HDP Avrupa için kullanışlı bir araç mı?
Avrupa’nın terör tanımı konusunda hep çifte standartçı bir yaklaşım içinde olduğu artık herkesin malumu. Türkiye yıllardır PKK terörünün yarattığı büyük acılar yaşıyor. Çünkü bu örgüt çocukları, sivilleri katlediyor.
Ama ne yazık ki Avrupa hiçbir dönemde PKK’nın ürettiği bu terörü görmedi, daha da dramatik olanı bu örgüte hep sempati ile baktı. Gerçi çok da haksızlık etmemek lazım, özellikle hendeklerle mücadele sürecinde Türkiye’ye bir ölçüde destek verdiler.
Ama diğer terör örgütlerine karşı gösterdikleri sert tavrı PKK’ya asla gösteremediler. Somut bir örnekle ifade etmek gerekirse, mesela bugün Avrupa’da terör üreten IŞİD’li bir teröriste bırakın destek vermeyi, en küçük sempati besleyen bireyler, kurumlar, siyasetçiler anında dışlanır ve vebalı konumuna itilir. Demokratik bir ülkede gösterilmesi gereken tavır da budur. Çünkü IŞİD bir terör örgütüdür ve katildir. Aynı şekilde PKK da terör örgütüdür ve katildir. Ancak bugün Avrupa’nın hemen bütün başkentlerinde PKK’lılar ‘en makbul terörist’ olarak baş tacı edilmektedirler.
İşte tam da bu yüzden, HDP’li vekillerin tutuklanması ile ilgili Avrupa’dan yükselen tepki seslerinin maalesef Türkiye toplumunda hiçbir reel karşılığı yok. Çocukları PKK tarafından katledilen anneler ağlarken insanlık adına bir kez olsun sesiniz çıkmayacak ama PKK’nın silahına dayanarak siyaset yapan HDP için yeri göğü inleteceksiniz. Kusura bakmayın öyle bir dünya yok. Acılı anneler sizin demokrasi tiyatronuzla hiç ilgilenmiyorlar.
Eğer demokratik başkentler, PKK Türkiye’nin Doğu vilayetlerinde hendekler kazıp barikatlar oluşturarak evleri bomba ve silah deposu haline getirirken suskunluğa gömülen, hatta teröre arka çıkan HDP’lilere dönüp “Terörü bir siyaset aracı olarak kullanmak demokratik hukuk devletinde asla kabul edilemez, bu tavır barışa ve demokrasiye ihanettir” diyebilselerdi, bugün gösterdikleri tepkinin bir anlamı ve de Türkiye’de bir karşılığı olurdu. Çünkü esas olan demokratik değerleri savunmaktır, siyasetin meşruluğunu savunmaktır, terörü değil...
Demokratik toplumlarda herkesin bildiği bir gerçek var ki, seçimle gelen siyasetçi ancak seçimle gider. Demokrasi literatürünün en temel kurallarından birisi bu. Ama bir başka kural daha var; seçimle gelen silaha dayanarak siyaset yapamaz. Oysa HDP hendeklerin arkasına yığılan silahlara, bombalara yaslanarak siyaset yapmıştır.
İşte o günlerde Avrupa barışın ve demokrasinin yanında güçlü bir duruş ortaya koyamamış, tam aksine hendek politikalarına destek veren HDP’lileri yüreklendiren tavır ve söylemleriyle şiddeti kutsamayı tercih etmiştir. Açıkçası Avrupa HDP’lileri bir bakıma ‘siyasi kobay’ olarak kullanmıştır. Bir başka deyişle Türkiye’nin canını sıkmak için, HDP’nin hiçbir hukuksal ve demokratik meşruiyeti olmayan şiddetle iç içe geçmiş politikalarına destek vermekte bir beis görmemiştir. Kimse kusura bakmasın ama bu tavrın siyasi anlamı, HDP’yi kullanışlı bir araç olarak görmektir.
Ne yazık ki HDP’li siyasetçiler bugün, Avrupa’nın fantezileriyle PKK’nın şiddeti arasında çok dramatik bir yalnızlığa mahkum olmuşlardır. Maalesef HDP’nin göremediği gerçek şu ki, ne Türkler ne de Kürtler Avrupa’nın zerrece umurunda değildir. Onlar kendi dalgalarına bakıyorlar.
Hatırlayalım, hendek kalkışmasının başladığı günlerde HDP’liler müthiş bir özgüven patlaması yaşıyorlardı. İnanıyorlardı ki, Kürt halkı hendeklerin arkasında devlete karşı direnecek ve PKK kazanacaktı. Ama öyle olmadı, çözüm sürecinin barış iklimini yaşayan Kürt halkı PKK’nın barış değil, kan istediğini çok iyi gördü ve sonunda PKK hendeğe gömüldü. Aslında HDP’liler hendek siyasetine güvenerek demokratik değerleri askıya alıp Türkiye toplumuna kafa tuttukları gün kaybetmişlerdi. Şimdi demokrasiyi hatırladılar ama maalesef çok geç kaldılar.