Tüketime dost yatırıma düşman iktisadi politikalar
Türkiye’de bankalar döviz geliri olmayan gerçek kişilere döviz kredisi veremez.
Döviz geliri olmayan yani ihracat yapmayan firmalara da döviz kredisi veremez.
Ancak Bankalar,15 milyon dolar kredi alabilecek kadar büyük, mesela aktif toplamı 500 milyon TL’ye ulaşmış firmalara, döviz geliri olmasa da, şartsız, döviz kredisi verebilir; hacmi daha düşük firmalar döviz kredisi almak için ürün ve hizmet ihracatı yapmak zorunda.
Peki, firmalar aldıkları bu döviz kredileriyle, genellikle ne yapıyorlar?
Cevap: Yatırım.
Türkiye’de sabit sermaye oluşumu, yani yatırım için verilen kredilerin, neredeyse, tamamı dövizdir.
Türkiye Bankalar Birliği Proje Finansmanı İstatistiklerine göre Bankalar,2020 yılında,tutarı asgari 20 milyon $ ve vadesi asgari beş yıl olan 70 milyar $ proje kredisi vermiş; 15 milyar $ ilave krediyi de vermeyi taahhüt etmişler.
Bu rakamlara katılım bankaları ve leasing şirketlerinin verdiği döviz kredileri dâhil değil.
Şahsi izlenim ve araştırmalarıma göre yatırım değeri bir milyon $’dan daha yüksek yatırımlar için verilen kredilerin %90’ı döviz ve toplam tutar da 90 milyar $’a yakındır.
Acaba yatırım yapmış bu şirketler son dört yılı nasıl geçirdi?
TCMB Türkiye’deki 730 bin firmanın bilanço ve gelir tablosunu toplulaştırıp yayınladığı için biliyoruz ki, firmalar, 2019 yılında318 milyar TL faiz ve 521 milyar TL de kur farkı gideri yazmışlar.
Rakamlar, firmaların son yıllarda, tabir caizse, yatırım yaptıkları için, dayak yediklerini gösteriyor.
Denilebilir ki, “dövizle borçlanmasınlar, Türk Lirası kredi alsınlar.”
Maalesef bankalar bırakın beş-on yıl vadeli TL yatırım kredisi vermeyi üç yıl vadeli kredi bile veremiyorlar. Sebebi… Sebebi uzun hikâye, bir gün anlatırım.
Büyük soru: Peki, TCMB’nin faizleri hızlı ve erken indirmesinin yatırımcı firmalara bir faydası var mı?
Cevap: Hayır yok.
Tam tersine büyük zararı var.
TCMB’nin faizleri erken indirmesi, TL sahiplerini, birikimleriyle döviz almaya yöneltir ve kurlar artar.
Kur artışları, firmaların elindeki işletme sermayesinin ve kredi limitlerinin reel alım gücünü azaltır, işletme sermayesi ihtiyacını artırır. Bilançolardaki borç oranları yükselir ve kredibilite zayıflar.
Devlet, yatırımcılardan nefret ediyor, o yüzden bu zorlukları çıkarıyor demek istemiyoruz, haşa, fakat sonuçlardan derlediğimiz çıkarım ve analizleri aklımız kabullenmiyor.
Peki, bu firmalara bu zulmü niçin yapıyoruz?
TÜKETİCİ DOSTU POLİTİKALAR
Bir soru daha: Faiz indiriminin hiç kimseye bir faydası yok mu?
Olmaz olur mu, var.
TCMB’nin faiz indirimleri, ithalatçılara, tüketim malı satanlara ve tüketicilere fayda sağlayabilir.
Faiz oranları düşürülünce en çok satılan üç temel ürün grubu konut, otomotiv ve elektrikli-elektronik eşyalardır.
Bu ürünler ithalatı yani döviz talebini artırır, bu talep, ardışık süreçlerle döviz fiyatlarını yükseltir.
Denilecektir ki konutta ithal girdi çok çok az. Doğrudur, konut imalatında ithal ürün sıfıra yakın olabilir fakat en mütevazı konutlarda bile, kullanılan eşyaların %70’i ithal ürünlerden oluşmaktadır.
Otomotivde ithal ürünlerin payı %80, elektrikli-elektronik eşyalarda %90’a kadar yükselmektedir.
Tüketim harcamalarını zorla artırmaya çalışarak ekonominin dengelerini bozmaya çalışmanın zararları anlatmakla bitmez: Cari açık yükselir, yurt dışından borçlanmak zorlaşır ve faiz oranları artar,hem arz yönlü hem de talep yönlü enflasyon yükselir; yatırımlar durur, işsizlik artar, vs.
Acaba hükümet, bu sorunlara niçin davetiye çıkarıyor?
KAMU BANKALARI KREDİLERİ KISTI
Kamu bankaları, limiti olan ve yüksek faiz oranlarına razı firmalara bile, bugünlerde, kredi vermiyor veya veremiyor; bir milyon TL kredi isteyenlere “yüz bin TL olmaz mı?” “iki yüz bin TL olmaz mı?” diye, karşı tekliflerle yıldırmaya çalışıyor.
TCMB Eylül ayında faizleri düşürünce, kamu bankaları nasıl kredi verecek, göreceğiz.
Bir ekonomi yönetiminin yatırımcılara, bilerek ve isteyerek, zarar vermek isteyebileceği düşünülemez; fakat istemediği halde yatırımcılara zarar veriyorsa ya dönüşmeli ya da değişmeli; çünkü mevcut durum sürdürülebilir değil.