Bahçeli’nin başka bir hesabı olabilir mi?

Yaklaşık iki üç yıldır başkanlık sistemini tartışıyoruz ama artık yolun sonuna geldik. MHP lideri Devlet Bahçeli’nin parlamento aritmetiği açısından 330 garantisi vermesinden sonra başkanlık referandumunun kapısı sonuna kadar açılmış bulunuyor.

Son 15-20 yıllık siyasi hayatımızın sürprizlere açık ve belki de en sıradışı siyasi figürlerinden birisi Bahçeli. Hiç beklenmedik bir anda kendi partisi açısından riskler taşıdığını bile bile öylesine sürpriz bir çıkış yapar ki, bu tavrı anlamlandırmakta sıkıntı çekersiniz. Tıpkı 2002 yılında kendi partisini baraj altında bırakacak bir erken seçim sürprizinde olduğu gibi... Ama şurası muhakkak ki, Bahçeli matematiksel anlamda hesabını yapmadığı bir adım atmaz.

Bu saatten sonra Bahçeli’nin ne tür bir hesap içinde olduğu gibi spekülasyona dayalı değerlendirmelerin hiçbir kıymeti harbiyesi yok. Farzedelim ki Bahçeli parlamentoda ‘evet’ deyip, referandum sürecinde “Biz başkanlık sistemi değil, parlamenter sistemden yanayız” diye kampanya yürüttü. Böyle ikili bir tavrın seçmen nezdinde bir karşılığı olabilir mi? Elbette olamaz... Ayrıca Bahçeli de böyle bir siyasi acemilik yapmayacaktır.

***

Eğer AK Parti, Bahçeli’nin de altını çizdiği gibi “MHP’nin ilke ve hassasiyetlerini gözeten” bir anayasa teklifi hazırlar ise bunun parlamentodan geçeceği muhakkaktır. Ancak burada bir noktanın altını özellikle çizmekte yarar var; an itibarıyla MHP liderinin Başbakan Binali Yıldırım’la ‘nasıl bir başkanlık’ konusunda neler konuştuğunu bilmiyoruz. Herhalde adı başkanlık olsun da nasıl olursa olsun dememiştir. Muhtemelen içinde ‘denge-denetleme’nin ve ‘kuvvetler ayrılığı’nın da olduğu, ayakları yere basan bir başkanlık önerisi gündeme gelmiştir.

Dolayısıyla Bahçeli’nin hamlesinin arkasında başka hesaplar aramaya hiç gerek yok. Referandum süreci başladığında göreceğiz ki, eğer uzlaşma sağlanırsa Bahçeli de meydanlara çıkıp başkanlık sistemi için oy isteyecektir.

Ben MHP liderinin öyle çok karışık hesaplar yaptığı kanaatinde değilim. Her ne kadar MHP’nin “revize edilmiş parlamenter sistemden yana” olduğunu söylüyorsa da, artık Türkiye’nin bu saatten sonra dönüşü olmayan bir başkanlık sistemi istikametine yöneldiğini görmektedir.

***

Doğrusu çok da haksız sayılmaz, zira Türkiye 2007’de 367 rezaletinin ardından gittiği “Cumhurbaşkanını halk seçsin” referandumuyla birlikte fiilen başkanlık sistemi rotasına girmişti.

Şu anda fiili anlamda oluşan ama anayasal altyapısı bulunmayan muğlak görüntüden Türkiye kurtulmak durumundadır. Bunun da bir tek yolu var, halkın hakemliğine başvurmak...

Şimdi önemli olan; bütün siyasi partilerin günübirlik politik hesapları bir tarafa bırakarak, ellerini taşın altına koyup Türkiye’ye yakışan doğru dürüst bir başkanlık sisteminin altyapısını hazırlayarak millete sunmaktır. Konjonktürel değil, sahici bir anayasaya hepimizin ihtiyacı var. Dolayısıyla evrensel demokratik standartlarda bir başkanlık sistemi için CHP de mutlaka bu çalışmanın içinde olmalıdır. Unutmayalım ki, bugün katkı sunmayanların yarın şikayet etmeye hakkı olmayacaktır.

Çünkü konjonktürel değil, hepimizin geleceğini teminat altına alacak evrensel ilkelere dayalı bir anayasaya ve de başkanlık sistemine ihtiyacımız var.

Bunun da yolu bellidir; denge ve denetlemenin olduğu, hak ve hürriyetlere dayalı evrensel ölçekte bir başkanlık sistemi...

YORUMLAR (2)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
2 Yorum