Sosyal medya fenomeni ve televizyon yarışmacısı Nihal Candan’ın anoreksiya nedeniyle yaşamını yitirmesi, gözleri bu sinsi ve tehlikeli hastalığa çevirdi. Candan, 30 yaşında, sadece 23 kiloya düşmüş halde hayatını kaybettiğinde, birçok kişi bu hastalığın ne denli yıkıcı olabileceğinin farkında bile değildi.
Nihal Candan’ın sağlık sürecinin, Kasım 2023’te ‘dolandırıcılık’ ve ‘kara para aklama’ suçlamalarıyla tutuklanmasının ardından kötüleştiği iddia ediliyor. Cezaevinde geçirdiği altı ay boyunca fiziksel ve psikolojik olarak yıprandığı, bu dönemin hastalığın seyrini ağırlaştırdığı ifade ediliyor. Tahliye edildiğinde durum ciddiydi. Katıldığı bir programda “Sadece durdum ve geçmesini bekledim” demesi, yaşadığı içe çekilmeyi ve çökkünlüğü gözler önüne seriyordu.
GÜZELLİK ALGISI VE MEDYANIN ETKİSİ
Nihal Candan’ın adını duyurduğu stil yarışmasında yalnızca o değil, diğer yarışmacılar da fiziksel görünümleri üzerinden ağır eleştirilerle karşı karşıya kalmıştı. Yarışmalardan sonra sosyal medyada artan görünürlüğü, onun üzerinde estetik kaygıların, dış görünüş baskılarının giderek artmasına neden olmuş olabilir.
Uzmanlar, günümüz güzellik anlayışının bireyler üzerinde ciddi psikolojik baskılara yol açtığını ve anoreksiya gibi hastalıkların yalnızca fiziki değil, psikolojik etkenlerle şekillendiğini vurguluyor.
DERYA ULUĞ DA YAŞAMIŞ: “BİR DİLİM EKMEK İÇİN DUA ETTİM”
Nihal Candan’ın ölümünden sonra şarkıcı Derya Uluğ da sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, üniversite yıllarında kendisinin de anoreksiya nervoza ile mücadele ettiğini anlattı.
Uluğ, şu ifadeleri kullandı:
“Bir dilim ekmek yiyebilmek için dua ettiğim geceleri biliyorum. 2 yıl boyunca 39 kiloya kadar düştüm. Bu süreçten inat ederek çıktım. Fakat Nihal Candan, bu kadar şanslı olamadı. Çok üzgünüm.”
“TRAVMALAR, KONTROL İHTİYACI VE BEDEN ALGISI ETKİLİ”
Klinik Psikolog Gözde Göktaş, anoreksiya nervozanın yalnızca kilo vermek ya da diyet yapma isteğinden ibaret olmadığını, travmalar, çocukluk deneyimleri, ailevi yükler ve sosyal medyanın dayattığı beden algısının bu hastalığı derinleştirdiğini ifade etti.
Göktaş, “Anoreksiya, kontrol ihtiyacı, özgüven eksikliği, mükemmeliyetçilik ve düşük benlik saygısıyla doğrudan ilişkilidir. Kişi aynada hâlâ şişman görünebilir, bu da bozulmuş beden algısının tipik bir örneğidir” dedi.
Göktaş ayrıca anoreksiyanın yalnızca genç kadınları değil, son yıllarda erkek bireylerde de artış gösterdiğini, hızlı kilo kaybı ve psikolojik değişimlerin yalnızca bir ‘diyet’ meselesi gibi görülmemesi gerektiğini belirtti. “Bu durumda hem psikoterapi desteği hem de tıbbi izlem hayati önemdedir” uyarısında bulundu.