ERCAN ÇANKAYA
Pestisit sorunu, Türkiye gündemine genellikle farklı Avrupa ve Batı ülkelerine ihraç edilen ürünlerin geri gönderilmesi dolayısıyla geliyor. Pestisit kalıntıları yoğunluğu nedeniyle kabul edilmeyen bazı ürünlerse geri bile gönderilmeden direkt imha ediliyor. Mesela geçtiğimiz yılın Aralık ayında İspanya, Türkiye’den ithal edilen kuru incirlerde kabul edilen sınırın tam 48,75 katı Okratoksin A maddesi tespit ettiği için geri göndermeden imha etmişti. Aynı madde, İtalya'ya ihraç edilmiş incirlerde normalin tam 12 kat üstü olarak tespit edilmiş ve Türkiye'ye gönderilmişti. Bu ürünlerin iç piyasaya sürüldüğü düşünülüyor.
AVRUPA'DA YASAK, TÜRKİYE'DE SERBEST
Üzüm, incir gibi gıda ürünlerinde küflenmeyi önlemek için kullanılan Okratoksin A maddesi; insanların bağışıklık sistemini baskılıyor, böbreklerde fonksiyonel bozukluklara yol açıyor, kansere neden oluyor, ayrıca sinir sistemi üzerinde de olumsuz etkileri var.
Bulgaristan ve Romanya gibi komşu ülkelere ihraç edilip kabul edilmeden imha edilen ya da geri gönderilen domates, limon gibi ürünlerde tespit edilen Okratoksin A adlı pestisitin kullanımı Avrupa ülkelerinde 2022'den bu yana yasak. Zira bu madde,kısırlık, hormonal düzensizlikler ve kanserle sinir sistemi bozukluklarınaneden oluyor.
Pestisitler tarımsal ürünü sinek, haşere, böcek, kuş, mantar, yabancı otlar, kemirgenler ve yumuşakçalara karşı koruyup ürün miktarını ve dayanıklılığını arttırma gerekçesiyle kullanıyor. Fakat onları öldüren zehir, insanlara da zarar veriyor.

BAKANLIKLAR, DENETİM GÖREVLERİNİ YERİNE GETİRİYOR MU?
Doğru kullanılması, hasattan belli bir süre önce kullanımının kesilmesi ve bütün bunların Tarım Bakanlığı ve Ticaret Bakanlığı'nca denetlenmesi gerekiyor.
İhraç edilen Türkiye menşeili tarımsal ürünlerin neredeyse düzenli aralıklarla sınır kapılarından dönmesi, kurumların bu konudaki görevlerini yerine getirmedikleri için eleştirilmelerine sebebiyet veriyor.
AVRUPA'NIN ALMADIĞINI YOKSUL GÜNEY ÜLKELERİ ALIYOR
Bu tarım kimyasallarını üreten şirketlerin ve lobilerinin iddiaları, genelde pestisitlerin tarım zararlıları istilasına karşı kullanıldığı yönünde olsa da bu kimyasallar önleyici tedbir olarak da kullanılıyor. Hassas ilişkilere dayalı ağlardan oluşan ekosistemlere zarar verip besin zincirlerini tahrif ediyor.
Heinrich Böll Stiftung Derneği Pestisit Atlası'na göre Avrupa Birliği’nde yasaklı olup, insan sağlığı üzerinde korkunç etkiler yaratan birçok pestisit, yani kimyasal tarım ilacı giderek artan miktarlarda Güney ülkelerine ihraç ediliyor. Bu konuda dünya çapındaki en büyük 5 şirket olan Bayer, Syngenta, Basf, Corteva ve FMC’nin, 2018'de sadece Türkiye’den elde ettikleri satış gelirleri 68 milyon dolar.

TOHUMLARI DA TARIM İLAÇLARINI DA ONLAR ÜRETİYOR
Bu şirketlerden dördü-Syngenta Group, Bayer, Corteva ve BASF 2018’de dünya pestisit pazarının yaklaşık yüzde 70’ine hakimdi. Bir karşılaştırma yapılacak olursa dört büyüklerin pazar payı 1994 yılında yüzde 29’du. Aynı dönemde yine dört büyüğün lider tohum sektöründe de pazar payları yüzde 21’den yüzde 57’ye yükseldi. Pazar araştırmaları küresel pestisit piyasasının 2019’da yaklaşık 84,5 milyar dolarlık bir pazar payına ulaştığını söylüyor. Yıllık ortalama büyüme oranı 2015’ten beri yüzde 5’in üzerine çıktı.
LOBİLERİNİ DE KENDİLERİ YAPIYORLAR
CropLife International, dünyanın önde gelen tarım kimyasalları ve tarımsal biyoteknoloji şirketlerinden Syngenta, Bayer Crop Science, BASF, Corteva Agriscience ve FMC’nin bir araya gelerek oluşturduğu bir ticaret birliği ve lobi grubu. Tarım kimyasalları satış cirosu açısından dünyanın bu en büyük beş pestisit şirketini bir araya getiren CropLife’ın altıncı üyesi ise dünyanın en büyük 8. pestisit şirketi olan Japon Sumitomo Chemical’dır.

AB'DE YASAKLI, CİROSU EN YÜKSEK PESTİSİTLER
Söz konusu şirketler, AB ülkelerinin bazılarında yasak olan maddeleri içeren pestisitleri yoksul ülkelere satıyor. Bu yasaklı maddelerden biri Glifosat. Dünya Sağlık Örgütü'nün (DSÖ) kanser araştırma ajansı tarafından “muhtemel kanserojen” olarak sınıflandırılıyor. Türkiye’de zeytin, üzüm, portakal, mandalina, fındık, elma, kayısı, şeftali, greyfurt, limon, asma yaprağı üretiminde kullanılıyor. Alman Bayer şirketinin sadece bu üründen elde ettiği ciro, 2018 rakamlarına göre 841 milyon dolar. Bir diğer zararlı madde Tiametoksam. Arılara zarar verdiği için AB’de tarım arazilerinde kullanılması yasaklandı.Türkiye’de marul, soya fasulyesi, yağlık zeytin, mısır, karpuz, hıyar, patlıcan, biber, domates, patates, şeftali, armut ve elma başta olmak üzere çeşitli ürünlerde kullanılıyor.İsviçre merkezli Syngenta'nın bu üründen elde ettiği ciro 242 milyon dolar. Almanya merkezli BASF'ın ürettiği Glufosinate, Avrupa Kimyasallar Ajansı’na göre “üremeyi riske atıyor.” Türkiye’de zeytin, üzüm, erik, şeftali, kayısı, armut, kiraz, elma, limon ve turunçgillerde kullanılıyor. Şirketin bu üründen elde ettiği ciro 227 milyon dolar. ABD merkezli FMC'nin ürettiği klorantraniliprol, su organizmaları için çok tehlikeli. Türkiye’de kullanılmasına izin verilen ürünler arasında en başta gelen pestisitlerden biri. Pamuk, şeker pancarı, mısır, yer fıstığı, mercimek, asma yaprağı, baş lahana, karnabahar, kornişon, hıyar, patlıcan, biber, domates, patates, ceviz, Antep fıstığı, fındık ve üzüm başta olmak üzere yaygın olarak tüketilen tüm meyve çeşitlerinde kullanılıyor. Şirketin bundan elde ettiği gelir 255 milyon dolar. Üremeyi riske atan bir diğer pestisit, siprokonazol. ABD merkezli Corteva'nın bu üründen elde ettiği ciro 144 milyon dolar. Türkiye’de şeker pancarı, buğday, mısır, pirinç, asma yaprağı ve üzümde kullanılıyor.

385 MİLYON İNSAN PESTİSİTLERDEN ZEHİRLENDİ
Güncel bir araştırmaya göre her yıl pestisitlerden dolayı zehirlenmeye maruz kalan insanların sayısı 385 milyonu aşıyor. Mağdurlar, öncelikle ekonomik gelişmişlik düzeyi daha düşük olan Güney ülkelerinde kırsalda çalışan insanlar. AB, üye ülkelerden 2030 yılına kadar pestisit kullanımının ve buna bağlı risklerin yüzde elli oranında azaltılmasını istiyor. Bu sebeple pestisit üreten şirketlere büyüme vadeden pazarlar artık Avrupa’da değil, uzun süredir Latin Amerika’da ve Asya’da. AB’de sağlığa ve çevreye zararlı etkileri yüzünden bugün ruhsat alamayan ya da yasaklanmış olan pestisitlerin Afrika ülkelerine ihracatı da giderek artıyor.
Avrupa İstatistik Ofisi’ne (Eurostat) göre, 2020 yılında AB bünyesindeki en büyük pestisit pazarı İspanya. (Türkiye'den ihraç edilen incirlerdeki pestisit oranı, İspanya standartlarına göre bile çok yüksekti.) İspanya'yı Fransa, İtalya ve Almanya takip ediyor.

İKLİM KRİZİ, PESTİSİT KULLANIMI ARTIRIYOR
Öte yandan iklim krizi dünyanın pek çok bölgesinde bitki hastalıklarını, zararlı istilasını ve aşırı hava koşullarını artırıyor. Bu krizin, faydalı ve vazgeçilmez böcek ve bitki popülasyonları üzerinde yaratacağı baskıyı azaltmak için pestisit kullanımı giderek artıyor. Bu da dönüşümlü yarattığı ekolojik tahribatla iklim krizini derinleştiriyor. Uzmanlar, bu sorunla baş edebilmek için pestisitler yerine insanlığın tarımda binlerce yıldır kullandığı faydalı böceklerin devreye sokulmasının şart olduğunu söylüyorlar.
Pestisit etken maddeleri çoğunlukla uygulandıkları yerde kalmıyor. Sızarak, rüzgârla ya da hava yoluyla çok uzaklara, hatta bazıları 1000 kilometre kadar uzağa taşınabiliyor.
Sentetik kimyasal pestisitler kullanılmadan uzun yıllar boyunca organik tarım yapılan arazilerdeki bitki çeşitliliği, sadece birkaç yıldır organik tarım yapılan arazilere oranla 17 kat daha fazla.

GIDALARDAKİ PESTİSİT KALINTILARINA DİKKAT!
Pestisitlerin insanlara doğrudan zararının en fazla olduğu alanlardan biri gıdalardaki pestisit kalıntıları. Dünya çapında yürütülen uzlaşı çabalarına rağmen izin verilen azami değerler ülkeden ülkeye büyük farklılıklar gösteriyor.
Tarımda kullanılan pestisit miktarı onlarca yıldır artmaya devam ediyor. Bu artış 1990-2017 yılları arasında yüzde 80’lere ulaştı. Türkiye’de 1990'da yaklaşık 30 bin ton civarında olan pestisit kullanımıysa iki katı artış göstererek 2018'de 60 bin tona ulaştı, 2020'deyse 54 bin ton oldu.

TOPRAK İÇİN YARARLI CANLILARA DA ZARAR VERİYORLAR
Bugün dünya çapında yılda yaklaşık 4 milyon ton pestisit kullanılıyor. Bu miktarın yarısı yabancı otlara karşı kullanılan herbisitler, neredeyse yüzde 30’u zararlı böceklere karşı kullanılan insektisitler, yüzde17’si ise mantar istilasından koruyan fungisitler.
Bu pestisitlerin çoğu, toprağa nüfuz eder ve toprak yaşamını etkiler. Yayınlanmış yaklaşık 400 araştırma üzerinde yapılan sistematik bir inceleme sonucunda, pestisitlerin, sağlıklı toprakları korumak için hayati önem taşıyan organizmalara zarar verdiği ortaya çıktı. Tüm organizma düzeylerinde, yani bakteri, mantar ve toprak faunalarında bu etkilere rastlandı. Ayrıca solucanların veya bitkilere azot sağlayan mikrobiyal ve simbiyotik mikorizalin azalması da topraktaki pestisit kalıntılarıyla ilişkilidir. Pestisitler bu organizmaların topraktan daha fazla besin ve su çekmelerine neden olurlar. Bununla birlikte, pestisitlerin bunun çok ötesinde sonuçları vardır: Genellikle asıl hedefledikleri dışındaki çok sayıda organizmayı olumsuz etkilerler. Bunun bir örneği, dünyada en yaygın kullanılan herbisit türü olan glifosattır.

PESTİSİTLE TEMAS İNSANLARI NASIL ETKİLİYOR?
İnsanlar arazide, ormanda, gıda ya da içme suyu gibi yollarla farkında olmadan çok farklı pestisitlerle temas edebilir. Temastan hemen sonra hastalık semptomlarının görülmesine akut pestisit zehirlenmesi deniyor. Mağdurlar kendilerini yorgun, halsiz ve bitkin hissedebiliyor ya da gripte olduğu gibi baş ağrısı ve eklem ağrıları yaşayabiliyorlar. Bunun ötesinde sindirim sistemi etkilenebiliyor, mide bulantısı, kusma ve ishal görülebiliyor. Ağır seyreden vakalarda kalp, akciğer ya da böbrek gibi organların bir pestisit zehirlenmesinde iflas etmesine de rastlanıyor. Her yıl yaklaşık 11 bin kişi bu şekilde hayatını kaybediyor. Pestisitler en çok tarım sektöründe çalışanlar açısından risk yaratmakla birlikte havaya ve suya kolayca karışabildiği için diğer insanlar açısından da tehlike yaratıyor. Bulaş yoluyla çevreyi kirleterek nihayetinde sofralarımıza kadar ulaşıyor.
PESTİSİTLERİN YOL AÇTIĞI HASTALIKLAR
Bu maddelerden zehirlenen kişilerin pek çoğunda uzun vadeli etkiler gözleniyor: Parkinson hastalığı veya lösemi gibi kronik rahatsızlıklarda son yıllarda yaşanan artış ile pestisitlere maruz kalma oranı arasında bir ilişki tespit eden pek çok bilimsel çalışma mevcut. Pestisitler ayrıca karaciğer ve meme kanseri, tip 2 diyabet ve astım, alerji, obezite ve hormon bozuklukları açısından artan risk oranlarıyla da ilişkilendiriliyor. Yine doğum kusurları, erken doğum ve büyüme bozukluklarını da pestisitlerle olan temasla gerekçelendirmek mümkün. Son yılların en yoğun pestisit tartışması hiç şüphesiz ki glifosat hakkındadır. Bu herbisitle temas eden ve kanser olan sayısız insan, pestisit üreticisi Bayer’e tazminat davası açtı: Bu davaların 30 bin kadarı halen devam ediyor; geçtiğimiz yıllarda birçok davayı kaybeden holding yaklaşık 96 bin davacıyla uzlaşmaya vardı.Bugüne kadar varılan uzlaşmaların 11,6 milyar avroya mal olduğu tahmin ediliyor.
AB ÜLKELERİNİN 6 7 KAT ÜZERİNDE
Türkiye’de gıdalardaki pestisit kalıntılarını kontrol etmekle görevli kurum Tarım ve Orman Bakanlığı. Sulardaki pestisit kalıntılarını ise Sağlık Bakanlığı kontrol ediyor. Ancak her iki kurumun da yaptığı çalışmaların içeriği kamuoyu bilgisine sunulmuyor. Gıdalardaki pestisit kalıntıları hakkında yürütülen bazı akademik çalışmalardan elde edilen bilgiler ise kısaca şöyle: 2013 yılında yapılan bir çalışmada analiz edilen gıda örneklerinin yüzde 21’inin, 2014 yılında yapılan çalışmada ise yüzde 25’inin yasal mevzuatta belirtilen maksimum kalıntı limit değerlerinden daha yüksek miktarda pestisit kalıntısı içerdiği tespit edildi. Bu değerler AB ülkelerinde yürütülen çalışmalarda saptanan değerlerin yaklaşık 6-7 katı düzeyinde.
EKOLOJİK SOYKIRIM: BÖCEK SAYISINDA KESKİN DÜŞÜŞ
Pestisitler, sadece insanlar için birçok canlı türü için zararlı. Fakat en cidddi doğrudan zararı böceklere verdikleri su götürmez bir gerçek. Tarımsal peyzajlardaki böcek sayısındaki keskin düşüş birçok araştırmayla belgelenmiş durumda. Avrupa ülkelerindeki çayır kelebeklerinin nüfusu 1990 ve 2015 yılları arasında yaklaşık üçte bir oranında azaldı.
Faydalı böcekler, tarımda zararlıların doğal düşmanlarıdır. Bu faydalılar, bakteri veya mantar gibi küçük organizmalar da olabilir. Aralarında, toprakta genelde bulunan trichoderma türü minicik mantarlar da vardır. Belli maddeler üreterek bitkilere zararlı mantar kültürlerini ortadan kaldırabilirler. Akarlar, böcekler, örümcekler ve kuşlar da hasadın korunmasına el atabilir. Örnek olarak İsrail ve ABD’de tarım alanlarına, tarladaki fare nüfusunu başarılı bir şekilde azaltabilen bayağı peçeli baykuşların yerleştirilmesi gösterilebilir. Tarımda pestisit kullanımını azaltmada küçük organizmaların önemi özellikle büyük. Zararlıları ya doğrudan yiyerek yok eder ya da kendi yumurtalarını zararlıların içine veya üzerine bırakarak parazitlendirirler.
Tek bir uğurböceği günde yaklaşık 50 yaprakbitini yer; bir uğurböceğinin ömründe bu sayı yaklaşık 40 bin yaprakbitine karşılık gelir.
2018'de Sydney Üniversitesi, çeşitli kıtalardan araştırma çalışmalarını bir araya getirerek böcek ölümleriyle ilgili bir rapor hazırladı. Veriler, bütün böcek popülasyonlarının yüzde 41 oranında azaldığını ve bütün türlerin üçte birinin yok oluşla karşı karşıya kaldığını gösteriyor.
1962'de yayımlanan, pestisitlerin zararlarını ilk ele alan eserlerden biri olan Sessiz Bahar adlı kitapta, DDT (dikloro difenil trikloretan) ve organosofatlar gibi insektisit kullanımının böcek popülasyonu üzerinde yarattığı sorunlara dikkat çekilmişti. Türkiye'de bir dönem çok yoğun kullanılan ve hâlâ illegal bir şekilde kullanılmaya devam eden bu kimyasaldan çok daha zehirli olan pestisitler dünya çapında yasal olarak kullanılmaya devam ediyor. DDT, 1990’larda kullanıma sokulan neoniktinoidler gibi yeni kimyasallarla ikame edildi. Bu kimyasallar dünya çapında en sık kullanılan insektisitler. Böceklerde DDT’ye göre 7 bin kat daha zehirli etki gösteriyorlar.

BÖCEK POPÜLASYONUNUN AZALMASI EKOSİSTEMİ NASIL ETKİLİYOR?
Bu söz konusu etkiler ruhsatlandırma işlemlerinde yeterince dikkate alınmıyor. Oysa sonuçları ölümcül. Böcek sayısının azalması tozlaşma, geri dönüşüm ve biyolojik zararlılarla mücadele gibi hayati ekosistem süreçlerini tehdit ediyor. Böcek ölümleri, beslenme zincirinde boşluklara yol açarak nihayetinde insan sağlığını daha düşük kalite ve miktardaki hasatla tehlikeye sokuyor.
Bir başka sorun da kuralların, kanunların, izinlerin ve denetimlerin pestisitlere yönelik artan talebe ayak uyduramaması; ucuz, adi ve yasadışı pestisitlere yönelik kârlı bir pazar ortaya çıkması. Ekonomi ve bilim kaynakları, Afrika pazarında yüzde 20, hatta Batı Afrika pazarında yüzde 34 oranında yasadışı üretim ve ticaret yapıldığını varsayıyor. Aşırı vakalarda pestisitlerin yüzde 40 kadarının yasadışı olması bile söz konusu.
ÇİFTÇİLER KORUYUCU EKİPMANLAR KONUSUNDA BİLİNÇSİZ
Türkiye tarımında pestisitlerin kullanımı, yol açtığı zararlar ve pestisit kullanımına alternatif olacak yöntemler konusunda yapılmış çeşitli araştırmalar var. Örneğin en fazla pestisit kullanılan illerin başında gelen Manisa’da yapılan bir araştırmada çiftçilerin pestisit kullanımındaki bilinç düzeyiyle duyarlılıkları araştırıldı. Araştırma sonunda çiftçilerin eğitim seviyesi arttıkça pestisit kullanımı konusunda daha bilinçli davrandıkları tespit edilmekle birlikte nispeten bilinçli çiftçilerin bile yüzde 60,7’sinin pestisit kullanımı sonrası kıyafetini değiştirmediği, yüzde 74,2’sinin pestisit etiketi üzerindeki uyarı ve işaretleri bilmediği, yüzde 63’ünün pestisit kullanımı sırasında koruyucu ekipman kullanmadığı belirlendi.
DİJİTALLEŞME ÇÖZÜM MÜ?
Tarımın dijitalleşmesi örneğin GPS’li kamera teknolojisiyle kendini gösteriyor. Kendi kendine hareket edebilen arazi robotları, taşıdıkları kameralar sayesinde tarladaki yabani otların yerleri kolaylıkla tespit ediliyor ve tarlada püskürtme yalnızca o bölgelerde uygulanabiliyor. Dronlar ise kuşbakışı bir açıdan yabani ot kümelenmelerini belirleyecek şekilde programlanabiliyor ve belli algoritmalar kullanılarak hastalıklı veya haşerelerin musallat olduğu bitki öbeklerinin yerleri tespit edilebiliyor. Üreticilere bakılırsa bütün bu yöntemler yakında çiftliklerde gündelik birer uygulama haline gelecek.
Öte yandan bu araçların etkin çalışabilmesi, birkaç büyük yazılım şirketinin sağladığı verilerle mümkün oluyor. Bunlardan biri olan Google, ABD Ulusal Okyanus ve Atmosfer İdaresi (NOAA) ile birlikte çalışıyor. İnternet şirketinin yapay zeka sistemi ve son derece büyük meteorolojik verileri kullanılarak öncelikle tarımsal işletmeler için çok önemli olan gerçeğe en yakın hava durumu tahminleri yapmak hedefleniyor. Dijitalleşmenin ekolojik etkilerinin olumlu mu yoksa olumsuz mu olacağı birçok faktöre bağlı. Dijital uygulamalarla pestisit kullanımının yüzde 90 oranında azaltılabileceğini iddia eden literatür bu potansiyele dikkat çekiyor. Diğer yandan geri tepme etkisi de olabilir. Örneğin kullanılan teknolojiler üretimde daha fazla enerji tüketimine veya şimdiye kadar hiç kullanılmamış veya ekolojik olarak değerli olan geniş alanlarda yoğun tarımsal üretimin yaygınlaşmasına sebep olabilir. Geriye bir sürü cevaplanmamış soru kalıyor. Yoksul ülkelerde küçük çiftlik sahipleri dijitalleşmeden nasıl faydalanabilecek? Dijital çözümler hızla gelişiyor, fakat küçük çiftliklerin sahip olduğu gerçek avantajlar hakkında çok az şey biliniyor. Örneğin, yeni teknolojilerin gerçekten daha az pestisit kullanımına yol açıp açmadığı hakkında çok az veri var. Dijitalleşme, gerekli olan tarımsal değişime ancak sınırlı bir katkı sağlayabilir; çünkü tarladaki her çiçekli bitki son derece hassas bir şekilde ortadan kaldırılsa bile bunun birçok böcek ve kuş için ölüm fermanı olduğu gerçeği değişmiyor.
Tarımda dijitalleşme, şirketlerin hegemonyasını güçlendirme ve çevreye zarar veren yoğun tarımsal uygulamaların teşvik edilmesi sonucunu doğurabilir. Dijitalleşme için gereken yatırım ileri teknoloji ürünü çeşitli cihazların kullanımını gerektiriyor. Bu cihazların üretim-kurulum sürecinde harcanan malzeme ve enerji çevre krizini derinleştiren bir etki yapabilir.

'ZİNCİR MARKETLER ÇİFTÇİYİ ERKEN HASADA ZORLUYOR'
11 farklı marketten aldığı farklı gıda ürünlerini teste göndererek bu ürünlerin yüzde 30'unun pestisit kalıntıları içerdiğini kamuoyuna raporlarla açıklayan çiftçilikle uğraşan vatandaş Mustafa Ezici, pestisitlerin kullanımı kadar uygulanması sırasında yapılan hataların da gıda ürünlerinde pestisit kalıntılarına yol açtığını savunuyor. Zincir marketlerin, aldıkları ürünler için yapmaları gereken ödemeleri geç yaptıklarına, çiftçileri seri üretim yapmaya zorladıklarına dikkat çeken Ezici; bu zorluklar karşısında çiftçilerin ürünleri erken hasat ettiklerini, bunun da pestisit kalıntısı riskini artırdığını söylüyor.
İllerdeki ziraat odalarının pestisit kullanımı konusunda eğitim vermesi gerektiğini, iddialarının da verdikleri yönünde olduğu aktaran Ezici; sahada gördüğü durumun eğitimlerin hiç verilmediği ya da yetersiz olduğu yönünde olduğunu söylüyor. Kendisinin bir vatandaş olarak tespit edebildiğini, Tarım Bakanlığı'nın da düzenli denetimlerle tespit edebileceğini söyleyen Ezici; pestisitlerin çocuklarda lösemiye, yetişkinlerde mide ve kolon kanserine yol açtığını bilim adamlarının tespit ettiğini hatırlatıyor.
AB standartlarıyla Türkiye'deki standartlar arasındaki farka dikkat çeken Ezici, AB'den geri dönen ürünlerin ya iç pazara sürüldüğüne ya da üçüncü dünya ülkesi kabul edilen başka ülkelere satıldığına işaret ediyor.
Pestisitin yüksek çıktığı yönündeki iddiaların AB ülkelerinin Türkiye'deki ürünleri ucuza almak için çıkardığı söylentiler olması riskini de göz ardı etmediğini söyleyen Ezici, öte yandan tarımda pestisit kullanımının ve denetimsizliğin de bir olgu haline geldiğini söylüyor.
İhraç edilecek gıda ürünlerinin olduğu TIR'larda, TIRIN ön kısmında kalan paletlere denetimden geçecek ürünlerin, arka kısmaysa pestisit kalıntısı oranının yüksek olduğu ürünlerin yüklendiğine dair bile duyumlar aldığını söyleyen Ezici; Ticaret Bakanlığı'nın hallerde rüsum ücreti topladığını hatırlatarak üreticinin malını satmaya getirdiği bu tesislere laboratovarlar kurmanın çok zor olmadığını söyledi.

