Ekonomide hapsolduk...

Dolar yine yükseliyor... Yine kemer sıkacağız.

Neden mi?

Cari açığımız çok yüksek ve ihtiyaç uyduğumuz dövizi bulmakta zorlanıyoruz.

Hatırlayın 1993 yılını. Tansu Çiller ekonomiyi şişirdi ve ardından 94 krizi geldi.

Hatırlayın 2000 yılını. Koalisyon Hükümeti yine ekonomiyi şişirdi ve 2001 krizi geldi.

Ama burada bir detay var. Mesela 2001 krizi sadece 2000 yılındaki aşırı genişlemeden kaynaklanmadı.

90’lı yılların birikmiş sorunları da açığa çıktı. Aslında asıl mucize 94 krizini çıkartmaktaydı... Hem de ekonomi profesörü Tansu Çiller bunu başardı!

Şimdi biraz geriye gidelim.

70’lerin sonlarında Demirel’in deyimi ile 70 sente muhtaç bir ülkeydik. Çünkü sanayimiz yoktu ve ihracatımız incir-fındık ve üzüme bağlıydı. Ayrıca turizm açısından da yok denecek seviyedeydik.

Rahmetli Turgut Özal bir atılım yaptı.

1975-1981 yıllarını kapsayan 7 yılda yıllık ihracat 2.47 milyar dolardan 1982-1991 dönemi 10 yılda 9.44 milyar dolara yükseldi. İthalat ise 5.74 milyar dolardan 13.48 milyar dolara çıktı.

İhracat 3,8 kat artarken ithalat 2,4 kat arttı. Böylece dış ticaret açığının ihracata oranı %132’den %43’e geriledi.

Bunu aslında büyüme rakamlarından da izah edebiliriz.

1983-1993 döneminde Türkiye reel olarak %68,5 büyüme gösterirken cari açık sadece -12,0 milyar dolardı. Çünkü dış ticaret açığının yanına güçlü bir turizm ve yurtdışı müteahhitlik hizmetleri de eklenmişti.

Özal döneminde Türkiye hem hızlı büyüdü hem de kur şokları yaşamadı. Ama sonraki yıllarda nerede ise her büyüme bir kur şokunu beraberinde getirdi.

1993-2003 dönemlerinde yüzde 30,7’ye düşen büyüme adeta karanlık 90’lı yıllara da işaret ediyordu.

Hem büyüme düşmüş hem de cari açık 12,0 milyar dolardan 28,9 milyar dolara çıkmıştı.

Ama 2003-2013 büyümesine bakalım ve sonraki 10 yıllık döneme. 2003-2013 döneminde %76,8 büyümeye karşılık -327,9 milyar dolarlık muazzam bir cari açık var. Ve son 10 yılda da %66,8 büyümeye karşılık -283,2 milyar dolar cari açığımız oluşmuş.

Not: Büyüme revizyonları nedeniyle 1983-1993 büyümesi yüzde 68,5 görülüyor ama yeni seriye göre bu büyüme oranı en az yüzde 80’lerin üzerine işaret ediyor. O nedenle Özal dönemi rekor büyüme ve en düşük cari açık ile başarılı bir dönem olmuştur.

***

AK Parti muazzam büyüme gösterdi diyoruz ama bu büyümenin altı tamamen yabancı sermaye ile doldurulmuştu. Yani bağımsızlık büyümesi değil bağımlılık büyümesi yaşadık. Veya yabancı sermayeye ve sermayedarlara hapsolmuş bir ekonomi oluşturduk.

Bugünlerde yine şahit oluyoruz... Adeta kapı kapı döviz arar durumdayız. Belki kimse gerçekleri dile getirmiyor ama fiiliyat ortada. Ülkemizin neyinin satılıp satılmayacağı noktasına bile gelmiş olmamız durumu gösteriyor.

Peki ne olmalıydı?

Bugün düşük ücretinden tutun yoksulluktaki artışa kadar çok geniş yelpazede ekonomideki en büyük sorunumuzun verimsiz ve teknolojisizliktir. İhracatta teknolojik seviyemiz artmıyor ve fiyatlarımız da yükselmiyor. Adeta köle gibi çok ucuza çalışmak mecburiyetinde kaldık.

Bugün yine kısa vadeli finansal çözümler peşinde koşuyoruz ve kalıcı iyileşmeye hiç vakit ayıramıyoruz.

Kimsenin aklına neden cari açığı finansal çözüyoruz; neden bugüne kadara kalıcı çözümlerde başarı sağlayamadık diye soru sormak gelmiyor. Neden ülkeye gelen 650 milyar dolarla ülkeyi değiştirmedik ve köle gibi çalışmak zorunda kalıyoruz demiyor kimse...

Sormuyoruz ama sorunlarımız sormayınca azalmıyor. Tam tersine sorunlarla yüzleşmeyince asıl sorunlar büyüyor ve çözülemez noktaya geliyor.

O nedenle tekrar edelim: Aslında sorunları dile getirerek ülkeye yaptığımız hizmetin değeri çok büyüktür... Bazı sizler farklı görseniz bile...

YORUMLAR (60)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
60 Yorum