Fenerbahçe Ali Koç ve Aziz Yıldırım'dan mı ibaret?
“Tüm büyük değişikliklerden önce kaos gelir.” (Deepak Chopra)
“Mecbur kalmadan önce değiştirin.” (Jack Welch)
Fenerbahçe, yeni bir gündemle karşı karşıya: Seçime gidilecek mi? Mourinho gönderilecek mi? Başkan bir yıl daha süre isteyecek mi?
Phillip Cocu, Koeman, Ersun Yanal, Erol Bulut, Emre Belözoğlu, Vitor Pereira, Jorge Jesus, İsmail Kartal, Jose Mourinho…
Görevinde en uzun kalan, “başkanın hayallerinden bile geçmeyen” Ersun Yanal. İstikrara çok önem verdiğini söyleyen başkan, her sezon yeni bir teknik direktörle sezona başlayarak bu alanda rekor kırmıştı.
100’ün üzerinde oyuncu transfer edilmiş. Çoğu yabancı ve bonservis bedeli ödenerek alınmış. Şu an kadroda kalan eski oyuncu var mı diye sorarsak, İrfan Can Kahveci var; o da bu sezon as oyuncu değil. Takımın en eskisi Miha Zajc; o da ortalıkta yok. Futbolcu seçimlerinde de başkan, başarılı bir izlenim verememiş.
Yıllarca bahsedilen yapının diğer taraflarında hakemler, Federasyon Başkanı, Merkez Hakem Kurulu sık sık değişiklikler olmuş; fakat buralar da anlatılan düzenden uzak.
Taraftar cephesinde: Eski taraftar, başkan ve yönetime küskün; maçlara gelse bile sessiz kalıp tepkisizce stadyumu terk ediyor. Yönetime yakın olan taraftar ise “istifa” diyenlerin üzerine yürüyor. Fenerbahçe taraftarı tepki gücünü kaybetmiş gibi; sıkışmış halde, ne yapacağını ve ne olacağını bilemiyor.
Yönetim tarafına gelirsek: İşte asıl istikrar burada. Başkan, yönetim, basın ve medya iletişimi tarafında değişim oldukça sınırlı. Göreve gelen, başarısızlık yaşamış olsa bile görevine devam ediyor.
Sayın Ali Koç, son genel kurul değerlendirmesinde, “Kapıları açın; görevimin başındayım. Sosyal medya çalkantıları ile her yıl seçim olmaz.” dedi.
Aziz Yıldırım ise, “Siz beni kendi yaptığım statta yuhaladınız; şimdi ne hâliniz varsa görün.” düşüncesinde.
Adaylık için ismi geçen Hakan Bilal Kutlualp ve Mahmut Uslu, açıklama yapacaklar. Sadettin Saran, “Kimse aday olmazsa ben olurum.” havasında. Mehmet Ali Aydınlar ise sessiz; çağrılmayı bekliyor.
Genel olarak, Fenerbahçe'nin hali, ülkenin genel düşünce yapısını andırıyor:
“CHP gelirse camiler kapanacak.”
“AKP giderse ülke batacak.”
Fenerbahçe’de ise: “Ali Koç giderse kulüp maddi yönden batacak.”
“Aziz Yıldırım elini çekerse kaos çıkacak.”
Mourinho’ya kim hayır diyebilirdi?
Takımın kalecisi, stoperi, orta sahası, kanatları, forveti kimdir; bilen yok. Oyun anlamında çok geride, adeta bulmaca gibi bir takım kurdu. Çalışma temposu zayıf; takımın enerjisi yok, planı yok, oyun sistemi yok, fizik gücü yok. Doğru oyuncuları da bulamadı. Kendisi için pozitif anlamda söylenebilecek hiçbir şey yok. Gelinen noktada hüsranın baş sorumlusu: Jose Mourinho.
O zaman şöyle soralım: 2024 Haziran’ında Mourinho ismi ortaya çıktığında, bu isme kim “hayır” diyebilirdi?
Yorumlar açıklamalar onun gitmesi yönünde. Mourinho gidince ne kaybedecek? Hiçbir şey. Peki, ne kazanacak!
Fenerbahçe bundan sonra ne yapmalı?
Ben bu işin uzmanı değilim; zaten ülkede bu işin uzmanları, yoğun baskılardan ötürü az kaldı.
Sarı-lacivertliler öncelikle egolarından vazgeçmeli. Sergen Yalçın’ın deyimiyle: “Ego oldu sana lego.”
Kim görevde olursa olsun; başarısızsa bırakmalı, kendini eleştirebilmeli. Takıma, formanın ve kulübün tarihini bilen Fenerbahçeliler kazandırılmalı. Bu kişiler teknik direktör olabilir ya da saha içini besleyen bir ekip üyesi…
Sahi, Kadıköy’ü, Samandıra yı bilen kimse kaldı mı? En büyük kaos burada: Fenerbahçe’nin içi yabancılaştı.
Yıllardır denenen yıldız, doymuş, yaşlı ve futbol hayatının sonlarına gelmiş; buraya sadece Boğaz havası almaya gelen düzen değişmeli. Yerine başarıya aç, formasını terleten, takımı düşünen ve lige uygun oyuncular getirilmeli.














