Güzelliğin adıdır ve de ‘bir büyücüdür şiir’

21 Mart Dünya Şiir Günü... Şiir eski çağlardan bu yana egemenlere, diktatörlere karşı insanların yüreğinde hep bir ışık olmuş ve onlara direnme gücü vermiştir. Ama şiir aynı zamanda güzelliğin adıdır ve o ‘bir büyücüdür...’

Bu yıl Dünya Şiir Günü’nün bildirisini şair Egemen Berköz yazmış.

‘Şiir Doğruyu Söyler’ başlıklı bildiride özetle deniyor ki:

“Günümüzde insanlık sömürgeci kapitalizmin elinde usunu yitirmiş görünüyor.

Alevler arasında kalmış bir akrep gibi kendini sokup öldürmek üzere.

Üstünde yaşadığımız gezegenin tüm varlıkları, varsıllıkları yağmalanıyor.

Doğanın dengesi bozuluyor doymayan mideleri doyurmak için.

İnsanlar açlıktan ölüyor yoksul ülkelerde, halklar aldatılıyor, birbirine düşürülüyor.

Ve yalan bulutları yayılıyor milyarlar olan biteni görmesin, anlamasın diye.

İşte, bu karabasan ortamında tek umut şiirdedir.

Bir büyücüdür şiir.

Çirkinliklere, kötülüklere karşı direnme gücü verir.

Bir bilicidir şiir.

İnsanlara gerçeği gösterir.

Şiir doğruyu söyler.

Yalan bulutları arasından bir ışık parlıyorsa,

Bilinsin ki o şiirdir.”

***

Yaşadığımız bunca acıya ve çaresizliğe rağmen, hala sığınabileceğimiz tek limanın şiir olması büyük bir imkan... İşte bu yüzden, bugün medeniyetimizin şiir bahçesinde küçük bir gezintiye çıkmak belki de hepimize iyi gelir...

Bilindiği gibi güzellik kavramı bizim medeniyetimizin şiirinde önemli bir yer tutar. Edebiyat araştırmacıları, divan şiirindeki güzellik kavramı ile Kant estetiğindeki güzellik kavramı arasında bir paralellik olduğuna işaret ederler. Kant güzeli, “Çıkarsız ve hiçbir yarar gözetmeksizin hoşa giden, kavramsız olarak zorunlu bir haz almanın konusu olan şey” olarak tanımlar.

İslâm filozoflarından İbn Miskeveyh’e göre gerçek yetkinlik ve mutlak haz, herkesin ebedi olarak iştiyâk duyduğu varlık, kendi kendinin maşûku olan Allah’tır.

İbn Sina ise hazzı nefs kavramıyla birlikte değerlendirir. Ona göre insanın yetkinleşerek bir üst mertebeye ulaşabilmesi için bir alt mertebeyi geçmesi gerekir. Kişi mertebeleri aştıkça ve kemale erdikçe haz duygusu artar. Kısacası İbn Sina aklın akledilenleri algılamasıyla sonsuz hazza ulaşılacağını savunur.

Divan şiirinin zirvelerinden birisi olan Bâki, sevgilisinin güzelliğini mutlak güzelliğin kendisinde tecelli ettiği bir aynaya benzeterek onu temaşa etmenin aynaya bakarak ondan bir haz almaktan çok daha başka bir şey olduğunu, zevkin ancak yarin güzellik aynasıyla sağlanabileceğini söyler:

Âyînenüñ safâsı nedür sûreti nedür

Mir’ât-ı hüsn-i yâre nazar kıl safâyı gör

***

Yine büyük divan şairimiz Nedim, insanı ve insan güzelliğini anlatabilmek için yarı idealize edilmiş beşeri sevgiliyi insana ait bütün fiziki özelliklerle anlatan şiirler yazmıştır. Onun için sevgili çoğunlukla gül, bazen peri bazen de mahtır. Kusursuzdur, mükemmeldir, her uzvu ayrı güzeldir. Ona göre sevgili baştan ayağı güzelliği kendi içinde barındırmakta ve gönül ülkesinin nazenini, pahâ biçilmez bir güzeli olarak görür.

Ser-â-pâ hüsn ü ânsın dil-sitansın nâz-perversin

Cüvân-ı mihribansın şûhsun nâzende dil-bersin

Nazîrin yok cihanda hüsn ile mihr-i münevversin

Bahâ olmaz sana cânâ aceb pâkîze gevhersin

Divan şiirinin en lirik şairi olan Fuzuli ise aşk ile güzellik arasında bir ilişki kurarak güzelliğin aşkı ve aşk acısını derinleştiren etkilerini anlatır. Ona göre güzellik ne kadar çok olursa aşığın aşkı da çektiği acı da o kadar çok olur:

Hüsnün oldukça füzun aşk ehli artuk zâr olur

Hüsn ne mikdâr olursa aşk ol mikdâr olur

YORUMLAR (6)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
6 Yorum