ABD ile ilişkilerin formülü de rasyonel diplomasi
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Amerika ziyaretinin “Ne aldık, ne verdik” ya da “görüşmenin süresi çok kısaydı” benzeri bir yaklaşımla değerlendirilmesi çok gerçekçi bir analiz olmaz. Bir kere Türk-Amerikan ilişkileri uzun bir tarihsel süreçten geliyor. Ülkeler arasındaki ilişkiler, doğası gereği zaman zaman inişli-çıkışlı süreçlerden geçmek durumundadır. Bu zaviyeden bakıldığında, tarih içinde Türkiye ile Amerika arasında da kritik dönemlerin yaşandığını ama aynı zamanda bahar mevsimlerinin de olduğunu görmek mümkün.
Dolayısıyla bugün Amerika ziyaretinden sanki çok da elle tutulur somut sonuçlar çıkmamış şeklinde oluşan algıya fazla itibar etmemek gerekiyor. Zira ülkeler arasındaki ilişkilerin kalitesini sadece bir günlük ziyaretlerin sonuçlarıyla değil, uzun vadede oluşacak ittifak stratejileriyle ölçmek gerekiyor.
***
Ayrıca, uzun süredir Türk-Amerikan ilişkilerinde yaşanan kırılmanın bir ziyaretle bahar havasına dönüşmesi beklenmemeli. Her şeye rağmen bu yararlı bir ziyaret olmuştur. YPG konusunu bir tarafa bırakırsak, PKK ile mücadelede ortak hareket kararlılığı bir kez daha teyit edilmiş, askeri ekipman konusunda önemli adımlar atılmıştır. Rusya’nın yakın bir geçmişte PKK’yı terör örgütü olarak bile görmediğini açıkça beyan ettiği dikkate alındığında, Amerika ile PKK konusunda ortak mücadele kararlılığının tazelenmesi ayrıca önemli.
Kaldı ki Amerika ile ilişkiler, sadece YPG’den ibaret de değildir. Zaten ziyaretten bir hafta önce YPG’ye ağır silah aktarımının onaylanması, bu konuda Amerika’nın tavrını net olarak ortaya koymuştu. Dolayısıyla bir günde ABD kararından geri dönemeyeceğine göre, PYD konusunda yeni bir hamle beklemek çok gerçekçi olmazdı. Ama Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Amerikan başkanına PYD konusundaki tavrımızı doğrudan aktararak Türkiye’nin kararlılığını ortaya koymuş oldu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın gazetecilere yaptığı değerlendirmede, Trump’ı PYD konusunda açıkça uyardığının altını çizerek “Bırakın terör örgütlerini, gelin terörle mücadeleyi beraber yapalım dedik. Maalesef yanaşmadılar” ifadeleri son derece önemli. Belli ki Türkiye özellikle PYD konusunda kendi göbeğini kendisi kesecek... Cumhurbaşkanının değerlendirmelerinde bu konunun altı açıkça çiziliyor: “Kendilerine şunu da açıkça ifade ettik: YPG ve PYD’den Türkiye’ye olabilecek herhangi bir saldırı olursa hiç kimseye sormadan angajman kurallarını uygularız.”
Galiba ziyaret başarılı mı, başarısız mı tartışmalarının ötesinde, ABD ile ilişkilerimizi daha rasyonel bir zeminde değerlendirmemiz gerekiyor. Fotoğraf son derece net; Amerika Rakka operasyonunu bizimle değil, YPG ile birlikte yapacak. Öyle anlaşılıyor ki FETÖ liderinin iadesi de, Zarrap konusu da yargısal süreçlere havale... Ama bütün bunlar bir umutsuzluk vesilesi olmamalı, Türkiye gibi uluslararası sistemin ortağı olan bir ülke için formül belli; standartları yüksek bir demokrasi, güvenilir bir hukuk sistemi ve inadına diplomasi...
***
Unutmayalım, Amerika ile de, diğer ülkelerle de sürdürülen ilişkilerden maksimum fayda sağlamanın yolu, geniş bir zaman dilimi içinde daha fazla rasyonel dış politika üretmekle mümkündür.
Son dönemde Avrupa ve Amerika ile ilişkilerdeki kalite kaybı, Türkiye’nin dış politika parametrelerinde yeni bir dinamizme ihtiyaç olduğunu göstermektedir.
Mesela Obama’dan sonra Trump yönetiminin de tercihini PYD’den yana yapması, Türkiye açısından daha dikkatle analiz edilmeye muhtaçtır. Belli ki başkanlar değişse de, Amerikan geleneği öyle kolay değişmiyor. Ziyaret vesilesiyle bir kez daha gördük ki uluslararası arenada sorunlarımızı çözerken alınganlığa kapılmadan sabırla ve de soğukkanlılıkla diplomatik ilişkilerimizin kalitesini yükseltmemiz gerekiyor. Maalesef uluslararası alanda 4-5 yıl önceki sempati avantajına sahip olmadığımız için bundan sonra ekstra bir performans harcamamız gerekiyor.