8 Haziran sabahı partilerin gündemi nasıl şekillenecek?

Türkiye’nin gelecek onyıllarını belirleyecek en kritik viraja girmemize sadece günler kaldı. İçinde bulunduğumuz bu günlerde liderlerin vereceği mesajlar seçmenin sandık başına giderken aklındaki en önemli doneler olacaktır. Halen hangi siyasi partiye oy vereceğini kafasında netleştiremeyen ve seçimin sonucu büyük ölçüde etkileyecek yüzde 11’lik kararsızlar için son mesajlar çok kritik öneme sahip.

Liderlerin miting alanlarında seçmenlerine verdiği vaatlerin kadar medya üzerinden başlayan ve meydanlara taşınan tartışma konuların da siyasetin nabzını hızlandırıyor.

AK Parti, CHP, MHP ve HDP 7 Haziran seçimlerinin kendileri için ne kadar kritik olduğunun farkında ve seçim sonuçları yeni Türkiye ile eski Türkiye arasındaki tercihleri sayısal verilerle ortaya koyacak. Bu nedenle tüm genel başkanların kaderi de bir ölçüde bu seçimlere bağlı.

Sıralama değişmeyecek

Yüksek Seçim Kurulu (YSK) tarafından seçim yasakları kapsamında yayınlanması yasaklanan kamuoyu anketlerinin ortalama sonuçlarına baktığımızda; AK Parti girdiği diğer 10 seçimde olduğu gibi birinci parti olarak ipi göğüslemeye devam edecek. Diğer taraftan CHP, MHP ve yüzde 10 seçim barajını aşması mümkün görünen HDP’nin de bugün kü mevcut meclis sıralamalarını koruması bekleniyor.

AK Parti metal yorgunluğunu tartışacak

Ortaya çıkacak olan sonuçlar Türk siyasi tarihinde oldukça düşündürücü ve sorgulayıcı bir süreci de başlatacaktır.

AK Parti özelinde düşünecek olursak; Recep Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı seçiminde aldığı yüzde 52’lik oy oranını yakalaması mevcut tabloda beklenmiyor. Zira, bunun iç ve dış siyasi ile konjonktürel etkiler bağlamında değerlendirmek mümkün. Ama şu gerçek ki; AK Partili birçok il başkanı ve bürokratta “metal yorgunluğu” diyebileceğimiz motivasyon eksikliği gözlemleniyor. Zaten bu motivasyon eksikliğinin bir sonucu olarak başkanlık meselesi yeterince tartışılamadı.

Dış politikada ise Ortadoğu’da yaşanan hızlı değişim, Mısır, Suriye, Filistin ve Irak konularında Türkiye’nin pozisyonu ve bu bağlamda bölgesinde etkin olmaya çalışan hükümetin başta ABD olmak üzere birçok yabancı medya kuruluşu tarafından masa başı haberlerle hedefe konularak yıpratılması AK Parti için liberal, Kürt ve sosyal demokratlar nezdinde negatif etki yarattı.

Aday profili, adayların tabandaki karşılığı konularında yaşanan tartışmaların sonuçlarını, 8 Haziran sabahı daha net göreceğiz.

Ama, her seçimde olduğu gibi 8 Haziran sabahı AK Parti yönetimi çıkan sonuçlara göre, kendi özeleştirisini yapıp, eksiklerini hızla kapatacaktır.

Başkomutanlık makamına haksızlık

Ama şunu söylemek isterim ki; Türkiye Cumhuriyetinin Cumhurbaşkanı aynı zamanda Türk ordularının da başkomutanıdır. Onu koruyacak ve kollayacak olan onun emrindeki kendi ordusudur. Belindeki iki silahtan ve yüzlerce mermiden bahsedenler, kuşku yoktur ki bu gerçeğin farkında olmayan insanlardır ve bugüne kadar bedeller ödeyerek gelen AK Parti davasına zarar vermektedir.

Muhalefet de format çekecek

8 Haziran sabahı, iktidar partisi kadar, ana muhalefet başta olmak üzere MHP ve HDP de kendi sorgulama sürecini başlatacaktır. Muhtemeldir ki; her üç parti de erken kurultay kararı alarak yeni Türkiye sürecinde kendilerine format çekecektir. Yalnız bir farkla HDP yüzde onluk seçim barajını geçse de Öcalan Demirtaş’ın bu yükselişine seyirci kalmayacak.

CHP’de kurultay tarihi telaffuz edilmeye başlandı

CHP’de kazan şimdiden kaynamaya başladı. Ankara kulislerinde, CHP’nin eski ağır toplarının şimdiden 21 Ağustos tarihini kurultay tarihi olarak telaffuz etmeye başladığı görülüyor. CHP zaviyesinden bakıldığın da; Kılıçdaoğlu “Yüzde 35 altında kalırsam bırakır giderim” demişti. Ancak Kılıçdaroğlu daha şimdiden 48 il başkanından olası bir erken kurultay durumunda il başkanlarının ortak adayı olarak mevcut durumunu teşkilatlardan aldığı güçle sürdürmek için bir yandan seçim çalışmalarını bir yandan da kurultay için fazla mesai harcıyor.

Cumhuriyet'in rüzgarına kapıldı

Hatay’ın Kırıkhan ilçesinde ve Adana’da durdurulan MIT yardım TIR’ları konusunda ilk süreçte oldukça yoğun propaganda yapan Kılıçdaroğlu, dış politika kurmaylarını değiştirip, Murat Özçelik deneyimli ve sahadan gelen bir diplomatı yanına alınca TIR’lar konusundaki söylemlerini biraz yumuşattığı görülüyordu. Zira, Özçelik’in Irak Özel Temsilciliği ve Bağdat Büyükelçiliği döneminde önemli saha tecrübeleri bu yaklaşımda etkili olmuştu. Ancak görülüyor ki; üst akıl saha tecrübesini ve bölgesel konjonktürü Kılıçdaroğlu’dan bir kenara bırakıp, Cumhuriyet gazetesinin rüzgarına yelken açmasını istiyor.

CHP tabanının, Baykal’ın bir kaset komplosundan bugüne kadar ki süreci yöneten üst aklı sorgulaması gerekiyor. CHP seçmenlerinin ve kadrolarının son dört yıldaki iç ve siyasetteki zikzaklarını akıl süzgecinden geçirerek daha rasyonel kararlar vermesi gerekiyor.

Tarihsel özeleştiri şart

Türkiye’nin kurucu manifestosunu ilan etmiş olan CHP’nin geçmiş politik söylemleri bugün Türkiye’nin ve değişen dünya gerçekleriyle uyuşmuyor. “Yeni bir şeyler söylemek gerek” dendiğinde ise halka verilen vaatler CHP’nin halen tek parti zihniyetinin rüzgarından kurtulamadığını gösteriyor. Verilen vaatlerin hiç de inandırıcı ve seçmenlerde karşılığının olmadığı 8 Haziran sabahı daha net bir şekilde anlaşılacaktır. CHP 8 Haziran tarihinden itibaren kendisinin ve Türk siyasi tarihindeki sorumluluklarının özeleştirisi yaparak kendi içerisinde ciddi bir değişim rüzgarını başlatmak zorundadır. Aksi takdirde her geçen gün daha da küçülerek muhalefet olmaya mahkûm kalacaktır.

Bahçeli'nin kaderni yüzde 15 bandı belirleyecek

Mevcut durumdan oldukça memnun görünen ve iktidar olma hayali daha kurmak istemeyen Bahçeli’nin sarsılmaz zannedilen koltuğu 8 Haziran sabahı yüzde 15 bandının altına düşmesi halinde tabanda ve teşkilatlarda tartışılmaya başlanacaktır.

Çözümsüzlük rasyonel bir politaka mı?

Türkiye’nin temel meselelerini rasyonel çözümler üretmek yerine, sorunları yok saymak ve çözümsüzlüğü geçerli bir mantık olarak sayan Bahçeli, Dersim’e gitmeyi kendisi ve tabanı için siyasi bir kazanım olarak ortaya koymuştur. Oysa ki; onun görmezlikten geldiği Kürt, Alevi ve muhafazakarlık sorunu için ne yeni bir dil ve çözüm geliştirmiştir, aksine çözümsüzlükten siyasi paye almaya çalışmıştır.

Türkmenleri ziyaret etmeyen milliyetçi lider

MHP’nin dış politikada tek argümanı ise Türkmenler olmuştur. Bahçeli’nin ne bir AB perspektifi, ne de Ortadoğu perspektifi olmuştur. Ortadoğu coğrafyasında kadim halklarından biri olan Türkmenler, Bahçeli için bir iç siyaset malzemesinden öteye gidememiştir. Bahçeli bugüne kadar Suriye’den gelerek Türkiye’ye sığınan hiçbir Türkmen kampını dahi ziyaret etmemişken, Kerkük ziyareti hayali de Kürt fobisi yüzünden hayata geçirilememiş bir temenniden öteye geçmemiştir.

Yardımları gün ve gün biliyordu

Türkmenler demişken; MİT TIR’larının Çobanbey ve Bayırbucak Türkmenlerine ulaştırılmaya çalışılan yardımları miting meydanlarında siyasi malzeme yaparken, bu yardımlardan bihabermiş gibi davranması kendi siyasi geleneği açısından çok kabul edilebilir bir durum değil. Zira, partisinin ağır toplarından Mehmet Şandır ve Sinan Oğan, bölgeye ve Türkmenlere giden her yardımdan bazen direk bazen de dolaylı olarak bilgilendiriliyordu.

Muhtemel genel başkan adayları hazır

Ancak, MHP’nin Türkmenler konusundaki iki ağır topunun bu seçimlerde aday gösterilmemiş olması CHP ve HDP’ye yön veren üst aklın, seçimlere iki hafta kala MHP’yi de MİT TIR’ları üzerinden propaganda yapmaya zorladığı ortaya çıkıyor.

Bahçeli’nin 8 Haziran’dan sonra sarsılmaz zannedilen koltuğunu Sinan Oğan, Koray Aydın ve Ümit Özdağ’ın sallayacağından hiç kimse şüphe etmesin.

HDP'de belirleyici Öcalan

HDP’de ise kim ne derse desin belirleyici Öcalan olacaktır. Cumhurbaşkanlığı seçimleri sürecinde PKK’nın pozisyonu bu denli Erdoğan ve Ak Parti karşıtı değildi. Mesela Demirtaş aday olduğu Cumhurbaşkanlığı seçiminde kitlelerin önüne çıkıp “Erdoğan’ı Cumhurbaşkanı yaptırmayacağım” demedi. HDP’deki bu hızlı değişim 2015 seçim söylemiyle birlikte bir genişlemeden ziyade, eski Türkiye tezahürleri üzerinden keskin bir daralma yaşandığını gösteriyor.

Öcalan kim?

Demirtaş geçtiğimiz hafta Ahmet Hakan’ın Tarafsız Bölge programındaydı, biz izleyiciden gelen “seçimlerden sonra Öcalan’ın parti içindeki kararlara etkisine” ilişkin bir soruya çok kesin bir dille “Partimizin yetkili kurulları karar verir” diyerek Öcalan’ın parti içindeki gücünü deyim yerindeyse bir çırpıda atıverdi. Daha önceki yazımda dile getirmiştim. Demirtaş şu anda Öcalan’ın Kürt siyasetinden tasfiye planın ana aktörüdür. Öcalan için bestelenmiş bir şarkıyı kendisine uyarlayacak kadar cesur ve açık oynuyor.

Osman Baydemir’de Diyarbakır Büyükşehir Belediye başkanlığı döneminde benzer bir yol izlemiş ve Öcalan tarafından çizik yemişti.

Oysa Kürt siyasi hareketini yakından tanıyanlar bilir ki; HDP’nin böylesi kritik bir konuda kendi başına karar alma yetkisi yoktur. Bu konunun muhatabı Öcalan olurken, Öcalan ile İmralı’da yapılan görüşmelerde kendisinin Erdoğan’ın başkanlığına karşı olmadığını açıkça söylediği biliniyor.

Neden teşekkür edemedi?

Peki Demirtaş’ı bu kadar cesur kılan şey ne ? Demirtaş neden Kobani’ye giden askeri destek dahil bir çok yardımı konuşmuyor ? Ya da bin 200 YPG’linin tedavisi için Türkiye’ye getirilmiş olmasına rağmen neden hiçbir yerde teşekkür etmedi ve “Türkiye hiç bir şey yapmıyor” naraları atıyor ?

Medyanın HDP'ye katkısı

Merkez medyanın geçmiş yıllardaki pozisyonundan farklı olarak HDP’ye verdiği destek HDP’yi görünür kılarken, bazı medya kuruluşlarının bölgesel gerçekliği göz ardı ederek yayınlar yapması muhafazakar Kürtleri de rahatsız etti. Örneğin Demirtaş Domuz eti yedi dendiğinde bölge halkı biliyordu ki en solcu, komünist Kürt dahi domuz eti yemez. İşte bu yayın modeli beklenenin aksine HDP’nin işe yaradı. Ha şimdi merak ediyorum. 80’li ve 90’lı yılların acılarının ardından Ak Partinin 12 yıllık iktidarında Kürt sorunun çözümü konusunda attığı adımları yazan bir medya kurumu oldu mu?

YORUMLAR
YORUM YAZ
İÇERİK VE ONAY KURALLARI: KARAR Gazetesi yorum sütunları ifade hürriyetinin kullanımı için vardır. Sayfalarımız, temel insan haklarına, hukuka, inanca ve farklı fikirlere saygı temelinde ve demokratik değerler çerçevesinde yazılan yorumlara açıktır. Yorumların içerik ve imla kalitesi gazete kadar okurların da sorumluluğundadır. Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar içeriğine bakılmaksızın onaylanmamaktadır. Özensizce belirlenmiş kullanıcı adlarıyla gönderilen veya haber ve yazının bağlamının dışında yazılan yorumlar da içeriğine bakılmaksızın onaylanmamaktadır.