Neymiş: Geri adım varmış!

Çünkü...

Cinsel istismarlarla ilgili öneri baştan sona yanlıştı. Kabul edilebilir, elle tutulabilir, izah edilebilir bir tarafı yoktu. İster hükümet yetkilileri sabahtan akşama kadar, akşamdan sabaha kadar yatıp kalkıp “valla billa bu yasa tecavüzcü ile evlenerek cezadan kurtulma imkanı vermiyor” yeminleri etsinler.

İster “Bu tecavüze af değildir, bu tamamen gerçek dışı bir iftiradır” diye açıklama üstüne açıklama döktürsünler…

Hükümet bu kez haksız. Bu kez muhalefetin öyle dedikleri gibi “iftira attığı”, bu kez öyle “olayı” çarpıttığı, saptırdığı falan filan yok.

Ne ‘yasa tasarılarını’ savunacak haklı argümanları, ne de kendilerinin sığınacakları hiçbir şey yok.

Böylesi bir durumda AK Parti’ye yakışan, düşüncesizce hazırlanan, failini, mağdurunu belirlemeyen, daha büyük mağduriyete yol açacak o yasa teklifinin arkasında durmak değil; bilakis yakışan mahcubiyettir. Çünkü eğer yasalaşsaydı cinsel istismar suçu işleyenlerin elini kolunu sallaya sallaya serbest kalmasının yolunu açacaktı.
Sapkın tecavüzcülere “yakalanırsam basarım nikahı kurtulurum” rahatlığını sağlayacaktı.

Bir-iki bin ailenin mağduriyetini gidereyim derken binlerce mağdurun oluşmasına sebebiyet verecekti, yani kaş yapayım derken göz çıkartacaklardı.

Adalet Bakanı Bekir Bozdağ çırpınıyor ‘bizim niyetimiz bu değil’ diye. Yasal düzenlemenin ‘aslında ne olduğunu’ anlatmaya, izah etmeye çalışıyor.

Yasalar ‘izah edilmez’, yasa yasadır. Yasalarda ‘niyet’e bakılmaz, yasa yasadır. Yargıcın önüne gelir ve gelen yasa uygulanır.

O yüzden…

Hükümetin “geri adım atması” ve o yasa tasarısını gerisin geriye çekmesi kaçınılmazdı.

Neymiş…

Öyle ‘geri adım atmayacağız’ gibi beylik laflar edilmeyecek. Öyle ‘biz yasamızdan eminiz, önerinin hiçbir sorunu yok’ demek yerine…

Hatanın nerede olduğuna bakılacakmış...

Diyorlar ki...

Ankara’ya hakim iddia şu: “Bu yasanın çıkartılmasını Cumhurbaşkanı istedi.”

El hak doğrudur…

Diyelim ki…

“Bir düğün yapılıyor, düğün sahipleri eşraftan. Düğüne ilçenin savcısı da geliyor, hakimi de geliyor, emniyet müdürü de geliyor, karakol komutanı da geliyor, belediye başkanı da geliyor. Geline ya da damada ‘Allah bir yastıkta kocatsın’ deyip takılarını takıyorlar. Sonra çocukları oluyor. Doktor bir bakıyor ki yaş küçüklüğü var, e haliyle suç ihbarında bulunuyor. Düğünde takısını takan karakol komutanı bu kez ‘koca’yı gözaltına almak için geliyor.”

Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın anlattığı bu hikayedeki gibi ve buna benzer pek çok çarpık durum var… Diyelim ki gerçekten mağdur olmuş binlerce aile var.

Tamam… Kabul…

Diyelim ki bu mağduriyetler Cumhurbaşkanı Erdoğan’a ulaştı ve ‘aile bütünlüğünü’ korumak ve bu haksız durumu gidermeye yönelik bir yasal düzenleme yapılmasını istedi.

Ki gerçekten bu mağduriyetlerin giderilmesi lazım…

Peki, Cumhurbaşkanı Erdoğan bu mağduriyetleri giderin dediyse… Elinize yüzünüze bulaştırın, bütün bir toplumu ayağa kaldırın mı dedi?

14 yıllık AK Parti hükümetlerinin kazanımlarını bir çırpıda harcayın mı dedi? Kurucusu olduğu partinin ayağına sıkın mı dedi?

Bütün bir toplumda ‘tecavüzcüye sahip çıkıyor’ algısına sebebiyet verin mi dedi? Böyle yasa önerisi mi yazılır?

Cumhurbaşkanı Erdoğan ne yapsın daha? Elinize yasa önerisini de tutuşturup mu göndersin?

Velhasıl kelam… Aklın yolu birdir. Bu yasa tasarısının savunulur, sahip çıkılır hiçbir yanı yoktu.

Geri adım atılması, o utanç yasa tasarısının hepten geri çekilmesi kaçınılmazdı.

Dün Devlet Bahçeli partisinin grup toplantısında dedi ki:

“Bu önergeyi veren, altına imzasını atan ‘milletvekilleri’nin hiç mi yüreği sızlamadı, hiç mi elleri titremedi?”

Ben de diyorum ki…

Maaleseef! Maaleseef! Sanırım milletin vekili olmayı bir kenara bırakıp “yaranmacı siyaset” yapmanın ortaya koyduğu bir trajediyle karşı karşıyayız.

Sanırım…

Bundan sonra o yasa önerisini yazan, imzalayan, Meclis’e getiren milletvekilleri alınlarına yapışan ‘o utanç’la yaşayacaklar ve siyasi tarihlerinde bir de bu yasa önerisiyle hatırlanacaklar!

***

Bu utanç yasasının geri çekilmesinde etkili olan, hiç düşünmeden daha ilk gün çekincelerini dile getiren, tepki gösteren KADEM’e ve tabi ki Sümeyye Erdoğan Bayraktar’a hassaten teşekkürler…

HAMİŞ:

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın başbakanlığı döneminde gerek kız çocuklarının eğitime kazandırılması yönünde öncülük ettiği reformlar, teşvikler, gerekse çocuk yaşta evliliği engellemeye yönelik yasal düzenlemeler sayesinde Türkiye’de zaten ciddi anlamda ‘erken yaşta evlilik’ ve dolayısıyla ‘çocuk anne’ sayısında azalmalar olduğunu söyleyebiliriz.

Örneğin; 2001 yılında 15 yaş altı anne sayısı 2 bin 729 iken, bu sayı 2002 yılında 2 bin 561, 2004 yılında bin 940, 2008 yılında bin 188, 2009 yılında 822, 2012 yılında 377. (TÜİK verileri)

YORUMLAR (22)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
22 Yorum