Fenerbahçe yönetimi neden bu kadar rahat?
Sahada, salonda, sokaklarda, duvarlarda, okul sıralarında, işyeri tabelalarında “Ali Koç istifa” yazıları görülmekte, duyulmakta.
Ezeli rakip, Leroy Sané transferiyle sezon başlamadan gücünü gösterdi. Medyada çıkan bilgilerde, alınan ya da teklif götürülen birçok oyuncudan geri dönüş alınamadı.
Önceden böyle miydi? Fenerbahçe, istediği bir oyuncuyu gece gündüz demeden, doğrudan operasyon yaparak alırdı.
Profesyonel Disiplin Kurulu çalışanları arasında çıkan WhatsApp mesajları; yönetici Erol Bilecik'in yanlış mesajı, kendisinin Galatasaray taraftarı olduğu iddiası; Hamdi Akın'ın durumu; Acun Ilıcalı’nın sessiz istifasına kimin neden olduğu; Jose Mourinho ile zorla mı devam kararı alındığı; bazı derneklerle düşünce uyuşmazlığı, baskınlar ve imza sayıları...
Önceden başkan, kulaktan dolma her konu hakkında kameralar karşısına geçip açıklamalar yapardı. Şimdi ise sessiz.
Bir de üstüne, Hakan Bilal Kutlualp önderliğinde, Mahmut Uslu’nun destekleriyle kongre üyelerinden imza toplanmaya başlandı. Her gün farklı bir rakam telaffuz edilmekte: İstenen imza sayısı sekiz bin, hayır dokuz bin, en son on iki bin denildi. Gelinen noktada kulübe teslim edilen imza sayısı 234 ve Haziran ayının 20’leri geldi.
Bugün, iktidardaki yönetimin görevden alınması ve seçim yapılması gerektiği söylense bile, Ağustos ayını bulur. Sezon başlarken ve Avrupa maçları öncesinde, kimse bu tehlikenin içine girmek istemez. Fenerbahçe, kaosu en derin hâliyle yaşamaya devam eder.
Ali Koç, bu kadar sıkıntılı durumlara rağmen “Yaza Merhaba” partilerinde boy gösteriyor; kendisini en çok eleştiren yorumculardan biri olan Emre Bol Un nikâh şahidi oluyor.
Bakıldığında, yedi yıllık görev süresi boyunca başkan beklenmeyecek davranışlar sergiliyor. Fevri hareketlerin hiçbirini bu sezon göremedik.
İş hayatında yakaladığı başarıyı kulüp yöneticiliğinde yakalayamayan başkanın düşüncesi şu olabilir: “Siz ne kadar konuşursanız konuşun, eleştirinizi yapın, imzalarınızı toplayın; o seçim benim dediğim tarihte yapılacak ve ben yine seçimi kazanacağım…”
FIFA ilgiyi yakalayamadı mı?
FIFA, Kulüpler Dünya Kupası için ciddi bir yatırım yaptı. Organizasyonun tanıtımı için 50 milyon dolardan fazla pazarlama harcaması gerçekleştirildi. Ancak bu çaba, şu an seyirci ilgisini istikrarlı şekilde yakalamaya yetmedi.
Tuğrul Akşar ın yazısına göre, bilet fiyatlandırmasında izlenen strateji de dikkat çekici. Aralık ayında 349 dolar olan açılış maçı bilet fiyatları, turnuva öncesinde 55 dolara kadar düşürüldü. Miami Dade College gibi yerel kurumlara yalnızca 20 dolara bilet sağlandı; üstelik ücretsiz biletler de dağıtıldı. Gaziler için ayrılan özel kontenjanlar ve QR kod ile sunulan %20’lik grup aşaması indirimleri de bu hamlelerin bir parçası.
Sonuç: Sahada boş koltuklar, ekranda influencer’lar. Instagram’da etkili influencer larla yapılan kampanyaların yanı sıra, tanınmış bir beyzbol muhabirine Amerikan halkına futbolu anlatma görevi verildi…
Tüm bu aksaklıklara rağmen FIFA, turnuvanın finansal zemini konusunda kendini güvenceye almış durumda. Suudi Arabistan destekli DAZN ile yapılan 1 milyar dolarlık küresel yayın anlaşması ve şampiyonaya verilecek, 125 milyon dolara kadar çıkabilen ödül havuzu sayesinde Avrupa kulüplerinin gönlü alındı. Sonuç olarak, FIFA kendini her anlamda güvence altına almış gözüküyor. İlerisi için umut da tazeliyor.
Ancak sporcu sağlığına dönersek, orada durumlar nasıl olacak?
Milli takımlar, kulüp maçları ve sezon sonuna eklenen bu yeni turnuva…
Futbolcular hiç dinlenmiyor. Antrenmandan çok, resmi maçlara çıkıyorlar.














