Başkanlığa evet ama...

Anayasa değişikliği ile ilgili yoğun mesai dün parlamentoda başladı. Muhtemelen iki hafta içinde çalışmalar tamamlanacak ve Türkiye sistem değişikliği konusunda tarihi bir karar verecek. Çünkü bugün yapacağımız değişiklikle uzun yıllar Türkiye’nin kaderini belirleyecek bir adım atacağız. Eğer hukuki temelleri tartışmalı bir yapı oluşturursak, ileride tek tek hepimizin hayatını negatif yönde etkileyecek bir başlangıç yapmış olacağız. Dolayısıyla bugün parlamentoda oy kullanacak olan vekiller de, referandumda son kararı verecek olan millet de bu tarihi sorumluluk bilinciyle hareket etmek durumundadır.

Aslında parlamenter sistem de, başkanlık sistemi de evrensel demokratik normlar açısından aynı değerdedir. Dünyada parlamenter sistemle yönetilip demokratikliğinden kuşku duyulmayan ülkeler olduğu gibi, aynı şekilde başkanlıkla yönetilip demokratik değerlerin üstün tutulduğu pek çok ülke var. Ancak şu anda parlamentoda görüşülen anayasa değişikliği konusunda özellikle ‘kuvvetler ayrılığı’ ve ‘denge-denetleme’ konusunda ciddi eleştiriler var. AK Parti’nin şu ana kadar yaptığı değerlendirme ve açıklamalardan çıkarak söylemek gerekirse, bu değişiklik esas itibariyle güçlü iktidar ve istikrarı hedefleyen bir çalışmadır.

***

Artık yeni anayasa değişikliği ile birlikte yürütmede ve yasamada cumhurbaşkanının merkezde olduğu icraat odaklı bir yönetim modeli hayata geçmiş olacaktır. Hemen belirtmek gerekiyor ki, bu ne bir ‘tam başkanlık’ sistemidir, ne de parlamenter sistem... Yani dünyada başka bir örneği olmayan yeni bir model deneyeceğiz. Muhtemeldir ki yeni modelle ilgili olarak gelecek on yıllarda en çok kuvvetler ayrılığı ve denge-denetleme ilkelerini tartışacağız. Kabul etmek gerekiyor ki 19 maddelik anayasa değişikliği özellikle bu iki konuda sıkıntılar içermektedir.

Saygın anayasa hukukçularımızdan Prof. Dr. Kemal Gözler geçtiğimiz günlerde “Elveda kuvvetler ayrılığı, elveda anayasa” adıyla yayınlanan makalesinde değişiklik konusunda ciddi endişelere işaret ediyor: “Kurulması teklif edilen sisteme asla “başkanlık sistemi” ismi verilemez. Söz konusu sistem, kuvvetlerin cumhurbaşkanında birleşmesini öngören bir ‘kuvvetler birliği hükûmet sistemi’nden başka bir şey değildir. Anayasa değişikliği teklifiyle getirilmek istenen sistemde bir denge ve denetleme mekanizması yoktur. Yetkiler, cumhurbaşkanına şartsız ve sınırsız bir şekilde, herhangi bir denetime tâbi olmaksızın verilmektedir. Bu şekilde bir yetki verme örneği çağdaş demokrasilerde yoktur.”

Meclis’teki tartışmaları izlerken gördüm ki özellikle iktidarın argümanları kendi açısından oldukça sağlam. Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, cumhurbaşkanının tek başına yaptığı işlemlerin yargı denetimine kapalı olduğunu, yeni değişiklikle yargı yolunun açıldığının altını çizdi: “Cumhurbaşkanının resen imzaladığı emir ve kararlara karşı yargı yolu açılmaktadır. Bu hukuk devletini güçlendirir mi zayıflatır mı? Cumhurbaşkanının bugün siyasi sorumluluğu yoktur. Sadece vatana ihanetten dolayı belli çoğunlukla suçlanma imkanı vardır. Sorumsuz bir cumhurbaşkanlığı makamı söz konusudur. Şimdi cumhurbaşkanı için siyasi sorumluluk getiriliyor. Siyasi sorumluluk getirmek, hukuk devletini güçlendirir.”

CHP adına konuşan Deniz Baykal ise yasamanın da, yargının da tümüyle cumhurbaşkanının denetimine girdiğini söylüyor: “Yüzde 51’le seçeceğimiz cumhurbaşkanı bu milletin yüzde 100’ünü temsil eden organın temel yetkilerini alacak, yasamanın bir kısmı dahil, denetlemeyi tümüyle ortadan kaldıracak, yargıyı alacak ve yeni bir anlayışla bir devlet mekanizması ortaya çıkacak.”

***

Tartışmaların başladığı ilk günden bu yana, kuvvetler ayrılığı ve denge-denetleme ilkeleri üzerine oturan bir başkanlık sisteminin Türkiye’deki sistem tartışmalarını bitireceğini savundum. Halen de aynı görüşteyim. Ama öyle anlaşılıyor ki parlamentoda tartışılan değişiklikle ilgili bir takım endişeler var. Aslında Tayyip Erdoğan ve arkadaşlarının Türkiye’de bugüne kadar demokrasinin standartlarını yükselten politikalar izlediklerini dikkate aldığımızda, yeni sistemle birlikte demokrasi dışı uygulamalara sapacaklarını söylemek haksızlık olur. Yani AK Parti konusunda herhangi bir endişe söz konusu değil. Ama eğer bugün yapılan değişiklikle ilgili ortaya atılan iddialarda bir doğruluk payı varsa, o zaman endişelenmemiz gereken bir durum var demektir. Açıkçası, anayasa değişikliği ile cumhurbaşkanına verilen bu güçlü yetkiler Erdoğan sonrası başka hevesleri olan bir cumhurbaşkanının eline geçerse nasıl olur diye endişelerim var.

YORUMLAR (27)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
27 Yorum