Günümüzde gündelik yaşamın adeta ayrılmaz bir parçası haline gelen sosyal medya platformları, kontrolsüz kullanıldığında bireylerin ruh sağlığı üzerinde ciddi olumsuz etkiler oluşturabiliyor. Özellikle platformlarda sergilenen "mükemmel hayat" algısı, kullanıcıların kendi hayatlarını bu idealize edilmiş görüntülerle kıyaslamasına ve psikolojik sorunlar yaşamasına neden oluyor.
Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı’ndan Doç. Dr. Selçuk Özdin, bu önemli konuya dikkat çekerek, sosyal medya kullanımının psikolojik etkilerine ilişkin kritik uyarılarda bulundu.
Sosyal medyadan uzaklaşmak mutluluğu artırıyor
O kuşak arada kalan kuşak! Ne Z ne de Alfa: Psikolojik krizin tam ortasındalar!
SOSYAL MEDYA BAĞIMLILIĞI: ÖDÜL ETKİSİ YORUM VE BEĞENİ
Doç. Dr. Selçuk Özdin, sosyal medya bağımlılığının klinik sınıflandırma sistemlerinde henüz resmi olarak yer almadığını ancak yaygınlığı nedeniyle davranışsal bağımlılık olarak sınıflandırılabileceğini belirtti. Bu bağımlılık türünü açıklarken, klasik bağımlılıklardan farkına değinerek şunları söyledi:
"Sosyal medya bağımlılığı aslında klasik sınıflandırma sistemlerinde yer bulmuş değil. Ancak toplum nezdinde ve uluslararası düzeyde çok sık görüldüğü düşünülüyor. Bu durum, davranışsal bağımlılık olarak sınıflandırılabilir. Sosyal medya bağımlılığında kişiye ödül hissi veren unsuru kimyasal madde değil, beğeni, yorum ve takipçi sayısı. Bu da ödül etkisiyle beraber tekrar kullanımlara, dolayısıyla bağımlılığın ortaya çıkmasına neden olabiliyor."

MÜKEMMEL GÖRÜNTÜLER ÖZGÜVENİ NASIL ZEDELEYEBİLİYOR?
Uzman, sosyal medyada sergilenen idealize edilmiş yaşam karelerinin bireylerin ruh sağlığını olumsuz etkilediğini vurguladı. Paylaşımların genellikle seçilmiş ve filtrelenmiş anlık görüntülerden oluştuğunu belirten Özdin, karşı tarafta oluşan kıyaslama duygusuna dikkat çekti:
"Kişiler sosyal medyada daha çok seçilmiş ve süslenmiş kareleri paylaşıyorlar. Karşı taraftaki bireyler bu görüntülere yoğun şekilde maruz kaldıklarında, ’Neden ben onlar gibi mutlu, zengin veya başarılı değilim’ düşüncesine kapılabiliyorlar."
Özdin, bu kıyaslama sonucunun özgüven azalmasına, kendini yetersiz hissetmeye ve sonuçta depresyon gelişimine zemin hazırlayabileceğini söyledi. Uzman, ruh sağlığını korumak için kişilerin, sosyal medyada gördüklerinin anlık görüntüler olduğunu ve herkesin her zaman mutlu olamayacağını bilmesinin önemini vurguladı.

"GERÇEK KENDİLİK" İLE "İDEAL KENDİLİK" ARASINDAKİ FARK BÜYÜYOR
Doç. Dr. Selçuk Özdin, aşırı sosyal medya kullanımının kişileri zamanla kendi gerçekliklerinden uzaklaştırabildiğini, bu durumun psikolojik bir ayrışmaya yol açtığını ifade etti.
Bu durumu psikolojik bir kavramla açıklayan Özdin, "Sosyal medyada yansıtılan bu görüntü ’ideal kendilik’, gerçek hayattaki kişi ise ’gerçek kendilik’tir. İdeal kendilik ile gerçek kendilik arasındaki fark büyüdükçe, kişi gerçek olmayan bir bağlantı sürdürebiliyor. Bu farkın artmasıyla ruhsal sorunlar da ortaya çıkabiliyor" ifadelerini kullandı.
Bağımlılıkla başa çıkmak isteyen kişilere de tavsiyelerde bulunan Özdin, öncelikle sorunun varlığını kabul etmenin önemini vurgulayarak, "Herhangi bir davranış değişikliğine gitmek istiyorsak, öncelikle kişinin sergilediği davranışın sorunlu olduğunu bilmesi gerekir. Sosyal medya bağımlılığında öncelikle kullanım süresi kısıtlanmalıdır. Günlük kullanım süresini azaltmak, belirli saatlerde ’ekransız zamanlar’ oluşturmak, yatak odasına telefon almamak önemli adımlardır. Eğer kişi bu yöntemlerle başarılı olamıyorsa bir uzmandan yardım alması gerekir" tavsiyelerinde bulundu.
Özdin ayrıca, uygun kullanıldığında sosyal medyanın bireylere kendilerini ifade etme imkanı sunabileceğini, ancak aşırı ve kontrolsüz kullanımın ciddi ruhsal zararlar doğurabileceğini de sözlerine ekledi.
