Birçoğumuzun mutfağının bir köşesinde duran, kimi zaman çocukluk sofralarından yadigâr kalan bir tat: Keçiboynuzu pekmezi. Ama aslında o sadece tatlı bir lezzet değil; doğanın insanlığa sunduğu en güçlü şifa kaynaklarından biri.

Hani derler ya, "Gerçek şifa doğanın ta kendisinde gizlidir" diye… İşte keçiboynuzu pekmezi tam da böyle bir sır hazinesi. Bir kaşığında asırlık bilgelik, bir damlasında tabiatın şefkati gizli.

Enerji deposu, yorgunluk düşmanı: Günümüz insanı yorgun, bitkin ve hep telaş içinde. Sabahları uyanmakta zorlanan, gün boyu kafeine sığınan bizler için keçiboynuzu pekmezi adeta doğal bir enerji bankası. İçerdiği yüksek mineral ve vitaminler sayesinde sadece bedeni değil, zihni de ayağa kaldırıyor. Bir kaşık pekmez, kahveden daha kalıcı bir zindelik sağlıyor.

Akciğerleri temizleyen şifa kaynağı: Eskilerin kışın öksürük için ilk başvurduğu şeyin keçiboynuzu olduğunu biliyor muydunuz? Pekmezi, bronşları açıyor, balgamı söküyor ve nefesi rahatlatıyor. Özellikle sigara dumanına maruz kalan şehir insanı için adeta doğal bir akciğer filtresi.

Kan değerlerini düzenliyor, kansızlığa çare oluyor: Demir eksikliği bugün toplumun en büyük sağlık problemlerinden biri. İşte keçiboynuzu pekmezi, demir ve kalsiyum açısından zengin yapısıyla kansızlığa karşı güçlü bir destek sunuyor. Çocukların kemik gelişimi, kadınların demir ihtiyacı ve yaşlıların kemik erimesi riskine karşı sofralarda yerini hak eden bir besin.

Kalp dostu, doğal koruyucu: Kolesterolü dengeleyen, damarları rahatlatan etkisiyle kalbin yükünü hafifleten bu pekmez, modern tıbbın ilaç şişelerinde değil, doğanın sunduğu sade bir şişede gizli.

Sağlıcakla kalın…