Erdoğan’ın ölümcül suskunluğu
Her iktidar yoğunlaşması, keyfi güç kullanımına yol açar. Her dönem kendi kirini yaratır. Bunun sağı, solu, ortası olmaz.
Sedat Peker’in 9-10 saatlik videolarıyla açığa çıkan kir her geçen gün büyüyor.
Konuşan yeraltı dünyasından bir isim…
İmaj toplumunun cilvesi, insanlarla kurulan dolayımsız, bire bir ilişki, hiciv kabiliyeti, iktidar sahiplerine meydan okuma, kapalı kapıların açılması, sırların ortaya dökülmesi, yozlaşmanın resmi, açıklayan hakkında bir sempati haresi üretse de, internette basit bir arama bile Sedat Peker’in nasıl bir geçmişe sahip olduğunu gösteriyor.
Adı, zorbalık, silahlar, ölümler, tecavüzlerle anılıyor.
Sedat Peker, bu nitelikleriyle siyasal sistemin içinde kendisine oldum olası yer bulmuş, son dönemlerde bu yeri genişletmiş, kendi imkanları ve silah gücüyle, devlet adına ve siyasiler için siyasi alanda bazı gayri meşru işler yapmış, bazı işlere tanık olmuş, bazılarını duymuş biri.
Şimdi anlatıyor.
Anlattığı yoz sistem ve kendisi.
Bir gazetecinin, adli, muhtemelen siyasi makamlar ile yurtdışına kaçmış bir iş adamı arasında arabuluculuk yapması, 10 milyon dolar gibi rakamların 10 lira gibi telaffuz edilmesi; yeraltı dünyasının önde gelen isimleriyle siyasetçi ve gazetecilerin samimi ilişkileri ve işbirliği; sahibinin korkup malını elinden çıkarması için ülkenin en büyük gazetesinin iktidar temsilcilerinin ricasıyla basılması; Ziraat Bankası’nın siyasi talimatla Demirörenlere 750 milyon dolarlık kredi vermesi, daha sonra onların elindeki bir arsaya imar izni verilerek değerinin yükseltilmesi ve kredi borcunun bu yolla ödenmesi, buna karşılık bu krediyle satın alınan Hürriyet ve Milliyet Gazeteleri’nin iktidarın sesi haline gelmesi, eski Sovyetlerin Pravda’sına dönmesi; siyasiler arası rekabette yeraltı dünyasının devreye girmesi; FETÖ davaları üzerinden kimi kaynak ve malların el değiştirmesi, mala çökme hadiseleri…
Bir de, Suriye’ye giden silahlar, uyuşturucu kaçaklığı iddiaları var…
Elbet bilmediklerimiz bulunuyor, ama yan yana konduğunda bu parçalar bile, sıradan “rant-güç-siyaset” ilişkilerinin ötesine geçen bir resim çiziyor.
Bunlara Peker’in siyasi mitinglerini eklemek lazım. Referandumda evet çağrısı yapan, muhaliflere tehditler savuran mitinglerini, kan banyosu açıklamalarını, iktidar muhalifleri için sarf ettiği “oluk oluk kan akıtacağız”, “direklere asacağız”, “acımayacağız” sözlerini…
Bnların bir anlamı olmalı değil mi?
Çakıcı’yı ve siyasi çıkışlarını da unutmamak gerekir. Yeraltı dünyasının en etkili, en korkulan isminin hapishanede Bahçeli tarafından ziyaret edilmesi, siyasi koruma altına alınması, afla dışarı çıkışı, ardından yaptığı siyasi açıklamalar, siyasi liderlere, gazetecilere yönelik tehditleri, bunlara MHP lideri tarafından hak verilerek desteklenmesi ve Erdoğan’ın ölümcül suskunluğu…
Her dönem kirliliğin hem diğerlerine benzeyen hem kendisine has yönleri olur.
İktidara tâbi iş adamı ve zengin yaratmak, kamu kaynaklarını bunun için peşkeş çekmek, basında tetikçiler üretmek, gayri meşru adamlara devlet adına gayri meşru işler yaptırmak…
Her dönemde karşımıza çıkan bu tür karanlık ilişkiler Peker’in anlattıklarında ziyadesiyle var.
Ancak karanlık ve kirlilikte bu döneme has yenilikler de var.
Siyasi partiler arası ilişkilerde, siyasi tavır ve görüşler konusunda yer altı dünyasının sahaya sürülmesi, inmesi, suç örgütlerinin siyasallaşması, siyasi rekabet için kullanılması bunlardan birisidir.
Bu, demokrasi için korkutucu bir boyuttur.
Diğeri, yaptırımsızlık tehlikesidir. Her karanlık dönem şu veya bu şekilde soruşturulur, didiklenirken, bu kez, iktidar işin üzerini örtmeye çalışıyor.
Bu da demokrasiler için ölümcüldür.
Demokrasi adına artık bizde ne kaldıysa…