Gemerek, hukuk ve siyasetin iflası
Ülkede siyasetten hukuka, eğitimden kültür ve sanata kadar her alanda genel bir seviye kaybının aşikar hale geldiği bir gerçek. Şu günlerde parlamentoda yaşananları hep birlikte ibretle izliyoruz. Eğitim ve kültür alanındaki kalitesizlik özel bir fotoğraf çekmeye ihtiyaç duyulmayacak kadar açık ve net.
En düşündürücü olanı da hukuka olan güvenin azalmasıyla birlikte adalet açığının giderek dramatik bir hal alması.
Seviyesizliğin her alana sirayet ettiği bir ortamda hiçbir şeyin kendi doğal seyri içinde icra edilemeyeceği, toplumsal ve kurumsal çürümenin her geçen gün daha da derinleşeceği muhakkak.
Son dönemin en çarpıcı örneği olan MHP’nin kongre bunalımına bakalım; maalesef siyaset kendi söküğünü dikemez hale geldiği için karakol kapısına düşmüştür.
Oysa MHP için iki kere ikinin dört etmesi kadar demokratik bir gerçeklik var ki, eğer yasal yeterlilik oranında bir delege çoğunluğu kongre talebinde bulunmuşsa, bunun tek çaresi yine demokratik yöntemlerle bu talebin karşılanmasıdır.
Ama hayır, Türkiye’de işler böyle yürümüyor. Yani Türk siyasetinin genetiği farklı işliyor, bir lider partinin başına geçmişse orayı tapulu malı olarak görüyor ve kendini ebedi lider ilan ediyor.
İşte son günlerde MHP’de olan tam da böyle bir şey... Devlet Bahçeli’nin ömrü vefa ettikçe MHP’nin başından ayrılmak gibi bir niyeti yok.
Eminim ki Bahçeli sonsuza kadar MHP’nin başında kalabilmek için her türlü fedakarlığı(!) yapmaktan çekinmeyecektir. Arşivler şahittir ki, Devlet Bahçeli siyasi hayatında bugüne kadar en hakaretamiz ve galiz kelimeleri Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan için kullanmıştır.
***
17-25 Aralık darbe girişimi sonrasında siyaseti bir bakıma Paralel’in ‘casus kulakları’na bağlayan Bahçeli’nin 7 Haziran seçimleri sonrasında fütursuzca “Ver Bilal’i al iktidarı” şeklindeki hakareti hala kulaklarımızda. Eğer Bahçeli ‘ebedi liderliği’ için ufukta bir ışık görürse hiç tereddütsüz Erdoğan’la ittifak kurmaktan bile çekinmeyecektir. Kalite kaybının siyasetçileri ne tür dramatik hallere düşürdüğünü görebiliyor musunuz? Hiç başka örnek aramaya gerek yok. İşte tam da bu tablo başlı başına siyasetin iflasının tescilidir.
Eğer daha az adalet ve daha az eğitimle yetinir hale gelmişseniz Gemerek mahkemesinin MHP kongresiyle ilgili verdiği kararı bile siyasi bir kazanım olarak görmeniz son derece doğaldır.
***
Oysa bu kararı ne hukuk tekniği, ne de vicdanlarda adalet duygusunun tatmini açısından izah etmek mümkün değildir. Açıkça belirtmek gerekirse bu, kelimenin tam anlamıyla hukuksal bir komedidir.
Zira ortada Ankara 12. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin verdiği bir kongre kararı ve sonrasında MHP yönetiminin Yargıtay’a itirazı var. Ortada yürüyen hukuksal bir süreç varken Gemerek mahkemesinin yürütmeyi durdurma kararı vermesinin, işleri hepten içinden çıkılmaz hale getirmekten başka bir işe yaramayacağı o kadar açık ki...
Ne yazık ki şu anda hukukta da, siyasette de manzara bu. Dolayısıyla böyle bir vahamet tablosu karşısında behemehal hepimizin ihtiyacı olan tek şey; bir sükunet dili... Unutmayalım, kalite kaybının rutin haline geldiği bir atmosferde sanki bu yetmiyormuş gibi inadına bir kutuplaşma diline yaslanma ve adalet duygusunu örseleme Türkiye toplumunun ödeyeceği maliyeti daha da ağırlaştıracaktır.