Muhalefetin borsa sorunu
Irkçılık adına iç savaş yaşamış olan ABD, Barack Obama’nın ardından Donald Trump gibi bir Başkan’ı seçti. Burada tercih değişimi tabiri caiz ise bir uçtan diğer uca gitmek gibi bir şeydi.
İngiltere’de ise bir yalan uğruna ileri yaş grubunun ağırlıklı tercihi ile BREXİT onaylandı ve AB’den ayrılma yaşandı. Şu anda İngiltere’de Brexit sonrası yaşanan ekonomik sıkıntılar tartışılıyor. Genç kuşaklar ileri yaş grubuna tepki verirken zenginlerin ülkeden çıkışı söz konusu. Finans merkezi olması nedeniyle bu büyük bir risk...
***
Bu iki olayı vermemin nedeni ‘toplumsal akıl’ açısından davranış kalıplarını irdelemektir. Bazı zamanlarda toplumlarda da akıl tutulması yaşanabiliyor.
Dün HDP işbirliğiyle suçlanan muhalefete karşılık Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın HDP ziyareti aynı iktidar seçmeni tarafından hiç sorun olarak görülmeyebiliyor. Veya 2019 seçimlerinde muhalefeti SİSİ’ci olmakla suçlayıp seçmenine bunu kabul ettiren iktidar, Erdoğan’ın bir kaç ay önce SİSİ ile görüşmesini yine aynı seçmenine başarı olarak kabul ettirebiliyor.
Kaybedilen para bulunabilir ama kaybedilen akıl tutulmasının yerine gelmesi çok zordur. Hep örnek veririm: Nürnberg Mitingi ile sokaklar ‘Heil Hitler’ diye inlerken Müttefikler Nürnberg’e girdiğinde ortada bir tane Nazi yoktu.
Kimse Naziciliği kabul etmiyordu...
***
Akıl tutulmasının en bariz örneklerinden birini borsalarda görürüz. Serbest piyasa gerçekten fiyatlandırmayı doğru mu yapar? Ya da reel fiyat ile piyasa fiyatı ne kadar uyuşur?
Bu konu muhalefet açısından da önemli... Bugün borsamızda (negatif faiz etkisi) milyonlarca yatırımcı var. Yeni yatırımcılar akın akın geldiler. Ve borsa endeksi 2021 yılındaki 1.400 seviyelerinden 5.200 seviyelerine yükseldi.
Bu yükseliş ne kadar reel ve de sürdürülebilir mi? Reel politikaya dönme durumunda borsa ne olur? Bu çok önemli bir sorun...
Önce bu yükselişin arka planına bakalım: Fiyatlandırmalar açısından bazı örnekler vererek süreci anlamaya çalışalım:
Ocak 2022’de halka açık Ulusoy Un şirketi Söke Un şirketini satın aldığını açıklıyor: Söke Un’un satın alma bedeli:168,9 milyon + 650 bin dolar ; kısaca 180 milyon lira.
Söke Un’u 180 milyon liraya alan Ulusoy Un firmasının o tarihlerdeki piyasa değeri de 1,3 milyar liraydı. Satın almanın ardından açıklama yapan Ulusoy Un Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Eren Günhan Ulusoy, “Bir aile şirketi olarak kurulup, Aralık 2014 yılında halka arz olan şirketimiz için ikinci bir kırılma noktası yaşıyoruz. Söke Un’u satın almamızla birlikte 2100 ton/gün buğday işleme kapasitemizi, 3200 ton/güne çıkarmış olacağız” dedi.
Dikkat ederseniz Söke Un Ulusoy Un’un yarı büyüklüğünde bir şirket.
Ve bir yıl sonra: 180 milyon liraya satın alınan Söke Un halka arz edildi. Halka arz fiyatı tam 2 milyar 898 milyon 750 bin TL. Bir yıl önce 180 milyon liraya satın alınan bir şirket bir yıl sonra 16,1 kat yüksekten halka satılıyor.
Ama daha bitmedi. Söke Un’un piyasa fiyatı şu anda 8 milyar 286 milyon lira...
Söke Un’u 180 milyon liraya alıp 2,9 milyar liraya halka arz eden Ulusoy Un şu anda 8,3 milyar lira değerdeki Söke Un’un yüzde 80’ine sahip: Yani kendi değeri harici Söke Un’dan 6,6 milyar lira değer kazanmış durumda... Zaten Ulusoy Un ana şirket olarak Söke Un’un 2 katı büyüklüğündeydi. Söke Un piyasa değeri 8,3 milyar lira ise bunun iki katı büyüklüğündeki Ulusoy Un 16 milyar değerde olmalıydı.
Hatta Söke Un’dan payına düşen 6,3 milyar değerle beraber 25 milyar lira değere ulaşması gerekirdi... Ama o da ne: Ulusoy Un’un piyasa değeri sadece 5 milyar 775 milyon lira.
***
Not: SPK’nın bir an önce halka arzlar hakkında yatırımcı haklarını gözetici adımlarını artırması gerekiyor:
Halka arzlarda 3 bölüm yapılabilir. 1/3’lük kısım baş vuran her yatırımcıya eşit dağıtılabilir; diğer 1/3’lük kısım ise başvuran her yatırımcıya başvuru talebine oranla verilebilir ve kalan 1/3’lük kısım ise kurumsal yatırımlara ayırt etmeden her talep oranında verilebilir.
***
Bu örneği verdim de diğer halka arzlar farklı mı? Bir akım oluştu ve sürü psikolojisi ile bu süreç işliyor.
Peki gerçek fiyat nedir? Söke Un fiyatı mı ana firma Ulusoy Un fiyatı mı? Hatırlarsanız bir dönem sıkça Sasa ve Hektaş konuşulmuştu...
Aslında yatırımcı da haklı.. Çünkü 2 milyar 040 milyon lira sermayesine karşılık 9 ayda 52 milyar 400 milyon lira kâr açıklayan Sabancı Holding yerinde sayarken (FK’sı 2,5) halka arzlardaki hisseler karlara bakılmadan adeta borsa deyimi ile tavan tavan gidiyor.
Gerçek değere bakanlar kaybederken akıma uyanlar kazanabiliyor.
Hani Nasrettin Hoca’nın fıkrasındaki gibi “Sen de haklısının, o da haklı... Kısaca herkes haklı”.
Muhalefet açısından sorun tam da burada başlıyor. Akıl tutulması yaşayan bir borsayı iktidar değişimi halinde kucaklarında bulacaklar.
Şimdiden planlarını yapsalar iyi olur...
SPOR KULÜPLERİ
Halka açık firmaların durumuna bir başka örnek ise spor kulüpleri. Burada bir peşin konuyu belirtelim: Beşiktaş harici bu kulüpler ‘gelir şirketi’ olarak halka satıldılar. Sonradan bu işin olmayacağı anlaşılınca ‘gider şirketlerini’ de bu halka açık şirketlere eklediler.
Bu feci bir haksızlıktı. Burada yatırımcılar adeta kandırıldı...
Şimdi durum bir başka evreye geldi. Bu durumu en yüksek negatif özsermayeye sahip Beşiktaş üzerinden izah edelim:
Halka açık spor kulüpleri gerçekte o kulüpleri temsil etmiyor. Hepsinin birer ana sahip olarak derneği bulunuyor. Kulüp Başkanları da o dernek başkanı olarak seçiliyor. Halka açık şirketler aslında yatırımcıya bir şey ifade etmiyor. Parayı veren yatırımcının hükmü yok ama derneğe seçilen Başkan ve üyeler her şeye de sahipler.
Mesela Beşiktaş Spor Kulübü son bilançosunda -2 milyar 485 milyon öz sermayeye sahip; kısaca batık gibi bir şey. Piyasa değeri de 1 milyar 850 milyon lira.
Batık gibi duran bu şirkete bankalar 13 milyar 677 milyon lira temlik karşılığı 3 milyar 579 milyon lira kredi vermiş durumdalar. 13,7 milyar liralık temlik ise 12,8 milyar lirası yayın gelirinden ve 697 milyon lirası da isim hakkından oluşuyor. Oysa 6 aylık bilançoda 658,6 milyon liralık gelirin sadece 68,8 milyon lirası yayın gelirinden oluşuyor ama bankalar krediyi vermiş.
Durum şu ki BİST Yönetimi negatif öz sermayeye sahip bu kulüpleri ya borsa kotundan çıkartmak ya da öz sermaye tamamlama çağrısı yapmak zorundadır. Şu anda BİST yönetimi de bu durumdan sorumlu noktadalar.
Ya da Avrupa’da olduğu gibi halka açık spor kulüplerini tek çatı altında dernekleri ile birleştirip gerçek değere getirmek zorundalar. Örneğin halka açık BJK ana olmasına rağmen kulübü yöneten BJK Jimnastik Derneğinden 1 milyar 836 milyon lira alacağı var ama bu yıllardır alınamıyor. BİST ve SPK yatırımcı hakkı açısından bu sorunları ya çözmek zorunda ya da bu şirketleri kottan çıkartmak zorunda...
Hepsinden önemlisi de muhalefetin borsaya biraz daha yakından bakıp kaybedilen aklın kazanılmasını sağlayıcı hazırlıklara şimdiden başlamaları gerekiyor.