Rusya'nın yıpranışı
ROMA
1970'lerin sonlarında Sovyetler Birliği Afganistan'da on yıl sürecek ve 15,000 kişinin hayatına mal olacak ve nihai çöküşüne katkıda bulunacak bir savaş başlattı. Yaklaşık yarım yüzyıl sonra, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin Ukrayna’ya karşı kendi savaşını başlattı ve bu savaş, tam ölçekli işgalin başladığı üç yıl içinde Rusya'ya en az 250.000 cana mal oldu.
Bu hızla giderse, Putin’in işgali Leonid Brejnev’in Sovyet-Afgan Savaşı kadar uzun sürerse, Rusya’nın kayıpları 55 kat daha fazla olacak – ve günümüz Rusya’sının nüfusu, Sovyetler Birliği’nin nüfusunun yalnızca yarısından biraz fazla. Bu arada, üç kıtada 45 ülke Rusya'ya karşı yaptırımlarını sürdürürken, bunun sonuçları Rusya ve Ukrayna ile sınırlı kalmadı.
Rusya içinde savaş, 1930’lar tarzında bir faşist rejimi andıran bir durumu beraberinde getirdi; Kremlin ise bu "et kıyma makinesi"ni sadece zorunlu askerlikle değil, mali teşviklerle de beslemeye çalışıyor. Ocak ayında Samara bölgesinde, savaşa katılmayı kabul edenler için imza bonusu 40.000 dolarla rekor seviyeye ulaştı.
Açıkçası, Ukrayna'da askerlik hizmeti için yapılan böylesine yüksek ödemeler, asker adaylarının artan isteksizliğini yansıtıyor. Eski Rusya Devlet Başkanı Dmitry Medvedev bu yılın ilk beş ayında 175,000 kişinin orduya kaydolduğunu bildirirken, Mediazona 2024 yılının sadece ikinci yarısında 51,000 Rus'un savaş alanında öldüğünü tahmin ediyor. Belki Putin yine de ayda 30,000'den fazla asker toplayabilir, belki de toplayamaz. Samara'daki prim artışı bazı spor salonlarının üyelikleri nasıl pazarladığını anımsatıyor: en iyi avantajların yalnızca 1 Şubat'a kadar kaydolanlar için geçerli olması gibi.
Muhtemelen Putin, bölgesel valilere yüksek asker toplama rakamları karşılığında ödüller vadediyor. Ancak eğer yerel yönetimler imza bonuslarını artırıp kısa süre sonra tekrar düşürüyorsa, bu maliyetlerin sürdürülemez hâle geldiği anlamına gelebilir. Volga Nehri ile Ural Dağları arasında yer alan Başkurdistan'da "gönüllüler" için verilen ikramiye 5 Haziran'dan bu yana 20.400 dolardan 12.700 dolara düşürüldü; Ukrayna yakınlarındaki Belgorod Oblastı'nda ise Ocak ayında (üç aylık bir "terfiden" sonra) 38.200 dolardan 10.200 dolara indirildi. Rusya genelinde, cezaevi mahkumları için sabit oranlı federal imza ikramiyeleri Ocak ayında iptal edildi.
Ödeme miktarlarının artırılması, Rus halkının Ukrayna’da ölme ihtimalinin ne kadar yüksek olduğunu giderek daha çok fark ettiğini gösteriyor. Ural ve Sibirya’nın kesişiminde yer alan Kurgan gibi taşra bölgelerinde mezarlıklar genişletiliyor. Ülke çapında, hayatını kaybeden askerlerin ailelerine verilen “veda” tazminatı 95.000 dolardan 176.000 dolarak yaklaşık olarak iki katına çıkarıldı.
Öte yandan, imza bonuslarındaki son kesintiler sistemin mali baskı altında olduğunu gösteriyor. Ne de olsa, Rusya ana gelir kaynağı olan petrolü, 2025 bütçesinde öngörülen fiyatın yaklaşık %25 altında, varil başına 50 dolara satıyor.
Yine de Putin muhtemelen yeni bir askere alma seferberliğinden kaçınacaktır. Eylül 2022'de bunu denediğinde, "özel askeri operasyonuna" yönelik kamuoyu desteği darbe almış gibi görünüyordu. Ayrıca Sovyetler’in Afganistan’daki fiyaskosunu da hatırladığı kesin. Ölen 15.000 askerin siyasi açıdan bu kadar önemli olmasının nedeni, çoğunun gönüllü olmadan savaşa gönderilmiş olmasıydı. Dahası, bu askerler sadece Sovyet taşrasından değil, Moskova ve St. Petersburg gibi merkezlerden de toplanmıştı ve bu kayıplar kültürel elitleri etkileyerek sistemin inandırıcılığını zedelemişti.
Putin bu hataları tekrarlamaktan kaçınmak için daha incelikli zorlama yöntemlerine yöneldi. Örneğin, geçen ay Rusya'nın uzak doğusunda yer alan Yakutistan'da, yerel evsiz erkekleri cepheye toplamak için "Hayatını Değiştir" günü düzenlediği bildirildi. Mahkemeler de bu süreçte rol oynuyor. Sürgündeki muhalif Maria Vyushkova bana "Tanıdıklarım ve ailem arasında savaş esirleriyle yapılan yüzlerce röportajı, ölüm ilanlarını, asker hikayelerini takip ettim" dedi. Son haftalarda benzer üç vakaya rastladım: Küçük suçlardan yargılanan adamlar, hâkimler tarafından ağır cezalarla tehdit edilerek orduya katılmaya zorlandı.”
Bu adamlardan biri, Baykal Gölü’nün güneyindeki Ulan-Ude’den 45 yaşında biriydi ve geçen yıl trafik kazasına neden olmaktan yargılanıyordu; mahkeme, cezasını Ukrayna’daki Rus işgali altındaki Donbas’ta kamyon şoförlüğü yapma şartıyla hafifletmeyi teklif etti. Ancak sonunda bir Ukrayna savaş esiri oldu.
Rusya uzun süredir Kazak ya da Nepalli göçmenleri cepheye çekmek için benzer numaralar kullanıyordu. Ama artık hedefte bizzat Ruslar var. Aktif çatışma bölgelerinde “şoför,” “güvenlik görevlisi” ve “inşaat işçisi” ilanları ülkenin dört bir yanında ortaya çıkıyor – savaşın acımasız gerçekliğini gizlemeye yönelik açık bir aldatmaca.
Bu arada yeni askerlerin ortalama yaşı da artıyor; 60 yaş üstü erkekler cephede yer alıyor. Resmi medya kaynakları bile, yaralı askerlerin tam olarak iyileşmeden cepheye dönmeyi reddettiklerinde acımasızca dövüldüklerini bildiriyor. Mayıs ayında Rus askerleri, komutanlarının koltuk değnekli adamları bile savaşa gönderdiğini Telegram’da yazdı. Savaşın başlarında, yaralanan askerler en azından iyileşmek için zaman bulabiliyordu; artık bu da yok. 23.000 zırhlı araç kaybedildikten sonra, teçhizat taşımak için artık katırlar kullanılmaya başlandı.
Ortaya çıkmaya başlayan çatlaklara rağmen Putin ateşkesi kabul etmeye yakın görünmüyor. Aksine, saldırganlığı daha da gelişigüzel ve şiddetli bir hale geliyor. Muhtemelen, olan biteni gerçekten kavrayamıyor. Kötü haberlerin kendisine ulaşması gerekmiyor, zira astları bu haberleri saklayarak kendilerini koruyorlar.
İronik bir şekilde, Rusya'nın askeri sorunları Kremlin'in savaşla tamamen özdeşleştiğini doğruluyor. Putin’in 21 yıllık iktidarının 19 yılında ülke savaş hâlindeydi. Sovyetler Birliği'nin çöküşünden sonra ortaya çıkan Avrupa düzenini değiştirmeye kararlı olan Putin, demokratik toplumlara anlamsız gelen kararları alabilecek bir rejim yarattı. Bu nedenle onun yıpratma savaşı muhtemelen devam edecek. ABD’nin Ukrayna’ya verdiği destek azalırken, Avrupa Putin rejiminin temellerindeki çatlakları genişletmek için daha fazlasını yapmak zorunda.
Corriere della Sera'da baş editör olarak görev yapan Federico Fubini, Sul Vulcano (Longanesi, 2020) kitabının yazarıdır .
© Project Syndicate 1995–2025
