Bu çılgın adamın sevgisinin bir bedeli olur mu?
İsrail’in soykırımcı başbakanı Netanyahu ile Beyaz Saray’da bir araya gelen ABD Başkanı Donald Trump’ın Oval Ofis’te kameraların karşısına geçerek söylediği sözleri duyunca, doğrusu endişeye kapılmadığımı söylersem yalan olur.
Çünkü bu adamın, yarın sabah kalkınca nasıl çılgınlıklar yapacağı konusunda bir öngörüde bulunmak mümkün değil… Bir gün aklına estiğinde “Şu ülkeleri Amerika’ya katmak istiyorum, Araplarda para çok şu kadar para istiyorum, Suriye’de Kürt bölgesine çok para harcadık, bu bölgeden çıkan petrolü biz almalıyız” derse, herhalde hiçbirimiz şaşırmayız…
Netanyahu ile ortak basın toplantısında hiç gündemde yokken, bir anda Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a karşı kullandığı sevgi sözcükleri açıkçası beni tedirgin ediyor. İşte Trump’ın o sözleri: “Erdoğan adında bir adamla çok iyi ilişkilerim var. Basının, Erdoğan’ı sevmeme kızdığını biliyorum ama ben seviyorum, o da beni seviyor ve hiçbir sorunumuz olmadı. Birçok şey yaptık ve hiçbir zaman sorun yaşamadık. Hatırladığınız üzere rahibi de geri aldık Türkiye’den. Çok büyük bir anlaşmaydı. Netanyahu’ya şunu söyledim; Eğer Türkiye ile problemin varsa bunu çözebiliriz.”
Trump’ın, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a ilişkin sözleri baştan sona problemli. Bir kere gerçekten Erdoğan’ı seviyor mu, yoksa “O benim dediğimden dışarı çıkmaz” mealindeki sözleriyle aba altından sopa mı gösteriyor belli değil… Başkanlığının ilk döneminde Türkiye’ye karşı olan negatif tavırları dikkate alındığında, Rahip Brunson’un geri alınışını özellikle hatırlatması, aslında Erdoğan’ı nasıl sevdiğinin en önemli göstergesi…
Kuşkusuz Trump’ın, bugün Cumhurbaşkanı Erdoğan’a ilişkin sevgi şovu konusunda endişelenmemizin tarihsel bir arka planı var. Barış Pınarı Harekatı sırasında Erdoğan’a gönderdiği hakaret niteliği taşıyan o mektup hala hafızalarımızda tazeliğini koruyor. Bazıları o günleri zihinlerinden silmeye çalışsa da arşivler unutmuyor ne yazık ki…
İşte o talihsiz mektuptan küçük bir bölüm: “Daha önce de açık bir şekilde söylediğim gibi, tekrar ediyorum, eğer Türkiye benim müstesna ve eşsiz bilgeliğimle belirlediğim sınırların dışına çıkarsa (daha önce yaptığım gibi) Türkiye ekonomisini mahvederim. Sert olma. Aptal olma. Seni sonra arayacağım.”
Trump’ın, soykırımcı ile yan yana otururken “Eğer Türkiye ile problemin varsa bunu çözebiliriz” diyerek arabuluculuk teklif etmesi, Erdoğan sevgisinin en can alıcı noktası olsa gerek.
Öyle anlaşılıyor ki Trump, Ortadoğu ile ilgili yeni dizayn işlerini İsrail-Türkiye ittifakı ile halletmeyi planlıyor.
İşte beni esas korkutan da bu şeytani plan…
Biliyorum, Trump’ın ikinci kez başkanlık koltuğuna oturmasını mutluluk şarkılarıyla karşılayan, otokratlara selam durmayı çok seven iktidar medyasının hayran gönüllü kalemleri şu günlerde pek suskunlar.
Doğrusu haksız da sayılmazlar, zira Gazze’yi “inanılmaz derecede önemli bir gayrimenkul parçası” olarak tanımlayan Trump, son Gazze katliamlarını sonuna kadar destelediklerini açıklamıştı. Anlaşılan soykırımcının katliam destekçisi, günde beş vakit ‘Gazze mücahitliği’ yapan yandaş kalemlerin ezberlerini fena halde bozmuş durumda.
Ne diyelim, Allah’ın sopası yok… Bu yandaş kalemler için üzülüyorum desem yalan olur ama onların başka çareleri de yok. Seve seve yandaşlığın vecibelerini yerine getirecekler ve Trump’ın bu ‘sevgi gösterisi’nden sonra, yine Gazze için her gün sahte gözyaşları dökseler de Netanyahu’nun safında yer almak zorunda kalacaklar…
Açıkçası dostumuz(!) Trump’ın bu büyük sevgi gösterisinin ardından bizi nelerin beklediğini çok merak ediyorum ama aynı zamanda korkuyorum.
Mesela yarın Trump çıkıp “İsrail’le barışın, bölgede birlikte hareket edin, yoksa ekonominizi mahfedim” derse ne yapacağız?
Gazze’de çocukların, bebeklerin, kadınların katledilmesini unutup Netanyahu ile yan yana mı yürüyeceğiz?
Yoksa yeni hamaset masalları uydurup “Gazze ve Filistin sevgisi başka ama diplomasinin kuralları bunu gerektiriyor” diyerek soykırımcı Netahyahu’yu da sineyi mi çekeceğiz?
Ama bilelim ki bu çılgın adamın hiç şakası olmaz, geçmişteki örneklerden de biliyoruz, yaparım derse yapar…
Ne diyelim her sevginin bir bedeli vardır. Eğer soykırım destekçisi Trump bizi seviyorsa, biz de onu seviyorsak, seve seve bu sevdanın gereklerini yerine getireceğiz demektir.
