Belediyelerdeki değişim neyin habercisi

İstanbul Büyükşehir belediye başkanı Kadir Topbaş’ın değiştirilmesiyle başlayan ve şimdilerde Ankara, Bursa ve Balıkesir büyükşehir belediye başkanlarının istifa etmeleri beklentisiyle süren rüzgar, toplumun hafızasında ‘millet iradesi’ konusunda soru işaretleri oluşturduğu kanaatindeyim.

Zira biliyoruz ki AK Parti 2002’de iktidara gelirken ve sonrasında millet iradesinin üstünde hiçbir gücün olamayacağını en yüksek sesle söyleyerek Türk siyasetinde bir zihniyet değişimini gerçekleştirmiştir. Hiç uzağa gitmeye gerek yok, gezi sürecindeki tartışmaları hatırlayalım... O günlerde “Demokrasi sadece sandık değildir” diyenlere karşı başbakan Tayyip Erdoğan en sert ifadelerle demişti ki: “Demokrasi sandık değildir veya demokrasi sadece sandık değildir mantığını ben kabul etmiyorum. Kim bu ifadeyi kullanırsa kullansın kabul etmiyorum. Demokrasi sandıktan geçer. Öyle veya böyle sandıktan geçer. Adama sorarlar, ‘demokrasi sandık değilse nedir. Bunu bana anlat’ der. O zaman ne diyeceksin. Sandıktan gitmeyeceksin nereden gideceksin. Sadece sandıktır, halkın iradesini birileri ipotek alma girişimine girmesin.”

Elbette demokrasinin sadece sandıktan ibaret olup olmadığını tartışabiliriz. Ama bir gerçek var ki, seçilmiş iktidarların en temel meşruiyet kaynağı sandıktır. Dolayısıyla bugün beş yıllık sürelerinin dolmasına henüz bir-birbuçuk yıl varken bazı belediye başkanlarının görevlerden ayrılmalarını beklemek, anayasal olarak mümkün olmadığı gibi, millet iradesinin sıhhati açısından da çok isabetli bir davranış olmayacaktır.

***

Şu ana kadar bu belediye başkanlarının görevlerinden ayrılmaları yönünde ortaya konulan siyasi iradeyle oluşan algı, toplumsal hafızada bazı soru işaretleri doğurmuş bulunuyor. Çok doğal olarak insanlar, belediye başkanlarıyla ilgili oluşan algıya bakarak, “Acaba bu başkanlar bir takım yolsuzluğa ve usulsüzlüğe mi bulaştılar da hemen görevden ayrılmaları isteniyor” benzeri sorular soruyorlar ki, bu hal hem parti hem de başkanlar açısından izahı zor bir belirsizlik oluşturuyor.

Toplumun beklentisi, eğer gerçekten ortada bir usulsüzlük varsa kesinlikle yargıya gitmeleri yönündedir. Eğer yasal anlamda suç teşkil eden bir durumları yoksa, o zaman da bu insanlar hiç hak etmedikleri bir töhmet altında bırakılmış olurlar ki bunu vicdanen kabul etmek mümkün değildir.

AK Parti’nin, seçimlere kısa bir süre kala belediye başkanları ile ilgili yürüttüğü bu değişim hamlesinin sandıkta nasıl sonuçlar üreteceğini iyi analiz etmesi gerekiyor. Parti yönetimi kendi açısından haklı bir pencereden bakıyor olabilir. Ama bugün karar verici konumunda olanların esas düşünmesi gereken, oylarıyla bu belediye başkanlarını beş yıllığına başkanlığa getiren seçmenin bu durumu nasıl algıladığıdır.

***

Eğer seçmen bu değişimi iradesine müdahale olarak algılarsa, 2019’daki belediye seçimleri AK Parti açısından ciddi bir sıkıntı olabilir. Açıkçası ben, AK Parti’nin böyle bir durumu asla arzu edeceği kanaatinde değilim. Zira AK Parti hareketinin, 15 yıldır toplum nezdinde büyük bir teveccühe mazhar olmasının en temel dinamiğini belediyeler oluşturmaktadır.

Evet, an itibariyle genel anlamda belediyelerde belli ölçüde bir yozlaşma ve hizmet kalitesinin düştüğü yönünde bir kanaat vardır. Gerçekten böyle bir kanaat oluşmuş olmalı ki, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan bu değişimin gerekli olduğuna inanmaktadır. Hemen belirtmek gerekiyor ki, bu konuda sonuna kadar haklıdır, ama bu değişimin zamanı seçimler olmalıdır. Eğer başkanların genel merkezin işaretiyle istifaları, hukuki ve demokratik anlamda yeterince izah edilemezse nasıl sonuçlar üreteceğini kestirmek mümkün olmayabilir.

YORUMLAR (57)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
57 Yorum