15 Temmuz demokrasi baharını zayi etmeyelim

Türkiye toplumu 15 Temmuz darbe girişimini bertaraf ederek muhteşem bir destan yazdı. Evet ihanet büyüktü, Türkiye o gün beka sorunuyla karşı karşıyaydı. Eğer FETÖ çeteleri başarılı olsaydı, bu gözü dönmüş güruh memlekette çok kan dökerdi ve Allah korusun bir iç savaş bile kaçınılmaz hale gelebilirdi. Ama güçlü bir demokrasi iradesine sahip olan millet hayatını ortaya koyarak darbecileri kendi kinlerinde boğmayı başardı.

Kuşkusuz 15 Temmuz nesiller boyu toplumun hafızasına bir ihanetin adı olarak kazınacak. Ama hemen belirtmekte yarar var; o musibet gecesi aynı zamanda ülkede bir zihniyet devrimine de vesile olmuştur. Zira geçmişte siyasetten medyaya, sivil toplum yapılarından toplumun değişik katlarına kadar hemen bütün kesimlerde darbelere karşı en küçük bir tepki olmamış, tam aksine cuntacılara lojistik destek bile sağlanmıştır.

Ancak 15 Temmuz Türkiye’nin önünde bambaşka bir ufuk açmıştır. O gün toplumda adeta bir bilinç sıçraması yaşanmış ve insanlar tankların önüne yatarak sivil direniş destanı yazmışlardır. Siyaset kurumları neredeyse on yılda bir darbelerle kesintiye uğratılan Türkiye 15 Temmuzla birlikte bir bakıma lig değiştirmiştir.

Yani Türkiye halkı 15 Temmuz’da, cuntacıları görünce köşesine çekilen, sessiz ve itaatkar bir toplum olmadığını ve özgürlüğüne sahip çıktığını bütün dünyaya ilan etmiştir. Daha da önemlisi, “Darbelerin az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin kaderidir” tezini tersine çevirmiştir. Bilindiği gibi Huntington ve Maurice Duverger’in darbelerin daha çok az gelişmiş ülkelerde olacağını belirten yazıları vardır. Bir ülkenin gelişme düzeyi ile ordunun siyasal sisteme müdahalesi arasında doğrudan bir ilişki olduğuna dikkat çeken Duverger, ülkenin gelişme düzeyi yükseldikçe ordunun ülke yönetimine el koyma olasılığının da azaldığına dikkat çekmektedir.

***

Evet Türkiye henüz tam anlamıyla gelişmiş bir ülke değildir ama az gelişmiş bir ülke de değildir. Artık Türkiye ciddi yabancı sermaye yatırımları bulunan, önemli sanayi ihracatı yapabilen, kayda değer finans piyasasına sahip bir ülkedir. Böyle bir ülkede eskiden olduğu gibi elini kolunu sallayarak darbe yapmak o kadar da kolay değil. Nitekim 15 Temmuz bunu net olarak ortaya koymuştur.

İşte Türkiye 15 Temmuz’da eşi benzeri az bulunur bir sivil direniş örneği sergileyerek hem bir ihanet şebekesini çökertmiş, hem de ülkeyi uçurumun kıyısından çekip çıkarmıştır.

Bilelim ki 15 Temmuz bir demokrasi baharıdır, bunu unutmayalım ve bu demokrasi iklimini asla zayi etmeyelim. O karanlık gecenin üzerinden tam bir yıl geçti, bu süre içinde FETÖ’cüleri devletten temizlemek için toplum olarak büyük fedakarlıklara katlanmak zorunda kaldık. Ülkenin ve demokrasinin geleceği açısından bu fedakarlıklar gerekliydi, zira beladan kurtulmanın başka bir yolu yoktu.

Her ne kadar OHAL ortamında yaşamak çok istenilen bir durum olmasa da devleti kuşatan tehlikenin büyüklüğü dikkate alındığında tedbirlerin kaçınılmaz olduğu muhakkak.

Kabusun üzerinden bir yıl geçtiğine göre, artık giderek normalleşen bir Türkiye’yi konuşmak eminim ki hepimize iyi gelecek.

Asli hedefinin bu ülkenin çıkarları olmak kaydıyla, her şeyi zihni bir berraklık içinde tartışabilmeliyiz. Unutmayalım ki Türkiye’nin darbeler tarihinin temelinde, uzun tarihsel kökleri olan kapalı cemaat kültürünün etkileri vardır. Çünkü gerek dini kültüre yaslanan cemaatlerin, gerekse farklı ideolojik grupların hedefi her zaman ‘devleti ele geçirmek’ olmuştur.

***

Hasılı, 15 Temmuz’u kalıcı bir demokrasi baharına dönüştürebilmek için devlet aygıtını kapalı yapılardan arındırırken, kapılarını daha fazla özgürlüğe ve hukuka açmak durumundayız. FETÖ benzeri demokrasi düşmanı virüslerden kurtulmanın başka bir yolu da yok.

YORUMLAR (6)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
6 Yorum