayfalarımız, temel insan haklarına, hukuka, inanca ve farklı fikirlere saygı temelinde ve demokratik değerler çerçevesinde yazılan yorumlara açıktır. Yorumların içerik ve imla kalitesi gazete kadar okurların da sorumluluğundadır. Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar içeriğine bakılmaksızın onaylanmamaktadır. Özensizce belirlenmiş kullanıcı adlarıyla gönderilen veya haber ve yazının bağlamının dışında yazılan yorumlar da içeriğine bakılmaksızın onaylanmamaktadır.
Son Dakika Haberleri
KARAR.COM’DAN